KISA ÜRÜN BİLGİSİ
Bu ilaç ek izlemeye tabidir. Bu üçgen yeni güvenlilik bilgisinin hızlı olarak belirlenmesini sağlayacaktır. Sağlık mesleği mensuplarının şüpheli advers reaksiyonları TÜFAM'abildirmeleri beklenmektedir. Bakınız Bölüm 4.8 Advers reaksiyonlar nasıl raporlanır?
1. BEŞERİ TIBBİ ÜRÜNÜN ADI
HUMIRA Enjeksiyonluk Çözelti İçeren (Adalimumab 40 mg/0.8 ml) Kullanıma Hazır Enjektör
UYARI
Diğer TNF blokörlerinde olduğu gibi, HUMIRA kullanan hastalarda (Klinikte sıklıkla yaygın veya akciğer dışı tutulum gösterenler de dahil) tüberküloz vakaları gözlenmiştir. Eğer aktiftüberküloz tanısı konulursa HUMIRA tedavisine başlanmamalıdır (Bkz. Kontrendikasyonları).
Hastalar tüberkülin deri testi yapılarak inaktif (latent) tüberküloz açısından değerlendirilmelidir. İnaktif tüberküloz enfeksiyonu için tüberkülin deri testi yapılırken, hastadaha önce Bacille Calmette-Guerin (BCG) ile aşılanmış olsa dahi, 5 mm veya daha yüksekindurasyon boyutu pozitif olarak kabul edilmelidir. İnaktif tüberküloz teşhis edilen hastalardaHUMIRA tedavisine başlanmadan önce yerel öneriler doğrultusunda uygun bir anti-tüberküloz profilaksisi yapılmalıdır.
2. KALİTATİF VE KANTİTATİF BİLEŞİM
Etkin madde:
Her bir kullanıma hazır enjektör 40 mg/0.8 ml adalimumab içerir.
Adalimumab “Çin Hamster Yumurtalık” hücrelerinde eksprese edilen bir rekombinant insan monoklonal antikorudur.
Yardımcı maddeler:
0,244 mg 1,224 mg0,688 mg4,932 mg0,02-0,04 mg9,6 mg
Sodyum sitrat Disodyum fosfat dihidratSodyum dihidrojen fosfat dihidratSodyum klorür
Sodyum hidroksit (ph ayarlaması için) Mannitol
Yardımcı maddelerin tam listesi için bölüm 6.1'e bakınız.
3.FARMASOTİK FORM
Enjeksiyonluk çözelti
Berrak, renksiz, partikül içermeyen çözelti.
4.KLİNİK ÖZELLİKLER
4.1 Terapötik endikasyonlar
1
Romatoid Artrit
HUMIRA, metotreksat ile kombinasyon halinde,
- erişkin hastalarda orta derecedeki veya şiddetli aktif romatoid artrit tedavisinde, metotreksat dahil hastalık modifiye edici anti-romatizmal ilaçlar ile tedaviye karşınyeterli cevap alınamadığı durumlarda,endikedir.
HUMIRA metotreksata karşı intolerans durumunda veya metotreksat ile tedaviye devam edilmesinin uygun olmadığı durumlarda monoterapi olarak verilebilir.
Yapısal Hasar:
HUMIRA ve metotreksat kombinasyonunun, eklem hasarının progresyon hızını azalttığı ve fiziksel fonksiyonu iyileştirdiği radyografik ölçütlerle gösterilmiştir.
Poliartiküler jüvenil idiyopatik artrit
Metotreksat dahil bir veya daha fazla hastalık modifiye edici anti-romatizmal ilaca karşı yetersiz cevap alınan 13-17 yaşları arasındaki adelösanlarda HUMIRA, metotreksat ilekombinasyon halinde, orta derecede veya şiddetli aktif poliartiküler jüvenil idiyopatik artrittedavisinde endikedir. HUMIRA metotreksata karşı intolerans durumunda veya metotreksatile tedaviye devam edilmesinin uygun olmadığı durumlarda monoterapi olarak verilebilir(Bkz. Bölüm 5.1). HUMIRA iki yaşından küçük çocuklarda araştırılmamıştır.
Psöriyatik Artrit
Hastalığı modifiye edici anti-romatizmal ilaçlarla tedaviye karşın yeterli cevap alınamayan aktif ve progresif psöriyatik artritli erişkin hastalarda endikedir.
HUMIRA'nın hastalığın poliartiküler simetrik alt tipleri olan hastalarda periferik eklem hasarının progresyon hızını azalttığı ve fiziksel fonksiyonu iyileştirdiği radyografik ölçütlerlegösterilmiştir.
Aksiyal Spondiloartrit
Ankilozan Spondilit (AS)
HUMIRA, konvansiyonel tedaviye yeterli yanıt alınamayan ağır, aktif ankilozan spondilitli erişkinlerin tedavisinde endikedir.
Radyografik olarak AS kanıtı olmayan Aksiyal Spondiloartrit
HUMIRA, MRI ile objektif inflamasyon bulgularının olduğu (yüksek CRP'nin eşlik ettiği ya da etmediği) ancak radyografik olarak AS kanıtı olmayan ve non-steroid anti-enflamatuvarilaçlara yetersiz yanıt veren veya bu ilaçlara intoleransı olan ciddi aksiyal spondiloartritliyetişkin hastalarda endikedir.
Crohn Hastalığı
HUMIRA, bir kortikosteorid ve/veya bir immünosupresan ile yapılan klasik tedaviye, uygun doz ve sürelerde kullanıldığı halde yanıt alınamayan veya bu tip tedavilere karşı medikalkontrendikasyonu bulunan erişkinlerde orta ila şiddetli derecedeki, aktif Crohn olgularıve/veya fistülize Crohn olgularında endikedir.
2
Ülseratif kolit
HUMIRA, kortikosteroidler ve 6-merkaptopurin (6-MP) veya azatioprin (AZA) gibi klasik tedavilere yeterli yanıt alınamayan veya intoleransı olan veya bu tür tedavilerekontrendikasyonu olan erişkin hastalarda orta ila ağır şiddetteki aktif ülseratif kolittedavisinde endikedir.
Psöriyazis
HUMIRA, siklosporin, metotreksat veya PUVA dahil diğer sistemik terapilere cevap vermeyen veya kontrendike olan veya tolere edemeyen erişkin hastalarda orta ila ağırderecedeki kronik plak psöriyazis tedavisinde endikedir.
Hidradenitis suppurativa (HS)
HUMIRA, konvansiyonel sistemik HS tedavisine yeterli yanıt vermeyen erişkin hastalarda, orta ila şiddetli derecede aktif hidradenitis suppurativa (akne inversa) tedavisi için endikedir.
Üveit
HUMIRA, kortikosteroidlere yetersiz yanıt vermiş olan, kortikosteroid kullanımının azaltılması gereken veya kortikosteroid tedavisinin uygun olmadığı yetişkin hastalardaenfeksiyöz olmayan orta, arka ve panüveit tedavisinde endikedir.
4.2 Pozoloji ve uygulama şekli
Pozoloji/uygulama sıklığı ve süresi:
HUMIRA tedavisi, HUMIRA'nın endike olduğu durumların tanı ve tedavisinde deneyimli uzman doktorlar tarafından başlatılmalı ve gözlenmelidir. Oftalmologlara, HUMIRA iletedaviye başlamadan önce uygun bir uzmana danışmaları önerilir (Bkz. Bölüm 4.4).
HUMIRA ile tedavi olan hastalara özel bir uyarı kartı verilir.
Erişkinler:
Romatoid Artrit
Romatoid artriti olan erişkin hastalar için önerilen HUMIRA dozu, subkutan enjeksiyonla 2 haftada bir verilen 40 mg adalimumabtır. HUMIRA ile tedavi sırasında metotreksata devamedilmelidir.
HUMIRA tedavisi sırasında, glukokortikoidler, salisilatlar, non-steroid anti-enflamatuvar ilaçlara ya da analjezik ilaçlara devam edilebilir. Metotreksat dışındaki hastalık modifiye edicianti-romatizmal ilaçların kombinasyonu ile ilgili olarak bölüm 4.4 ve 5.1'e bakınız.
HUMIRA ile monoterapi sırasında, tedaviye verdikleri yanıtlarında azalma meydana gelen bazı hastalarda, adalimumabın doz sıklığının haftada bir defa 40 mg'a yükseltilmesi faydalıolabilir.
Tedaviye ara verilmesi
Ameliyat öncesi veya ciddi bir enfeksiyon oluştuğunda tedaviye ara verilmesi gerekebilir.
Eldeki veriler, tedaviye 70 gün veya daha uzun süre ara verildikten sonra HUMIRA tedavisine tekrar başlanmasının, tedavi kesilmeden önceki aynı klinik yanıt ve benzergüvenlilik profili ile sonuçlandığını göstermektedir.
3
Psöriyatik Artrit, Ankilozan Spondilit ve Radyografik olarak AS kanıtı olmayan Aksiyal Spondiloartrit
Psöriyatik artrit ya da ankilozan spondiliti, radyografik olarak AS kanıtı olmayan aksiyal spondiloartrit olan hastalar için önerilen HUMIRA dozu, 2 haftada bir subkutan enjeksiyonyoluyla uygulanan 40 mg adalimumabtır.
Yukarıdaki endikasyonların hepsi için, mevcut veriler klinik yanıta çoğunlukla 12 haftalık tedavi süresi içinde ulaşıldığını düşündürmektedir. Bu süre içinde yanıt vermeyen bir hastadatedaviye devam kararı dikkatle değerlendirilmelidir.
Crohn Hastalığı
Crohn hastalığı için erişkin hastalarda önerilen HUMIRA doz rejimi subkutan enjeksiyon yoluyla 0. haftada 80 mg ve bunu takiben 2. haftadan başlayarak iki haftada bir 40 mg'dır.Daha hızlı bir yanıt gerekli görüldüğünde, 0. haftada 160 mg'lık bir doz (bir gün içinde 4enjeksiyon olarak ya da ardışık iki gün içinde günde 2 enjeksiyon olarak), 2. hafta için 80 mg(2 enjeksiyon) şeklinde, indüksiyon dozu sırasındaki yan etki risklerinin daha yüksekolacağının farkında olarak kullanılabilir.
İndüksiyon tedavisinden sonra, önerilen idame dozu iki haftada bir subkutan yolla uygulanan 40 mg'dır. HUMIRA tedavisi kesildiğinde hastalığın belirti ve bulguları nüks ederseHUMIRA tekrar uygulanabilir. Bir önceki dozdan 8 hafta sonra tekrar uygulamaya dair çokaz deneyim vardır.
İdame tedavisi boyunca, kortikosteroidler klinik uygulama kılavuzları ile uyumlu olarak azaltılabilir.
Aminosalisilatlar, kortikosteroidler ve/veya immünomodülatör ajanlarla (örn., 6-merkaptopürin ve azatiyoprin) tedaviye, HUMIRA tedavisi sırasında devam edilebilir.
Tedaviye verdikleri yanıtta azalma olan bazı hastalar, HUMIRA doz sıklığının haftada bir 40 mg'a yükseltilmesinden yarar görebilir.
Tedaviye 4. haftaya dek cevap vermeyen bazı hastalarda idame tedavisine 12 hafta boyunca devam edilmesinin yararlı olduğu görülmüştür. Bu tedavi periyodunda tedaviye cevapvermeyen hastalarda tedaviye devam etme kararı dikkatlice tekrar değerlendirilmelidir.
Ülseratif kolit
HUMIRA'nın orta ila ağır şiddette ülseratif kolit bulunan erişkin hastalar için önerilen indüksiyon dozu rejimi, 0. haftada 160 mg (doz bir günde dört enjeksiyon veya iki ardışık günboyunca iki enjeksiyon halinde uygulanabilir) ve 2. haftada 80 mg'dır. İndüksiyontedavisinden sonra, önerilen doz, subkütan enjeksiyon yoluyla iki haftada bir 40 mg'dır.
İdame tedavisi boyunca, kortikosteroidler klinik uygulama kılavuzları ile uyumlu olarak azaltılabilir.
Tedaviye verdikleri yanıtlarında azalma olan bazı hastalar, HUMIRA doz sıklığının haftada bir 40 mg'a yükseltilmesinden yarar görebilir.
4
Mevcut veriler klinik yanıta çoğunlukla 2-8 haftalık tedavi süresi içinde ulaşıldığını göstermektedir.Bu süre içinde yanıt vermeyen bir hastada tedaviye devam edilmemelidir.
Psöriyazis
Erişkin hastalar için önerilen HUMIRA dozu, subkutan enjeksiyon yoluyla 80 mg başlangıç dozunu takiben, başlangıç dozundan bir hafta sonra başlamak üzere iki haftada bir 40 mg'dır.16 haftanın içinde yanıt vermeyen hastalarda tedavi tekrar dikkatle değerlendirilmelidir.
Yetersiz yanıt veren hastalar, 16 haftanın sonrasında dozlama sıklığının haftada bir kez 40 mg'a çıkarılmasından yarar sağlayabilir. Dozlama sıklığı artırıldıktan sonra yetersiz yanıtveren hastalarda haftalık HUMIRA tedavisine devam etmenin yararları ve riskleri tekrardikkatle değerlendirilmelidir (Bkz. Bölüm 5.1). Dozlama sıklığının artırılmasıyla yeterlicevaba ulaşılırsa, sonrasında doz iki haftada bir 40 mg'a düşürülebilir.
Hidradenitis suppurativa
Hidradenitis suppurativa (HS) hastası erişkinler için önerilen HUMIRA doz rejimi, ilk olarak 1. günde 160 mg (bir günde 40 mg'lık dört enjeksiyon ya da ardışık iki günde 40 mg'lık ikienjeksiyon şeklinde uygulanan) ve bunun ardından iki hafta sonra 15. günde 80 mg'dır (birgünde 40 mg'lık iki enjeksiyon şeklinde uygulanan). İki hafta sonra (29. gün), tedaviyehaftada bir kez 40 mg dozla devam edilir. Gerekli görülmesi halinde, HUMIRA tedavisisırasında antibiyotiklere devam edilebilir (Bkz. Bölüm 4.4.) HUMIRA tedavisi sırasındahastanın, HS lezyonlarını her gün bir topikal antiseptik kullanarak temizlemesi önerilir.
Yeterince klinik yanıt vermeyen hastalarda, 12. haftadan sonra da tedavinin sürdürülmesi gerekirse, hastalar dikkatli bir şekilde yeniden değerlendirilmelidir (Bkz. Bölüm 5.1).Devamedilen uzun süreli tedavinin yararı ve riski periyodik olarak değerlendirilmelidir.
Tedaviye ara verilmesi durumunda, HUMIRA tedavisine haftada bir kez 40 mg dozda tekrar başlanabilir. Devam edilen uzun süreli tedavinin yararı ve riski periyodik olarakdeğerlendirilmelidir (Bkz. Bölüm 5.1).
Hidradenitis suppurativa için HUMIRA'nın 12-17 yaş arasında olan çocuklardaki güvenliliği ve etkinliği henüz saptanmamıştır. Herhangi bir veri mevcut değildir. Bu endikasyonda 12yaşından küçük çocuklarda ilgili HUMIRA kullanımı mevcut değildir
Poliartiküler jüvenil idiyopatik artrit
13 yaş ve üzerindeki poliartiküler jüvenil idiyopatik artrit hastaları için önerilen HUMIRA dozu, vücut yüzey alanına bağlı olmaksızın iki haftada bir subkutan enjeksiyon ile tek dozolarak uygulanan 40 mg adalimumabdır.
Eldeki veriler, klinik yanıtın genellikle 12 haftalık tedavi içinde sağlandığını göstermektedir. Bu zaman diliminde yanıt vermeyen bir hastada tedaviye devam edilmesi dikkatli bir şekildetekrar değerlendirilmelidir.
HUMİRA ile bu endikasyon için 2 yaşın altındaki çocuklarda çalışma yapılmamıştır.
Üveit
Üveit görülen yetişkin hastalar için önerilen HUMIRA dozu, 80 mg başlangıç dozunu takiben, başlangıç dozundan bir hafta sonra başlamak üzere iki haftada bir 40 mg'dır. Tek başına
5
HUMIRA ile tedaviye başlanılması konusunda sınırlı deneyim bulunmaktadır. HUMIRA ile tedavi; kortikosteroidlerle ve/veya diğer biyolojik olmayan immünomodülatör ajanlarlakombinasyon ile başlatılabilir. Eşzamanlı kortikosteroidlerin dozu HUMIRA ile tedaviuygulanmasına başladıktan iki hafta sonra klinik uygulamaya uygun şekilde azaltılabilir.
Devam eden uzun süreli tedavinin fayda ve riskinin yıllık bazda değerlendirilmesi önerilir (Bkz. Bölüm 5.1).
HUMIRA'nın 2-17 yaş arası çocuklardaki güvenliliği ve etkililiği henüz ortaya konmamıştır. Herhangi bir veri mevcut değildir.
Uygulama şekli:
HUMIRA, bir doktorun rehberliği ve gözetimi altında kullanılmak içindir. Gerekli uygun tıbbi takibin yapılması koşuluyla ve uygun enjeksiyon tekniği yeterince öğretildikten sonradoktorun karar vermesi durumunda hasta HUMIRA enjeksiyonunu kendi kendineuygulayabilir.
Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler:Geriyatrik popülasyon:
Yaşlı hastalarda doz ayarlaması gerekmemektedir.
Pediyatrik popülasyon:
HUMIRA ile 2 yaşın altındaki çocuklarda çalışma yapılmamıştır.
Böbrek/Karaciğer yetmezliği:
HUMIRA ile bu hasta popülasyonlarında çalışma yapılmamıştır. Herhangi bir doz önerisi yapılamaz.
4.3 Kontrendikasyonlar
HUMIRA aşağıdaki durumlarda kontrendikedir:
- Adalimumaba veya ilacın içerdiği yardımcı maddelere karşı aşırı duyarlılık gösterenhastalarda;
- Aktif tüberküloz veya sepsis gibi şiddetli enfeksiyonlar ve fırsatçı enfeksiyonların varlığında(Bkz. Bölüm 4.4);
- Orta ila şiddetli kalp yetmezliği (NYHA [New York Heart Association] sınıfı III/IV) (Bkz.Bölüm 4.4).
4.4 Özel kullanım uyarıları ve önlemleri
65 yaş üstü hastalarda ölümle sonuçlanabilecek ciddi enfeksiyon riski 65 yaş altındakilere göre daha yüksektir.
Geriyatrik kullanım
HUMIRA ile tedavi edilen vakalarda ciddi enfeksiyon görülme sıklığı 65 yaş üzeri (%3,7) vakalarda, 65 yaş ve altındaki yaşlardaki (%1,5) vakalara göre daha yüksektir. Bazı vakalar
6
ölüm ile sonuçlanmıştır. Genellikle yaşlı popülasyonda enfeksiyon insidansı daha yüksek olduğu için yaşlılar tedavi edilirken dikkat edilmelidir.
Pediyatrik kullanım
HUMIRA ile 2 yaşın altındaki çocuklarda çalışma yapılmamıştır.
Enfeksiyonlar
TNF-blokörleri alan hastalar ciddi enfeksiyonlara daha fazla duyarlıdır. Akciğer fonksiyon yetmezliği enfeksiyon gelişme riskini artırabilir. Hastalar HUMIRA tedavisinden önce, tedavisırasında ve tedaviden sonra, tüberküloz dahil olmak üzere enfeksiyonlar açısından yakındanizlenmelidir. Adalimumabın eliminasyonu dört aya kadar uzayabildiğinden, izlemeye budönem boyunca devam edilmelidir.
HUMIRA tedavisi, kronik veya lokalize enfeksiyonlar dahil aktif enfeksiyonları olan hastalarda, enfeksiyon kontrol altına alınana kadar başlatılmamalıdır. Tüberküloza maruzkalan hastalarda veya tüberküloz veya endemik mikoz (histoplazmoz, koksidiyomikoz veyablastomikoz) riski yüksek bölgelere seyahat etmiş olan hastalarda HUMIRA tedavisibaşlatılmadan önce yarar/risk oranı dikkatle tartılmalıdır (Bkz. Diğer fırsatçı enfeksiyonlar).
HUMIRA tedavisi sırasında yeni bir enfeksiyon gelişen hastalar yakından izlenmelidir ve tam bir tanısal değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bir hastada yeni bir ciddi enfeksiyon veya sepsisgeliştiğinde HUMIRA uygulaması kesilmelidir ve enfeksiyon kontrol altına alınan dek uygunantimikrobiyal veya antifungal tedavi başlatılmalıdır. Tekrarlayan enfeksiyon öyküsü olanhastalarda veya hastada enfeksiyona predispozisyon yaratan, eş zamanlı immünosüpresifilaçların kullanımı dahil altta yatan nedenler bulunduğunda, doktorlar HUMIRA kullanımıkonusunda dikkatli olmalıdır.
HUMIRA, fırsatçı fungal enfeksiyonların ortaya çıkması için zemin oluşturabilir. Bu enfeksiyonların bazıları ölüm ile sonuçlanmıştır. Hastada aktif fungal enfeksiyon veya invazifmantar enfeksiyonu riski varsa yarar/zarar oranı dikkatle tartılmalıdır.
Ciddi enfeksiyonlar
TNF -alfa blokörü ilaçlarla tedavi olan hastalarda legionella ve listeria'yı da içeren bakteriyel, mikobakteriyel, invazif fungal (yaygın veya akciğer dışı histoplazmoz, aspergilloz,koksidiyomikoz), viral, parazitik enfeksiyonlara bağlı ölüme veya hastaneye yatışa sebepolabilen, çoklu-organ sistem ve bölgeleri etkileyebilen ciddi enfeksiyon riski artmıştır.
HUMIRA dahil TNF blokörü kullanan hastalarda, sepsis, kandidiyazis, ve pnömosistiz bildirilmiştir. Ciddi enfeksiyonların bir çoğu, eş zamanlı immünosüpresif tedavi alanhastalarda görülmüştür. Bu da mevcut hastalıklarına ek olarak enfeksiyonlara karşı yatkınlığayol açabilmektedir.
Klinik çalışmalarda HUMIRA almakta olan hastalarda ciddi enfeksiyon riskinin artmış olduğu gösterilmiştir ve pazarlama sonrası dönemdeki bildirimler de bu bulguyudesteklemektedir. Bunlardan özellikle önem taşıyanları pnömoni, piyelonefrit, septik artrit veseptisemi gibi enfeksiyonlardır.
Tüberküloz
7
HUMIRA almakta olan hastalarda reaktivasyon ve yeni başlayan tüberküloz da dahil olmak üzere, tüberküloz ortaya çıktığı bildirilmiştir. Bu bildirimlerin büyük çoğunluğundatüberkülozun akciğer ve akciğer dışı (dissemine) tüberküloz olduğuna dikkat edilmelidir.
HUMIRA tedavisine başlanmadan önce bütün hastalar gerek aktif, gerekse inaktif (latent) tüberküloz enfeksiyonu yönünden değerlendirilmelidir. Bu değerlendirme, kişide tüberkülozhikayesi veya daha önce aktif tüberkülozu olan hastalar ile temas öyküsü ve önceki ve/veyahalen sürmekte olan immünosüpresif tedavileri dahil ayrıntılı bir tıbbideğerlendirme-içermelidir.-Bütün hastalarda uygun tarama testleri (yani, tüberkülin deri testive akciğer röntgeni) yapılmalıdır (yerel öneriler uygulanabilir). Doktorlara, özellikle ağırhastalığı olan veya bağışıklığı bozulmuş hastalarda yalancı negatif tüberkülin deri testi sonucualınma riski hatırlatılmalıdır.
Tüberküloz prevalansı yüksek olan ülkelerden göç eden veya bu ülkelere seyahat eden hastalarda veya yakın zamanda aktif tüberküloz hastaları ile teması olan hastalarda, tespitedilemeyen inaktif tüberküloz olasılığı göz önünde tutulmalıdır.
Eğer aktif tüberküloz tanısı konulursa HUMIRA tedavisine başlanmamalıdır (Bkz. Bölüm 4.3).
Aşağıda belirtilen durumlarda tedavinin fayda/risk oranı dikkatle değerlendirilmelidir.
İnaktif tüberküloz kuşkusu olması halinde, tüberküloz tedavisinde uzman olan bir hekime danışılmalıdır.
İnaktif tüberküloz bulunan hastalarda HUMIRA tedavisine başlanmadan önce yerel öneriler doğrultusunda uygun bir anti-tüberküloz profilaksi yapılmalıdır.
İnaktif tüberküloz için test sonucu negatif olan ama tüberküloz enfeksiyonu açısından çeşitli veya belirgin riski bulunan hastalarda, ve yeterli tedavi uygulamasının doğrulanamadığı,önceden geçirilmiş aktif ya da inaktif tüberküloz öyküsü olan hastalarda da HUMIRAtedavisine başlanmadan önce-anti-tüberküloz profilaksi tedavisi de düşünülmelidir.
Bu hastalarda anti-tüberküloz tedavi, inaktif tüberküloz enfeksiyonu riski ve anti-tüberküloz tedavinin riskleri değerlendirildikten sonra başlanmalıdır. Gerektiğinde tüberküloztedavisinde uzman bir doktora danışılmalıdır.
İnaktif tüberküloz enfeksiyonu olan hastalarda, HUMIRA tedavisine başlanmadan önce anti-tüberküloz tedavinin uygulanması, reaktivasyon riskini azaltır. HUMIRA ile tedavi edilen hastalarda, tüberküloz profilaksisi uygulanmasına karşın tüberküloz reaktivasyonu ortayaçıkmıştır. Buna rağmen, HUMIRA almakta olan ve inaktif tüberküloz enfeksiyon taramatestleri negatif olan hastalarda aktif tüberküloz gelişmiştir. Daha önce inaktif veya aktiftüberküloz tedavisi görmüş olan bazı hastalarda, TNF bloke eden ajanlarla yapılan tedaviboyunca aktif tüberküloz gelişmiştir.
HUMIRA tedavisi gören hastalar, tedavileri boyunca aktif tüberküloz işaretleri ve semptomları bakımından gözlemlenmelidir, çünkü inaktif tüberküloz test sonuçları yanlışlıklanegatif olabilir. Tüberkülin deri testi sonuçlarının yanlışlıkla negatif olma ihtimali, özellikleağır hasta veya bağışıklığı baskılanmış hastalarda dikkate alınmalıdır.
8
Hastalar HUMIRA ile tedavi sırasında ya da tedaviden sonra, tüberküloz enfeksiyonunu düşündüren bulgular/semptomlar (örn. inatçı öksürük, güçten düşme/kilo kaybı, düşükdereceli ateş, isteksizlik) ortaya çıktığında doktora başvurmaları konusunda uyarılmalıdır.
Diğer fırsatçı enfeksiyonlar
HUMIRA uygulanan hastalarda invazif fungal enfeksiyonlar dahil fırsatçı enfeksiyonlar bildirilmiştir. Bu enfeksiyonlar, TNF bloke edici ajan uygulanan hastalarda her zaman teşhisedilememiştir, bu da uygun tedavinin gecikmesine ve bazen fatal sonuçlara neden olmuştur.
TNF bloke edici ajan uygulanan hastalar, histoplazmoz, koksidiyomikoz, blastomikoz, aspergilloz, kandidiyazis ve diğer fırsatçı enfeksiyonlar dahil ciddi enfeksiyonlara dahayatkındırlar. Ateş, kırıklık, kilo kaybı, terleme, öksürme, dispne ve/veya pulmonerinfiltrasyon veya eşlik eden şok olan veya olmayan diğer ciddi sistemik hastalıklar oluşanhastaların derhal tanısal değerlendirme için doktora başvurmaları gerekmektedir.
Mikozların endemik olduğu bölgelerde yaşayan veya bu bölgelere seyahat eden hastalarda, sistemik fungal enfeksiyon semptomları gösterdiklerinde invazif fungal enfeksiyondanşüphelenilmelidir. Hastalar histoplazmoz ve diğer invasif fungal enfeksiyonların riskialtındadır ve klinisyenler, patojen(ler) teşhis edilene kadar ampirik antifungal tedaviyidüşünmelidir. Aktif enfeksiyonu olan bazı hastalarda histoplazmoz için antijen ve antikor testinegatif olabilir. Uygun olduğunda, bu hastalarda ampirik antifungal tedavisininuygulanmasına invazif fungal enfeksiyon teşhis ve tedavisinde uzmanlığı olan bir hekimgörüşü alınarak karar verilmelidir ve şiddetli fungal enfeksiyon riski ve antifungal tedavininriskleri gözönünde bulundurulmalıdır. Ciddi fungal enfeksiyon oluşan hastaların, enfeksiyonkontrol altına alınana kadar TNF bloke edici ajan uygulamasını durdurmaları tavsiye edilir.
Hepatit B reaktivasyonu
HUMIRA dahil, TNF blokörü kullanan ve hepatit B virüsünün kronik taşıyıcısı olan hastalarda (örn. yüzey antijen pozitif) hepatit B reaktivasyonu ortaya çıkmıştır. Bazı olgularfatal sonuçlanmıştır. HUMIRA tedavisine başlamadan önce hastalar HBV enfeksiyonuaçısından test edilmelidir. Hepatit B enfeksiyonu pozitif bulunan hastalar için hepatit Btedavisinde uzman bir hekime danışılması önerilmektedir.
HUMIRA tedavisine ihtiyaç duyulan HBV taşıyıcıları, tedavi boyunca ve tedavinin kesilmesinden sonra bir kaç ay süreyle aktif HBV enfeksiyonunun bulgu ve semptomlarıbakımından yakından izlenmelidir. HBV taşıyıcısı hastalarda TNF blokörü tedavisiyle birlikte,HBV reaktivasyonunu önleme amaçlı antiviral tedavi uygulaması konusunda yeterli veribulunmamaktadır. HBV reaktivasyonu gelişen hastalarda HUMIRA tedavisi durdurulmalı veefektif antiviral tedavi ile birlikte uygun bir destek tedavisine başlanmalıdır.
Nörolojik olaylar
HUMIRA dahil TNF blokörleri nadir olgularda yeni ortaya çıkan santral sinir sistemi demiyelinizan hastalık (multipl skleroz ve optik nörit ve Guillain-Barre sendromu dahilperiferik demiyelinizan hastalık) ya da bu hastalığın klinik semptomlarının alevlenmesive/veya radyografik kanıtlar ile ilişkili bulunmuştur. Hastalarına HUMIRA tedavisiuygulayacak olan doktorlar, önceden var olan ya da yakın zamanda başlamış santral veyaperiferik sinir sistemi demiyelinizan hastalıkları bulunan hastalarda HUMIRA kullanmayıdüşünürken ihtiyatlı olmalıdırlar; bu bozukluklardan herhangi biri ortaya çıktığı takdirdeHUMIRA'nın kesilmesi düşünülmelidir. Orta üveit ile merkezi demiyelinizan bozukluklararasında bilinen bir ilişki mevcuttur. Enfeksiyöz olmayan orta üveit hastalarında önceden
9
mevcut olan veya gelişmekte olan merkezi demiyelinizan bozuklukların değerlendirilmesine yönelik olarak HUMIRA tedavisine başlanmadan önce ve tedavi sırasında düzenli şekildenörolojik değerlendirme gerçekleştirilmelidir.
Alerjik reaksiyonlar
Klinik çalışmalar sırasında subkütan HUMIRA uygulamasıyla ilişkili ciddi alerjik reaksiyonlar 'seyrek' olarak bildirilmiştir. HUMIRA ile ilişkili ciddi olmayan alerjikreaksiyonların sıklığı klinik çalışmalar esnasında 'yaygın olmayan' kategorisindedir.HUMIRA uygulamasından sonra, anaflaksi dahil ciddi alerjik reaksiyonlar bildirilmiştir. Eğerbir anafilaktik reaksiyon ya da başka bir ciddi alerjik reaksiyon gelişirse HUMIRAuygulaması derhal kesilerek uygun tedaviye başlanmalıdır.
İmmünosüpresyon
HUMIRA ile tedavi edilen 64 romatoid artrit hastasıyla yapılan bir çalışmada, gecikmiş tipte hipersensitivitenin baskılanması, immünoglobülin düzeylerinin baskılanması veya efektör T-,B-, NK-hücrelerinin, monosit/makrofajların ve nötrofillerin sayılarında değişme olduğunailişkin kanıtlar bulunmamıştır.
Maligniteler ve lenfoproliferatif bozukluklar
TNF blokörleriyle yürütülen kontrollü klinik çalışmalarda, TNF blokörü verilen hastalarda kontrol hastalarına kıyasla lenfoma dahil daha fazla sayıda malignite olgusu gözlenmiştir.Ancak bunlar seyrek olarak ortaya çıkmıştır. Pazarlama sonrası dönemde, TNF-blokörleriyletedavi edilen hastalarda lösemi olguları bildirilmiştir. Uzun bir geçmişe sahip, yüksekderecede aktif, enflamatuvar hastalığı olan romatoid artrit hastalarında, arka planda lenfomave lösemi varlığı riski artmaktadır; bu durum ise risk tahminini zorlaştırmaktadır.Günümüzdeki bilgiler ışığında, bir TNF blokörü ile tedavi edilen hastalarda olası bir lenfomaya da diğer malignitelerin gelişme riski dışlanamamaktadır.
Pazarlama sonrası dönemdeki adalimumab dahil TNF-blokörleri ile tedavi edilen (tedavi başlangıcı <18 yaş) çocuklar, ergenler ve genç erişkinler (22 yaşına dek olanlar) arasında,bazıları ölümcül olmak üzere, maligniteler bildirilmiştir. Bu vakaların yaklaşık yarısılenfomaydı. Diğer vakalar, genellikle immünosupresyon ile bağlantılı nadir maligniteler dedahil olmak üzere, çeşitli diğer malignitelerdi. TNF-blokörleri ile tedavi edilen çocuklar veergenlerde malignite gelişmesi riski göz ardı edilemez.
HUMIRA ile tedavi edilen hastalarda, pazarlama sonrası dönemde seyrek olarak T hücreli lenfoma teşhis edilmiştir. Nadir görülen bir T hücreli lenfoma türü olan bu durum, çok agresifbir seyre sahiptir ve genelde ölümcüldür. HUMIRA ile görülen bu hepatosplenik T hücrelilenfoma vakalarının bazıları, inflamatuvar bağırsak hastalığı için HUMIRA ile eş zamanlıazatioprin veya 6-merkaptopürin kullanılan genç erişkinlerde görülmüştür. Azatioprin veya 6-merkaptopürin ile HUMIRA kombinasyonunun neden olabileceği risk dikkatlicedüşünülmelidir. HUMIRA ile tedavi edilen hastalarda, hepatosplenik T hücreli lenfomagelişmesi riski dışlanamaz (Bkz. Bölüm 4.8).
HUMIRA kullanan 60 yaş üzeri hastalarda, periyodik servikal kanser taramasına devam edilmelidir.
Malignite öyküsü olan ya da HUMIRA kullanırken malignite gelişen ve tedaviye devam edilen hastaları içeren bir çalışma yapılmamıştır. Bu nedenle böyle hastalarda HUMIRAtedavisi gündeme getirilirken daha dikkatli olunmalıdır (Bkz. Bölüm 4.8).
10
HUMIRA tedavisine başlanmadan önce ve tedavi esnasında bütün hastalar, özellikle geniş kapsamlı immünosupresif tedavi geçmişi olan hastalar veya PUVA tedavisi geçmişi olanpsöriyazis hastaları, non-melanoma cilt kanseri varlığı açısından değerlendirilmelidir.Adalimumab dahil TNF-blokörleri ile tedavi edilen hastalarda melanoma ve Merkel hücrelikarsinoma da bildirilmiştir (Bkz. Bölüm 4.8).
Pazarlama sonrası dönemde, romatoid artrit ve diğer endikasyonlarda TNF blokör kullanımı ile bağlantılı olarak akut ve kronik lösemi bildirilmiştir. Romatoid artritli hastalar, TNFblokör edici tedavi görmeseler bile, lösemi oluşumu bakımından normal popülasyondan dahayüksek risk (iki katına kadar) altında olabilir.
Bir başka anti-TNF ajanı olan infliksimab ile yapılan tespit amaçlı bir klinik çalışmada, orta ila ağır derecedeki kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olan hastalarda, kontrol grubuhastalar ile karşılaştırıldığında, infliksimab uygulanan hasta grubunda daha çok akciğer veyabaş ve boyunda olmak üzere maligniteler bildirilmiştir. Bütün hastalarda yoğun sigara içmehikayesi vardı. Bu nedenle KOAH hastalarında ve yoğun sigara içilmesine bağlı maligniteriski artmış olan hastalarda herhangi bir TNF blokörü kullanılırken dikkatli olunmalıdır.
Güncel veriler ışığında, adalimumab tedavisinin displazi gelişimi veya kolon kanseri geliştirme riskini etkileyip etkilemediği bilinmemektedir. Yüksek displazi veya kolonkarsinoması riski olan (örneğin; uzun süreli ülseratif kolit veya primer sklerozan kolanjithastaları) veya önceden displazi ya da kolon karsinoması geçmişi olan tüm ülseratif kolithastalarında, tedaviden önce ve hastalık süresince düzenli aralıklarla displaziye yöneliktarama yapılmalıdır. Bu değerlendirme, yerel önerilere uygun bir şekilde gerçekleştirilecekkolonoskopi ve biyopsileri içermelidir.
TNF blokörlerinin kullanımına bağlı olarak lösemi-kan kanseri (Akut myeloid lösemi, kronik lenfositik lösemi ve kronik myeloid lösemi) geliştiği bildirilmiştir.
Hematolojik reaksiyonlar
TNF blokör edici ajanlar ile seyrek olgularda aplastik anemi dahil pansitopeni bildirilmiştir. HUMIRA ile tıbbi açıdan önemli sitopeni (örn. trombositopeni, lökopeni) dahil olmak üzere,hematolojik sisteme ait advers olaylar bildirilmiştir. Bütün hastalara, HUMIRA kullanmaktaiken kan diskrazilerini düşündürecek bulgu ve semptomlar (örn. inatçı ateş, bereler, kanama,solukluk) gelişmesi halinde hemen doktora başvurmaları öğütlenmelidir. Varlığı doğrulanmışönemli hematolojik anormalliklerin bulunduğu hastalarda, HUMIRA tedavisine son verilmesidüşünülmelidir.
Aşılamalar
Adalimumab veya plasebo ile tedavi edilen romatoid artritli 226 erişkin üzerinde yürütülen bir çalışmada, standart 23 valanlı pnömokok aşısına ve trivalan influenza virüs aşısına karşıbenzer antikor yanıtları gözlenmiştir. HUMIRA almakta olan hastalarda enfeksiyonun canlıaşılar yoluyla ikincil iletimi konusunda veri bulunmamaktadır.
Pediyatrik hastalara, eğer mümkünse, HUMIRA tedavisine başlamadan önce güncel bağışıklama kılavuzlarına uygun olarak tüm aşılarını tamamlamaları önerilir.
11
HUMIRA tedavisi almakta olan hastalar, canlı aşılar hariç, eş zamanlı aşı yaptırabilirler. Anne karnında adalimumaba maruz kalan bebeklerde, anneye gebelik sırasında yapılan sonadalimumab enjeksiyonunu takip eden 5 ay içinde canlı aşı uygulaması önerilmez.
Konjestif kalp yetmezliği
Başka bir TNF blokörü ile yapılan bir klinik çalışmada konjestif kalp yetmezliğinde kötüleşme ve konjestif kalp yetmezliğine bağlı mortalitede artış gözlenmiştir. HUMIRAtedavisi gören hastalarda da konjestif kalp yetmezliğinin ağırlaştığı olgular görülmüştür.HUMIRA, hafif kalp yetmezliği (NYHA sınıfı I/II) olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır.HUMIRA, orta dereceli veya şiddetli kalp yetmezliğinde kontrendikedir (Bkz. Bölüm 4.3).Konjestif kalp yetmezliği semptomları yeni ortaya çıkan veya kötüleşen hastalarda HUMIRAtedavisi kesilmelidir.
Otoimmün süreçler
HUMIRA ile tedavi otoimmün antikorların oluşmasına yol açabilir. Uzun dönemli HUMIRA tedavisinin otoimmün hastalık gelişmesi üzerindeki etkisi bilinmemektedir. Eğer bir hastadaHUMIRA tedavisinden sonra lupus benzeri sendromu düşündüren semptomlar gelişirse vehasta çift-sarmallı DNA'ya karşı antikorlar yönünden pozitif ise, HUMIRA tedavisine dahafazla devam edilmemelidir (Bkz. Bölüm 4.8).
TNF blokörleri ve biyolojik hastalık modifıye edici anti-romatizmal ilaçların birlikte uygulanması
Anakinra ve başka bir TNF blokörü olan etanerseptin birlikte kullanıldığı klinik çalışmalarda ciddi enfeksiyonlar görülmüş ve tek başına etanersept kullanımına göre ek bir yararsağlanmamıştır. Etanersept ve anakinra kombinasyon tedavisinde görülen advers olaylarındoğası nedeniyle, anakinra ve diğer TNF blokörlerinin kombinasyonundan benzeri toksisitelerortaya çıkabilir. Bu nedenle, adalimumab ve anakinra kombinasyonu önerilmez. (Bkz. Bölüm4.5).
Adalimumabın biyolojik hastalık modifiye edici diğer anti-romatizmal ilaçlarla (örn. anakinra ve abatasept) ya da diğer TNF blokörleriyle eşzamanlı kullanımı, olası enfeksiyon riski artışıve diğer farmakolojik etkileşme nedeniyle önerilmez (Bkz. Bölüm 4.5).
Cerrahi
HUMIRA tedavisindeki hastalarda cerrahi prosedürlerle ilgili güvenlilik deneyimi kısıtlıdır. Eğer bir cerrahi prosedür planlanıyorsa, adalimumab yarılanma-ömrünün uzun oluşu dikkatealınmalıdır. HUMIRA tedavisinde iken cerrahi işlem gereken bir hasta, enfeksiyonlar yönüyleyakından izlenmeli ve uygun önlemler alınmalıdır. HUMIRA almakta iken artroplastiuygulanan hastalara ilişkin güvenlilik deneyimi kısıtlıdır.
İnce barsak obstrüksiyonu
Crohn hastalığı tedavisine yanıtalınamaması, ameliyat gerektirebilecek sabit fibrotik striktür varlığını gösterebilir. Mevcut veriler, HUMIRA'nın striktürlere neden olmadığını veyaşiddetlendirmediğini düşündürmektedir.
Yardımcı maddeler
Bu tıbbi ürün her 0,8 ml'sinde 1 mmol (23 mg)'dan daha az sodyum ihtiva eder; yani esasında “sodyum” içermediği kabul edilebilir.
12
Bu tıbbi ürün her 0,8 ml 'sinde 9,6 mg mannitol içersede uygulama yolu nedeniyle uyarıya gerek olmaz.
4.5 Diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri
HUMIRA, ya monoterapi olarak ya da metotreksat ile eşzamanlı uygulandığı romatoid artrit, poliartiküler jüvenil idiyopatik artrit ve psöriyatik artrit hastalarında incelenmiştir. HUMIRAmetotreksat ile birlikte verildiğinde monoterapi şeklinde kullanıma kıyasla antikor oluşumudüşüktür (<%1). HUMIRA'nın metotreksat olmaksızın uygulanması, antikor oluşumundaartış, ayrıca adalimumabın klerensinde artma ve etkililiğinde azalma ile sonuçlanmıştır (Bkz.Bölüm 5.1).
HUMIRA ve anakinra kombinasyonu önerilmez (Bkz. Bölüm 4.4).
HUMIRA ve abatasept kombinasyonu önerilmez (Bkz. Bölüm 4.4).
4.6 Gebelik ve laktasyonGenel tavsiye:
Gebelik kategorisi B.
Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar/Doğum kontrolü (Kontrasepsiyon)
Çocuk doğurma potansiyeli olan kadınların gebeliği önlemek için etkili kontrasepsiyon önlemleri almaları ve bu önlemlere son HUMIRA enjeksiyonundan sonra en az beş ay süreyledevam etmeleri kesinlikle önerilmektedir.
Gebelik dönemi
HUMIRA için gebe kadınlarda kullanıma ilişkin yeterli ve iyi-kontrollü çalışma yoktur.
Maymunlarda yürütülen bir gelişimsel toksisite çalışmasında herhangi bir maternal toksisite, embriyotoksisite ya da teratojenite göstergesi bulunmamıştır. Adalimumabın postnataltoksisite üzerindeki etkisine ilişkin klinik öncesi veri bulunmamaktadır (Bkz. Bölüm 5.3).Ancak hayvanlardaki üreme ve gelişim çalışmaları, insanlardaki yanıtları öngörebilmek içinher zaman yeterli olmayacağı için, çok gerekmedikçe gebelikte HUMIRA kullanılmamalıdır.
TNF-a'yı inhibe etmesi nedeniyle, gebelik sırasında verilen adalimumab yenidoğanda normal immün yanıtları etkileyebilir.
Bununla birlikte, adalimumab, gebelik sırasında alındığında plasentadan bebeğin serumuna geçebilir. Sonuç olarak da bu bebeklerde enfeksiyon riskinde artışa neden olabilir. Annekarnında adalimumab maruziyeti bulunan bebeklerde, anneye gebelik sırasında yapılan sonadalimumab enjeksiyonunu takip eden 5 ay içinde canlı aşı uygulaması önerilmez.
Adalimumabın gebelik sırasında uygulanması önerilmez.
Laktasyon dönemi
Adalimumabın insan sütüne geçip geçmediği veya oral alımdan sonra sistemik absorpsiyonu olup olmadığı bilinmemektedir.
13
Ancak, insan immünoglobulinleri insan sütüne geçtiğinden, anneler bebeklerini son HUMIRA enjeksiyonundan sonra en az beş ay süreyle emzirmemelidir.
Üreme Yeteneği/ Fertilite
Adalimumabın fertilite üzerindeki etkilerine ilişkin klinik öncesi veri bulunmamaktadır (Bkz. Bölüm 5.3).
4.7 Araç ve makine kullanımı üzerindeki etkiler
HUMIRA'nın taşıt ve makine kullanma yeteneği üzerine minör etkisi bulunabilir. HUMIRA uygulanmasını takiben vertigo ve görme yetmezliği görülebilir (Bkz. bölüm 4.8)
4.8 İstenmeyen etkiler
HUMIRA pivotal kontrollü ve açık etiketli çalışmalarda 60 aya kadar veya daha fazla süreyle 9506 hasta üzerinde incelenmiştir. Bu çalışmalar hastalık süresi kısa ya da uzun olan romatoidartrit hastaları, poliartiküler jüvenil idiyopatik artrit hastalarının yanı sıra psöriyatik artrit,ankilozan spondilit, radyografik olarak AS kanıtı olmayan aksiyal spondiloartrit, Crohnhastalığı, ülseratif kolit, psöriyazis, hidradenitis suppurativa ve üveit hastalarınıkapsamaktadır. Advers reaksiyon verileri, pivotal kontrollü çalışmalarda HUMIRA uygulanan6089 hasta ve kontrollü dönem sırasında plasebo ya da aktif karşılaştırma ajanı uygulanan3801 hastayı kapsayan çalışmalara ve spontan bildirimlere dayanmaktadır.
Pivotal çalışmaların çift-kör, kontrollü dönemlerinde advers olaylar nedeniyle tedaviyi bırakan hastaların oranı, HUMIRA alan hastalar için %5,9 ve kontrol tedavisi alan hastalariçin
%
5,4 olmuştur.
Güvenlilik profilinin özeti
En yaygın olarak bildirilen advers reaksiyonlar, enfeksiyonlar (nazofaranjit, üst solunum yolu enfeksiyonu ve sinüzit), enjeksiyon yeri reaksiyonları (eritem, kaşıntı, kanama, ağrı ya daşişme), baş ağrısı ve kas-iskelet ağrısıdır.
HUMIRA için ciddi advers reaksiyonlar bildirilmiştir. HUMIRA gibi TNF-blokörleri immün sistemi etkilemekte ve bu ajanların kullanımı, vücudun enfeksiyona ve kansere karşı olansavunmasını etkileyebilmektedir. HUMIRA kullanımı ile fatal ve yaşamı tehdit edenenfeksiyonlar (sepsis, fırsatçı enfeksiyonlar ve TB dahil), HBV reaktivasyonu ve çeşitlimaligniteler de (lösemi, lenfoma ve HSTCL dahil) bildirilmiştir.
Ciddi hematolojik, nörolojik ve otoimmün reaksiyonlar da bildirilmiştir. Bu reaksiyonlar seyrek pansitopeni, aplastik anemi, merkezi ve periferik demiyelinizan olay bildirimlerini velupus, lupusla ilişkili bozukluklar ve Stevens-Johnson sendromu bildirimlerini içermektedir.
Pediyatrik popülasyon
Genel olarak, pediyatrik hastalardaki advers reaksiyonlar sıklık ve tip olarak yetişkin hastalarda görülenlere benzerdi.
İstenmeyen etkiler:
Hem klinik, hem de laboratuvar pivotal çalışmalarda nedensel olarak en azından olasılıkla adalimumaba bağlı olan advers olaylar, aşağıda sistem-organ sınıfı ve sıklık derecesine göregösterilmektedir; (çok yaygın (>1/10); yaygın (> 1/100 ila <1/10); yaygın olmayan (>1/1000
14
ila<1/100), seyrek (>1/10000 ila <1/1000), çok seyrek (<1/10000) ve bilinmiyor (sıklığı eldeki verilerden hareketle tahmin edilemiyor). Her sıklık derecesi grubundaki istenmeyenolaylar, olayın şiddet düzeyinde azalma sırasına göre listelenmiştir. Aşağıdaki adversreaksiyon listesi, çeşitli endikasyonlar arasında en sık görülme frekansını göstermektedir.Kontrendikasyonlar, Özel kullanım uyarıları ve önlemleri ile İstenmeyen etkiler bölümlerindedaha fazla bilgi olması durumunda, Sistem Organ Sınıfı başlıklarında asteriks (*) ilebelirtilmiştir.
Enfeksiyon ve enfestasyonlar:
Çok yaygın:
Yaygın:
Yaygın olmayan:
Yaygın:
Yaygın olmayan:
Seyrek:
Bilinmiyor:
Solunum yolu enfeksiyonları, (alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları, pnömoni, sinüzit, farenjit, nazofarenjit ve herpes virüsüne bağlıpnömoni dahil)
Sistemik enfeksiyonlar (sepsis, kandidiyaz ve influenza dahil), intestinal enfeksiyonlar (viral gastroenterit dahil), deri ve yumuşak dokuenfeksiyonları (paronişi, selülit, impetigo, nekrotizan fasiit ve herpeszoster dahil), kulak enfeksiyonları, oral enfeksiyonlar (herpes simpleks,oral herpes ve diş enfeksiyonları dahil), reproduktif sistemenfeksiyonları (vulvovajinal mikotik enfeksiyon dahil), üriner sistemenfeksiyonları (piyelonefrit dahil), fungal enfeksiyonlar, eklemenfeksiyonları
Nörolojik enfeksiyonlar (viral menenjit dahil), fırsatçı enfeksiyonlar ve tüberküloz (koksidiyomikoz, histoplazmoz ve mikobakteri avumkompleks enfeksiyonu dahil), bakteriyal enfeksiyonlar, gözenfeksiyonları, divertikülit 1)
Selim ve habis neoplazmalar (kistler ve polipler dahil)*
Selim neoplazma, melanom hariç cilt kanseri (bazal hücre karsinomu ve skamöz cilt karsinomu dahil)
Lenfoma**, solid organ neoplazmalar (meme kanseri, akciğer neoplazması ve tiroid neoplazma dahil), melanom**
Lösemi1)
Hepatosplenik T-hücresi lenfoma1) , Merkel hücresi karsinomu (cildin nöroendokrin karsinomu) 1)
Kan ve lenfatik sistem hastalıkları *
Çok yaygın: Lökopeni (nötropeni ve agranülositoz dahil), anemi
Yaygın: Lökositoz, trombositopeni
Yaygın olmayan: İdiyopatik trombositopenik purpura
Seyrek: Pansitopeni
Bağışıklık sistemi hastalıkları*
Yaygın: Aşırı duyarlılık, alerjiler (mevsimselalerji dahil)
Yaygın olmayan : Sarkoidosis1), vaskülit
Seyrek : Anafilaksi1)
Metabolizma ve beslenme hastalıkları
Çok yaygın: Yükselmiş lipid değerleri
Yaygın: Hipokalemi, yükselmiş ürik asit değerleri, anormal kan sodyum
değerleri, hipokalsemi, hiperglisemi, hipofosfatemi, dehidratasyon
15Psikiyatrik hastalıklar
Yaygın: Mizaç değişikliği (depresyon dahil), anksiyete, insomnia
Sinir sistemi hastalıkları:*
Çok yaygın: Yaygın:
Yaygın olmayan: Seyrek:
Baş ağrısı
Parestezi (hipoastezi dahil), migren, sinir kökü sıkışması Serebrovasküler olay1) (SVO), tremor, nöropati
Multipl skleroz, demiyelinizan hastalıklar (örn; optik nörit, Guillain-Barre sendromu)1)
Göz hastalıkları
Yaygın: Görme bozukluğu, konjonktivit, blefarit, gözde şişme
Yaygın olmayan: Diplopi
Kulak ve iç kulak hastalıkları
Yaygın: Vertigo
Yaygın olmayan: Sağırlık, kulak çınlaması
Kardiyak hastalıklar *
Yaygın: Taşikardi
Yaygın olmayan: Miyokard infarktüsü1), aritmi, konjestif kalp yetmezliği
Seyrek: Kardiyak arest
Vasküler hastalıklar
Yaygın: Hipertansiyon, flushing, hematom
Yaygın olmayan : Vasküler arteriyel oklüzyon, tromboflebit, aortik anevrizma
Solunum , göğüs bozuklukları ve mediyastinal hastalıklar *
Yaygın: Astım, dispne, öksürük
Yaygın olmayan: Pulmoner embolizm1), interstitisyel akciğer hastalığı, kronik obstrüktif
akciğer hastalığı, pnömonit, plevral efüzyon1)
Seyrek: Pulmoner fibrosis1)
Gastrointestinal hastalıklar
Çok yaygın: Abdominal ağrı, bulantı ve kusma
Yaygın: GI hemoraji, dispepsi, gastroözofajeal reflü hastalığı, sicca sendromu
Yaygın olmayan: Pankreatit, disfaji, yüz ödemi
Seyrek: Intestinal perforasyon
Hepatobiliyer hastalıklar *
Çok yaygın: Karaciğer enzimlerininartması
Yaygın olmayan: Kolesistit ve kolelitiyazis, hepatik steatoz, yükselmiş bilirubin değerleri
Seyrek: Hepatit, hepatit B enfeksiyonunun tekrarlaması, otoimmün hepatit1)
Bilinmiyor: Karaciğer yetmezliği1)
Deri ve derialtı dokusu hastalıkları
Çok yaygın: Raş (eksfoliyatif raş dahil)
16
Psöriyazisin yeni oluşması veya kötüleşmesi (palmoplantar püstüler psöriyazis dahil)
1), ürtiker, bere (purpura dahil), dermatit (egzamadahil), onikoklazis, hiperhidrozis, alopesi
1), pruritusGece terlemesi, skar
Yaygın:
Yaygın olmayan: Seyrek:
Bilinmiyor:
Eritema multiforme1), Stevens-Johnson sendromu1), anjioödem1),
kütanöz vaskulit1)
Dermatomiyosit semptomlarının kötüleşmesi1-*
Kas-iskelet bozuklukları, bağ dokusu ve kemik hastalıkları
Çok yaygın: Kas-iskelet ağrısı
Yaygın: Kas spazmları (kan kreatin fosfokinaz değerlerinin yükselmesi dahil)
Yaygın olmayan: Rabdomiyoliz, sistemik lupuseritematozis
Seyrek: Lupus benzeri sendrom
Böbrek ve idrar yolu hastalıkları
Yaygın: Renal yetmezlik, hematüri
Yaygın olmayan: Noktüri
Reprodüktif sistem ve meme hastalıkları
Yaygın olmayan: Erektil disfonksiyon
Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin hastalıklar*
Çok yaygın: Enjeksiyon yerinde reaksiyon (enjeksiyon yeri eritemi dahil)
Yaygın: Göğüs ağrısı, ödem, pireksi1) (ateş)
Yaygın olmayan: Enflamasyon
Laboratuvar tetkikleri
Yaygın: Koagülasyon ve kanama bozuklukları (uzamış aktive kısmi
tromboplastin süresi dahil), pozitif oto antikor testi (çift sarmal DNA antikor dahil), yükselmiş kan laktat dehidrojenaz düzeyleri
Yaralanma, zehirlenme ve prosedürel komplikasyonlar*
Yaygın: Yara yerinde iyileşmede gecikme
*Daha fazla bilgi bölüm 4.3, 4.4 ve 4.8'de bulunabilir. **Açık etiketli uzatma çalışmalarını da içermektedir.
1) Spontan bildirim verileri dahildir.
Hidradenitis suppurativa
Haftada bir kez HUMIRA uygulanarak tedavi edilen HS hastaları için güvenlilik profili, HUMIRA'nın bilinen güvenlilik profiliyle tutarlılık göstermiştir.
Üveit
HUMIRA ile iki haftada bir tedavi uygulanan üveit hastalarındaki güvenlilik profili HUMIRA'nın bilinen güvenlilik profiliyle tutarlı olmuştur.
Pediyatrik popülasyon
Genel olarak, pediyatrik hastalardaki advers reaksiyonlar sıklık ve tip olarak yetişkin hastalarda görülenlere benzerdir.
17Seçilen istenmeyen etkilerin tanımı:Enjeksiyon yeri reaksiyonları
Erişkin ve çocuklarda yürütülen pivot klinik çalışmalarda HUMIRA ile tedavi edilen hastaların
%Enfeksiyonlar
Erişkin ve çocuklarda yürütülen pivot klinik çalışmalarda enfeksiyon oranı, HUMIRA ile tedavi edilen erişkin ve çocuklarda hasta yılı başına 1,51, plasebo ve aktif kontrol ajanı iletedavi edilen hastalarda hasta yılı başına 1,46 olmuştur. Enfeksiyonlar primer olaraknazofarenjit, üst solunum yolu enfeksiyonu ve sinüzit olmuştur. Hastaların çoğu enfeksiyoniyileştikten sonra HUMIRA tedavisine devam etmiştir.
Ciddi enfeksiyonların insidansı, HUMIRA ile tedavi edilen hastalarda hasta yılı başına 0,04, plasebo ve aktif kontrol ajanı ile tedavi edilen hastalarda hasta yılı başına 0,03 olmuştur.
HUMIRA ile yürütülen kontrollü ve açık etiketli çalışmalarda bildirilen ciddi enfeksiyonlar (nadiren ortaya çıkan fatal enfeksiyonlar dahil) arasında tüberküloz (miliyer ve akciğer dışıyerleşimler dahil) ve invazif fırsatçı enfeksiyonlar (örn; dissemine veya ekstrapulmonerhistoplazmozis, pneumocystis carinii pnömonisi, aspergillozis ve listeriyozis) bulunmaktadır.Tüberküloz olgularının çoğu tedavi başlatıldıktan sonraki ilk sekiz ay içerisinde görülmüştürve latent hastalığın yeniden ortaya çıkışını yansıtabilirler.
Maligniteler ve lenfoproliferatif bozukluklar
Jüvenil idiyopatik artrit hastalarındaki bir HUMIRA çalışması sırasında 2 ila 17 yaşları arasındaki 655,6 hasta yılına maruz kalan 249 hastada malignite gözlenmemiştir.
Buna ilaveten, pediyatrik Crohn hastalığı hastalarındaki bir HUMIRA çalışması sırasında 258,9 hasta yılına maruz kalan 192 pediyatrik hastada hiçbir malignite gözlenmemiştir.
Erişkin orta derecede ile şiddetli aktif romatoid artrit, psöriyatik artrit, ankilozan spondilit, radyografik olarak ankilozan spondilit kanıtı bulunmayan aksiyal spondiloartrit, Crohnhastalığı, ülseratif kolit, psöriyazis, hidradenitis suppurativa ve üveit hastalarında yürütülen enaz 12 haftalık pivotal HUMIRA çalışmalarının kontrollü dönemleri sırasında, lenfoma vemelanoma-dışı cilt kanseri dışındaki maligniteler, HUMIRA tedavisindeki 5291 hastada 1000hasta yılı başına 6,8 (4,4, 10,5) oranında (%95 güven aralığı); buna karşın 3444 kontrolhastasında 1000 hasta yılı başına 6,3 (3,4, 11,8) oranında gözlenmiştir (medyan tedavi süresiHUMIRA için 4,0 ay, kontrol tedavisi hastaları için ise 3,8 ay idi).
Melanoma dışı cilt kanserlerinin oranı (%95 güven aralığı), HUMIRA tedavisindeki hastalarda 1000 hasta yılı başına 8,8 (6,0-13,0), kontrol hastalarında ise 1000 hasta yılı başına3,2 (1,3, 7,6) olmuştur. Bu cilt kanserleri arasında skuamöz hücreli karsinomlar, HUMIRAtedavisindeki hastalarda 1000 hasta yılı başına 2,7 (1,4, 5,4) kontrol hastalarında 1000 hastayılı başına 0,6 (0,1, 4,5) oranında ortaya çıkmıştır. Lenfomaların oranı (%95 güven aralığı),HUMIRA tedavisindeki hastalarda 1000 hasta yılı başına 0,7 (0,2 ,2,7), kontrol hastalarındada 1000 hasta yılı başına 0,6 (0,1, 4,5) olmuştur.
18
6427 hastayı kapsayan, medyan süresi yaklaşık 3,3 yıl olan ve 26,439 hasta yılından fazla tedavi süresini temsil eden klinik çalışmaların kontrollü dönemlerinde ve halen sürmekte olanve tamamlanmış açık etiketli çalışmalarda lenfoma ve melanoma dışı cilt kanserleri haricigözlemlenen malignite oranı, 1000 hasta yılı başına yaklaşık 8,5'dir. Melanoma dışı ciltkanserlerinin gözlemlenen oranı, 1000 hasta yılı başına yaklaşık 9,6'dır ve lenfoma içingözlemlenen oranı, 1000 hasta yılı başına yaklaşık 1,3'tür.
Ocak 2003 ve Aralık 2010 tarihleri arasındaki pazarlama sonrası tecrübelere göre ağırlıklı olarak romatoid artrit hastalarında, bildirilen malignite oranı, 1000 hasta yılı başına ortalama2,7'dir. Bildirilen melanoma dışı cilt kanserleri ve lenfomaların oranı, sırasıyla 1000 hasta yılıbaşına yaklaşık olarak 0,2 ve 0.3'dür (Bkz. Bölüm 4.4).
Adalimumab ile tedavi edilen hastalarda, pazarlama sonrası dönemde nadir olarak hepatosplenik T hücreli lenfoma vakaları bildirilmiştir (Bkz. Bölüm 4.4).
Otoantikorlar
I-V numaralı romatoid artrit çalışmalarında değişik zaman noktalarında hastaların serum örneklerinde otoantikor testleri yapılmıştır. Bu çalışmalarda HUMIRA ile tedavi edilenhastaların %11,9'unda, plasebo ve aktif kontrol ajanıyla tedavi edilen hastaların %8,1'indebaşlangıç döneminde negatif olan anti-nükleer antikorların 24. haftada pozitif titrelerdeolduğu bildirilmiştir. Bütün romatoid artrit, psöriyatik artrit ve ankilozan spondilitçalışmalarında HUMIRA ile tedavi edilen 3441 hastadan ikisinde yeni başlayan lupusabenzer sendromu düşündüren klinik belirtiler gözlenmiştir. Tedavinin kesilmesinden sonrahastalarda düzelme olmuştur. Hiçbir hastada lupus nefriti veya merkez sinir sistemisemptomları gelişmemiştir.
Hepatobiliyer olaylar
HUMIRA ile romatoid artrit ve psöriyatik artrit hastalarında yürütülen 4 ila 104 hafta aralığında kontrol periyodu olan faz 3 kontrollü klinik çalışmalarda, HUMIRA ile tedavigören hastaların %3,7'sinde ALT yükselmeleri > 3 x NÜS iken, kontrol grubunda bu oran%1,6'dır.
HUMIRA ile plak psöriyasis hastalarında yürütülen 12 ila 24 hafta aralığında kontrol periyodu olan Faz 3 kontrollü klinik çalışmalarda, HUMIRA ile tedavi edilen hastaların%1,8'inde ALT yükselmeleri > 3 x NÜS iken, kontrol tedavisi grubunda bu oran %1,8'dir.
JIA çalışmasında, plasebo ve adalimumaba maruz kalan hastalardaki az sayıda transaminaz yükselmeleri küçük ve benzer bulunmuştur ve daha çok metotreksat ile kombinasyondaoluşmuştur.
HUMIRA ile Crohn hastalarında ve ülseratif kolit hastalarında yürütülen 4 ila 52 hafta aralığında kontrol periyodu olan faz 3 kontrollü klinik çalışmalarda, HUMIRA ile tedaviedilen hastaların %0,9'unda ALT yükselmeleri >3 x NÜS iken kontrol grubunda da bu oran%0,9'dur.
Dozu vücut ağırlığına göre ayarlanan ve 52 haftaya varan bir süre boyunca uygulanan indüksiyon tedavisini takiben, vücut ağırlığına göre ayarlanmış iki idame dozu rejimininCrohn hastalığı olan pediyatrik hastalardaki etkililik ve güvenliliğin değerlendirildiğiHUMIRA ile yapılan Faz 3 çalışmada, hastaların %2,6'sında (5/192) ALT düzeyinde > 3 x
19
NÜS şeklinde artışlar ortaya çıkmış ve söz konusu hastaların 4'ünü, başlangıçta eşzamanlı olarak immünosupresan ilaçlar kullanan hastalar oluşturmuştur.
HUMIRA ile yapılan kontrollü çalışmalarda (0. haftadaki 160 mg ve 2. haftadaki 80 mg'lık başlangıç dozlarını takiben 4. haftadan itibaren haftada bir kez 40 mg), kontrol dönemi süresi12-16 hafta arasında değişen hidradenitis suppurativa hastalarında, > 3 x NÜS şeklindeki ALTartışları HUMIRA ile tedavi edilen hastaların %0,3'ünde ve kontrol grubundaki hastaların%0,6'sında ortaya çıkmıştır.
Üveit hastaları üzerinde 80 haftaya varan süreyle gerçekleştirilen, HUMIRA tedavisi ve kontrol tedavisi uygulanan hastalarda sırasıyla 166,5 gün ve 105,0 günlük medyan maruzkalımların söz konusu olduğu kontrollü HUMIRA çalışmalarında (başlangıç dozu 0. haftada80 mg ve onu takiben 1. haftadan başlanarak iki haftada bir 40 mg), HUMIRA tedavisiuygulanan hastaların %2,4'ünde ve kontrol tedavisi uygulanan hastaların %2,4'ünde > 3 xULN düzeyinde ALT yükselmeleri ortaya çıkmıştır.
Tüm endikasyonlardaki klinik araştırma hastalarında görülen ALT değerlerindeki yükselme asemptomatiktir ve pek çok durumda yükselmeler geçici olup devam eden tedavide ortadankalkmıştır. Bununla beraber, pazarlama sonrası raporlarında, adalimumab alan hastalardakaraciğer yetmezliğinin yanı sıra otoimmün hepatiti de kapsayan hepatit gibi karaciğeryetmezliği öncesinde seyredebilen daha az şiddetli karaciğer bozuklukları da bildirilmiştir.
Azatioprin/6-merkaptopürin ile eş zamanlı tedavi
Erişkin Crohn hastalarında yapılan çalışmalarda, HUMIRA'nın tek başına kullanımı ile kıyaslandığında, HUMIRA ve azatioprin/6-merkaptopürin kombinasyonunda daha yüksekmalignite olasılığı ve ciddi enfeksiyona bağlı yan etkiler görülmüştür.
Şüpheli advers reaksiyonların raporlanması
Ruhsatlandırma sonrası şüpheli ilaç advers reaksiyonlarının raporlanması büyük önem taşımaktadır. Raporlama yapılması, ilacın yarar/risk dengesinin sürekli olarak izlenmesineolanak sağlar. Sağlık mesleği mensuplarının herhangi bir şüpheli advers reaksiyonu TürkiyeFarmakovijilans Merkezi (TÜFAM)'ne bildirmeleri gerekmektedir
Klinik çalışmalar sırasında doz kısıtlayıcı toksisite gözlenmemiştir. Değerlendirilen en yüksek doz düzeyi 10 mg/kg'lık multipl intravenöz dozlar olup önerilen dozun yaklaşık 15 katıdır.
5. FARMAKOLOJIK ÖZELLIKLER5.1 Farmakodinamik özellikler
Farmakoterapötik grup: İmmünosupresanlar, Tümör nekröz faktörü alfa (TNF-alfa)
inhibitörleri
ATC kodu: L04AB04
20Etki mekanizması
Adalimumab, Tümör Nekroz Faktörü (TNF)'ne spesifik olarak bağlanır ve TNF'nin p55 ve p75 hücre yüzey reseptörleriyle etkileşimini bloke ederek bu faktörün biyolojik fonksiyonununötralize eder.
Adalimumab, lökosit migrasyonundan sorumlu adezyon moleküllerinin düzeylerinin değişmesi de dahil TNF tarafından indüklenen veya düzenlenen biyolojik yanıtları da modüleeder (ELAM-1, VCAM-1 ve ICAM-1 için IC50 değeri 0,1-0,2 nM).
Farmakodinamik etkiler
Romatoid artrit hastalarında HUMIRA tedavisinden sonra inflamasyonun akut faz reaktanlarında (C-reaktif protein (CRP) ve eritrosit sedimentasyon hızı (ESR)) ve serumsitokinlerinin (IL-6) düzeylerinde bazal değerlere göre hızlı bir azalma gözlenmiştir. Kıkırdakhasarından sorumlu olan dokunun yeniden yapılanması sürecine yol açan matriksmetalloproteinazların (MMP-1 ve MMP-3) düzeyleri de HUMIRA uygulamasından sonradüşmüştür. HUMIRA ile tedavi edilen hastalarda kronik inflamasyonun hematolojikbulgularında çoğunlukla düzelme meydana gelmiştir.
Poliartiküler jüvenil idiyopatik artriti, Crohn hastalığı, ülseratif koliti ve hidradenitis suppurativası olan hastalarda, HUMIRA tedavisinden sonra CRP düzeylerinde de hızlı birdüşüş gözlemlenmiştir. Crohn hastalığı bulunan hastalarda, TNFa ekspresyonundaki anlamlıazalma da dahil olmak üzere, kolondaki enflamasyon markerleri eksprese eden hücresayısında düşüş olduğu gözlenmiştir. İntestinal mukozada yapılan endoskopik araştırmalarda,adalimumab ile tedavi edilen hastalarda mukoza iyileşmesine ilişkin kanıtlar olduğugösterilmiştir.
Klinik etkililik ve güvenlilikRomatoid Artrit (RA)
HUMIRA, bütün romatoid artrit klinik çalışmalarında 3000'i aşkın hasta üzerinde değerlendirilmiştir. HUMIRA'nın etkililiği ve güvenliliği beş adet randomize, çift kör ve iyikontrollü çalışmada değerlendirilmiştir. Bazı hastalar 120 aya varan sürelerle tedavi edilmiştir.
I numaralı RA çalışmasında, en az bir tane hastalık modifiye edici anti-romatizmal ilaçlatedavide başarısız kalınan ve haftada 12,5-25 mg (metotreksat intoleransı olanlarda 10 mg)metotreksat tedavisiyle yeterli etki görülmeyen ve metotreksat dozu haftada 10-25 mgarasında sabit seyreden, 18 yaş ve üstü 271 orta veya şiddetli aktif romatoid artrit hastasıdeğerlendirilmiştir. Hastalara 24 hafta süreyle 2 haftada bir, 20, 40 veya 80 mg HUMIRA yada plasebo dozları verilmiştir.
II numaralı RA çalışmasında en az bir adet hastalık modifiye edici anti-romatizmal ilaçlatedavide başarısız kalınan, 18 yaş ve üstü 544 orta veya şiddetli aktif romatoid artrit hastasıdeğerlendirilmiştir. 26 hafta süreyle, 20 veya 40 mg dozunda subkütan HUMIRA enjeksiyonu(alternatif haftalarda plasebo verilmek üzere) iki haftada bir, ya da her hafta uygulanmış veplasebo grubuna aynı süreyle her hafta plasebo verilmiştir. Başka hiçbir hastalık modifiyeedici ilacın kullanılmasına izin verilmemiştir.
III numaralı RA çalışmasında haftada 12,5-25 mg (metotreksat intoleransı olanlarda 10 mg)metotreksat tedavisiyle yeterli etki görülmeyen ve metotreksat dozu haftada 12,5-25 mgarasında sabit seyreden, 18 yaş ve üstü 619 orta veya şiddetli aktif romatoid artrit hastasıdeğerlendirilmiştir. Bu çalışmada üç grup vardır. İlk gruba 52 hafta süreyle her hafta plasebo
21
enjeksiyonu uygulanmıştır. İkinci gruba 52 hafta süreyle her hafta 20 mg HUMIRA uygulanmıştır. Üçüncü gruba dönüşümlü olarak alternatif haftalarda plasebo enjeksiyonlarıyapılmak üzere iki haftada bir 40 mg HUMIRA uygulanmıştır. İlk 52 hafta tamamlandıktansonra, 457 hasta 10 yıla varan süreyle iki haftada bir 40 mg HUMIRA uygulanan açık etiketlibir uzatma fazına kaydedilmiştir.
IV numaralı RA çalışmasında, 18 yaş ve üstü 636 orta veya şiddetli aktif romatoid artrithastasında primer olarak güvenlilik değerlendirilmiştir. Hastaların ya hiç hastalık modifiyeedici anti-romatizmal ilaç kullanmamış olmalarına ya da tedavinin en az 28 gün stabil olmasışartıyla, mevcut romatolojik tedavilerini sürdürmelerine izin verilmiştir. Bu tedavi rejimlerimetotreksat, leflunomid, hidroksiklorokin, sulfasalazin ve/veya altın tuzlarını içermektedir.Hastalar 24 hafta süreyle 2 haftada bir 40 mg HUMIRA veya plasebo alacak şekilderandomize edilmiştir.
V numaralı RA çalışmasında, daha önce hiç metotreksat kullanmamış, erken dönemli(ortalama hastalık süresi 9 aydan daha az), orta derecede veya şiddetli aktif romatoid artritiolan 799 erişkin hasta değerlendirilmiştir. Bu çalışmada 104 hafta süreyle iki haftada birHUMIRA 40 mg ve metotreksat kombinasyon tedavisi ile iki haftada bir HUMIRA 40 mgmonoterapisi ve metotreksat monoterapisinin, romatoid artrit bulgu ve semptomları ve eklemhasarındaki progresyon hızını azaltmadaki etkililiği incelenmiştir. 104 haftanıntamamlanmasından sonra, 297 hasta 10 sene boyunca iki haftada bir 40 mg HUMIRA'nınuygulandığı açık etiketli faz çalışmasına dahil edilmiştir.
Çalışma I, II ve IlI'de primer sonlanım noktası ve Çalışma IV'de sekonder sonlanım noktası 24. veya 26. haftalarda ACR 20 yanıtına ulaşan hastaların yüzdesidir. V numaralı çalışmadaprimer sonlanım noktası, 52. haftada ACR 50 yanıtı elde edilen hastaların yüzdesidir. III ve Vnumaralı çalışmaların ilave primer sonlanım noktaları 52. haftada hastalık progresyonunun(röntgen sonuçlarıyla saptanan) gerilemesi olmuştur. Çalışma III'de aynı zamanda yaşamkalitesindeki değişimler de primer sonlanım noktası olmuştur.
ACR Yanıtı
HUMIRA ile tedavi edilen ve ACR 20, 50 ve 70 yanıtlarına ulaşılan hastaların yüzdesi I, II ve III numaralı çalışmalar arasında tutarlı olmuştur. İki haftada bir 40 mg dozu ile alınansonuçlar Tablo 1'de özetlenmektedir.
Tablo 1: Plasebo Kontrollü Çalışmalarda ACR Yanıtları (Hastaların Yüzdesi)
Yanıt
|
Çalışma Ia*
|
Çalışma IIa*
|
Çalışma IIIa*
|
|
Plasebo/
|
HUMIRAb/
|
Plasebo
|
HUMIRAb
|
Plasebo/
|
HUMIRAb/
|
|
MTXc
|
MTXc
|
n=110
|
n=113
|
MTXc
|
MTXc
|
|
o
VO
II
ö
|
n=63
|
|
|
n=200
|
n=207
|
ACR 20
|
|
|
|
|
|
|
6 ay
|
%13,3
|
%65,1
|
%19,1
|
%46,0
|
%29,5
|
%63,3
|
12 ay
|
GD
|
GD
|
GD
|
GD
|
%24,0
|
%58,9
|
ACR 50
|
|
|
|
|
|
|
6 ay
|
%6,7
|
%52,4
|
%8,2
|
%22,1
|
%9,5
|
%39,1
|
12 ay
|
GD
|
GD
|
GD
|
GD
|
%9,5
|
%41,5
|
ACR 70
|
|
|
|
|
|
|
6 ay
|
%3,3
|
%23,8
|
%1,8
|
%12,4
|
%2,5
|
%20,8
|
12 ay
|
GD
|
GD
|
GD
|
GD
|
%4,5
|
%23,2
|
22
aÇalışma I'de 24. haftada, Çalışma II'de 26. haftada ve Çalışma IlI'te 24 ve 52. haftalarda
b İki haftada bir uygulanan 40 mg HUMIRA
c MTX= Metotreksat
*p<0.01, plaseboya karşı HUMIRA
GD= Geçerli değil
I-IV numaralı RA çalışmalarında ACR yanıtı kriterlerinin bütün bireysel bileşenleri (duyarlı ve şiş eklemlerin sayısı, doktor ve hasta tarafından yapılan hastalık aktivitesi ve ağrıdeğerlendirmeleri, iş göremezlik indeksi (HAQ) skorları ve CRP (mg/dl) değerleri), 24. veya26. haftalarda plaseboya göre düzelme göstermiştir. III numaralı çalışmada bu düzelmeler 52hafta boyunca devamlı olmuştur.
III numaralı RA çalışmasının açık etiketli uzatma fazında 10 yıla kadar izlenen hastalarınçoğunluğunda ACR yanıt oranları devam etmiştir. İki haftada bir 40 mg HUMIRA dozunarandomize edilmiş olan 207 hastadan 114'ü, 5 yıl boyunca iki haftada bir 40 mg HUMIRAalmaya devam etmiştir. Bu hastalar arasında 86 (%75,4), 72 (63,2) ve 41 (%36) hastada, 60.ayda sırasıyla ACR 20/50/70 yanıtları elde edilmiştir. 207 hastadan 81'i iki haftada bir 40 mgHUMIRA tedavisine 10 sene boyunca devam etmişlerdir.
IV numaralı RA çalışmasında HUMIRA artı standart tedavi ile tedavi edilen hastaların ACR20 yanıtı, plasebo artı standart tedavi ile tedavi edilen hastalardaki yanıta göre istatistikselanlamlılık taşıyacak şekilde daha iyiydi (p<0.001).
I-IV numaralı RA çalışmalarında, HUMIRA ile tedavi edilen hastalarda tedaviye başlandıktan sonra bir-iki hafta gibi erken bir sürede, plasebo ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarakanlamlı ACR 20 ve 50 yanıtlarına ulaşılmıştır.
Erken dönemdeki ve daha önce metotreksat kullanmamış romatoid artrit hastalarının yer aldığı V numaralı RA çalışmasında, HUMIRA ve metotreksat ile yapılan kombinasyontedavisi 52. haftada, metotreksat monoterapisi ve HUMIRA monoterapisinden daha hızlı veanlamlı olarak daha büyük ACR yanıtları elde edilmiş ve bu yanıtlar 104. haftada kalıcıolmuştur (Bkz. Tablo 2).
Tablo 2: RA Çalışma V ACR Yanıtları (hastaların yüzdesi)
|
Yanıt
|
MTX
n=257
|
HUMIRA
n=274
|
HUMIRA/MTX
n=268
|
p değeria
|
p değerib
|
p değeric
|
ACR 20
|
|
|
|
|
|
|
52. Hafta
|
%62,6
|
%54,4
|
%72,8
|
0,013
|
<0,001
|
0,043
|
104. Hafta
|
%56,0
|
%49,3
|
%69,4
|
0,002
|
<0,001
|
0,140
|
ACR 50
|
|
|
|
|
|
|
52. Hafta
|
%45,9
|
%41,2
|
%61,6
|
<0,001
|
<0,001
|
0,317
|
104. Hafta
|
%42,8
|
%36,9
|
%59,0
|
<0,001
|
<0,001
|
0,162
|
ACR 70
|
|
|
|
|
|
|
52. Hafta
|
%27,2
|
%25,9
|
%45,5
|
<0,001
|
<0,001
|
0,656
|
104. Hafta
|
%28,4
|
%28,1
|
%46,6
|
<0,001
|
<0,001
|
0,864
|
|
p değeri metotreksat monoterapisi ve HUMIRA/metotreksat kombinasyon tedavisi arasında Mann-Whitney U testi kullanılarak yapılan çiftli kıyaslamadan elde edilmiştir.p değeri HUMIRA monoterapisi ve HUMIRA/metotreksat kombinasyon tedavisi arasındaMann-Whitney U testi kullanılarak yapılan çiftli kıyaslamadan elde edilmiştir.
a
b
|
23
c p değeri HUMIRA monoterapisi ve metotreksat monoterapisi arasında Mann-Whitney U testi kullanılarak yapılan çiftli kıyaslamadan elde edilmiştir.
52. haftada HUMIRA/metotreksat kombinasyon tedavisi gören hastaların %42,9'unda klinik remisyon (DAS28 <2,6) sağlanırken, bu oran metotreksat monoterapisi alan hastalarda %20,6ve HUMIRA monoterapisi alan hastalarda %23,4 olmuştur. HUMIRA/metotreksatkombinasyon tedavisi, yakın dönemde tanı konulmuş orta ile şiddetli romatoid artriti olanhastalarda “düşük düzeyli hastalık hali” sağlanmasında metotreksat ve HUMIRAmonoterapilerinden klinik ve istatistik olarak daha üstündür (sırasıyla p <0,001 ve p <0,001).İki monoterapi kolundaki yanıtlar benzerdir (p=0,447). Başlangıçta HUMIRA monoterapisiveya HUMIRA/metotreksat kombinasyon terapisine randomize edilen açık etiketli uzatmaçalısmasına dahil edilmiş hastalardan 171'i 10 yıllık HUMIRA tedavisini tamamlanmışlardır.Bunlar arasında 109 hasta (% 63,7) 10 yıl süre ile remisyonda kalmıştır.
Radvografık Yanıt
Hastalardaki ortalama romatoid artrit süresinin yaklaşık 11 yıl olduğu III numaralı RA çalışmasında, yapısal eklem harabiyeti radyografik olarak değerlendirilmiş ve modifiye totalSharp skoru ve bileşenlerinde, erozyon skorunda ve eklem aralığı daralma skorunda değişimşeklinde ifade edilmiştir. HUMIRA/metotreksat hastaları 6 ve 12. aylarda, tek başınametotreksat alan hastalara kıyasla anlamlı olarak daha az radyografik progresyongöstermişlerdir (Bkz. Tablo3).
III numaralı RA çalışmasının açık etiketli uzatma fazında, bir grup hastada, yapısal harabiyetin progresyon hızındaki azalma 8 yıl ve 10 yıl kadar süreyle de devam etmiştir.Başlangıçta iki haftada bir 40 mg HUMIRA ile tedavi edilen 207 hastadan 81'i 8. yıldaradyografik olarak değerlendirilmiştir. Başlangıçta iki haftada bir 40 mg HUMIRA ile tedaviedilen 207 hastadan 79'ü 10 yıl radyografik olarak değerlendirilmiştir. Bu hastalardan 40hastada, 0,5 veya daha az TSS değişimi olarak tanımlandığında, yapısal hasarda ilerlemetespit edilmemiştir.
Tablo 3: RA Çalışma III'te 12 Ay Boyunca Radyografik Ortalama Değişimler
|
Plasebo/MTXa
|
HUMIRA/MTX iki haftada bir 40mg
|
Plasebo/MTX-HUMIRA/MTX (%95 Güven Aralığıb)
|
p değeri
|
Total Sharp skoru
|
2,7
|
0,1
|
2,6 (1,4, 3,8)
|
<0,001c
|
Erozyon skoru
|
1,6
|
0,0
|
1,6 (0,9, 2,2)
|
<0,001
|
EADd skoru
|
1,0
|
0,1
|
0,9 (0,3, 1,4)
|
0,002
|
|
a Metotreksat
b Metotreksat ve HUMIRA arasında değişim skorlarındaki farklılıkların %95 güven
|
aralıkları
c Sıralı analize (rank analysis) dayalı olarak d Eklem Aralığında Daralma
RA V numaralı çalışmada, yapısal eklem hasarı radyografik olarak değerlendirilmiş ve modifiye total Sharp skorunda değişim şeklinde ifade edilmiştir (Tablo 4'e bakınız).
Tablo 4: RA Çalışma V'te 52. Haftada Radyografik Ortalama Değişimler
|
MTX
|
HUMIRA
|
HUMIRA/M
|
a
|
b
|
|
|
n=257
|
n=274
|
TX
|
p değeri
|
p değeri
|
p değeri
|
24
|
(%95 Güven Aralığı)
|
(%95 Güven Aralığı)
|
n=268
(%95 Güven Aralığı)
|
|
|
|
Total Sharp skoru
|
5,7 (4,2-7,3)
|
3,0 (1,7-4,3)
|
1,3 (0,5-2,1)
|
<0,001
|
0,0020
|
<0,001
|
Erozyon
skoru
|
3,7 (2,7-4,7)
|
1,7 (1,0-2,4)
|
0,8 (0,4-1,2)
|
<0,001
|
0,0082
|
<0,001
|
EAD skoru
|
2,0 (1,2-2,8)
|
1,3 (0,5-2,1)
|
0,5 (0-1,0)
|
<0,001
|
0,0037
|
0,151
|
a p değeri metotreksat monoterapisi ve HUMIRA/metotreksat kombinasyon tedavisi arasında Mann-Whitney U testi kullanılarak yapılan çiftli kıyaslamadan elde edilmiştir.b p değeri HUMIRA monoterapisi ve HUMIRA/metotreksat kombinasyon tedavisi arasındaMann-Whitney U testi kullanılarak yapılan çiftli kıyaslamadan elde edilmiştir.c p değeri HUMIRA monoterapisi ve metotreksat monoterapisi arasında Mann-Whitney Utesti kullanılarak yapılan çiftli kıyaslamadan elde edilmiştir.
52 haftalık ve 104 haftalık tedavilerden sonra progresyon göstermeyen (modifiye total Sharp skorunda başlangıç dönemine göre değişim <0,5) hastaların yüzdesi, HUMIRA/metotreksatkombinasyon tedavisi ile (sırasıyla %63,8 ve %61,2), metotreksat monoterapisi(sırasıyla %37,4 ve %33,5, p<0,001) ve HUMIRA monoterapisine (sırasıyla %50,7, p<0,002ve %44,5, p<0,001) kıyasla anlamlı derecede daha yüksektir.
Yaşam Kalitesi ve Fiziksel Fonksiyon
Başlangıçtaki dört adet yeterli ve iyi kontrollü çalışmanın hepsinde de, Sağlık Değerlendirme Anketi'nin (HAQ) iş göremezlik indeksi kullanılarak sağlığa ilişkin yaşam kalitesi ve fizikselfonksiyon değerlendirilmiştir; bu değerlendirmeler III numaralı çalışmanın 52. haftası içinönceden tanımlanmış bir primer sonlanım noktasıdır. Dört çalışmanın tümünde, HUMIRA'nınbütün dozları/doz şemaları plasebo ile karşılaştırıldığında 6. ayda HAQ anketinin işgöremezlik indeksinde başlangıç dönemine göre istatistiksel olarak anlamlı bir iyileşmeolduğu görülmüş ve aynı durum III numaralı çalışmada 52. haftada da gözlenmiştir.
Kısa Sağlık Araştırma Formu (SF 36) sonuçları dört çalışmanın tümünde, fiziksel bileşen özeti (PCS) skorları istatistiksel anlamlılık taşıyacak şekilde, HUMIRA'nın bütün dozları/dozşemaları için bu bulguları desteklemektedir; ağrı ve canlılık alan skorları ise, iki haftada bir 40mg dozu için istatistiksel olarak anlamlıdır. Kronik hastalık tedavisi fonksiyoneldeğerlendirme (FACIT) skorlarının değerlendirildiği üç çalışmanın hepsinde de (Çalışma I,III, IV), bu skorlar ile ölçülen yorgunluğu istatistiksel olarak anlamlı bir azalma vardır.
III numaralı RA çalışmasında fiziksel fonksiyondaki iyileşmeler, açık etiketli tedavinin 520. haftasında (120 ay) da devam etmektedir. Yaşam kalitesindeki iyileşmeler 156. haftaya (36ay) kadar ölçülmüştür ve iyileşmelerin bu döneme kadar kalıcı olduğu görülmüştür.
V numaralı RA çalışmasında HAQ iş göremezlik indeksi ve SF 36'nın fiziksel bileşenindekiiyileşmeler, HUMIRA/metotreksat kombinasyon tedavisi ile, metotreksat monoterapisi veHUMIRA monoterapisine kıyasla 52. haftada daha yüksektir ve bu yükseklik 104. haftada dadevam etmektedir (p <0,001). Açık etiketli uzatma çalışmasını tamamlayan 250 olgu arasında,10 yıllık tedavi boyunca fiziksel fonksiyonlardaki iyileşme kalıcı olmuştur.
Poliartiküler jüvenil idiyopatik artrit (JIA)
HUMIRA'nın güvenlilik ve etkililiği, çeşitli JIA başlangıç tiplerinin (en sık olarak romatoid faktör negatif ya da pozitif poliartrit ve yaygın oligoartrit) görüldüğü aktif poliartiküler ya da
25
poliartiküler seyirli jüvenil idiyopatik artiriti olan çocuklarda yapılan iki araştırmada (JIA I ve II) değerlendirilmiştir.
pJIA I
HUMIRA'nın güvenliliği ve etkililiği poliartiküler jüvenil idiyopatik artrit olan 171 çocukta (4-17 yaş) çok merkezli, randomize, çift-kör, paralel-gruplu bir çalışmada değerlendirildi.Açık etiket giriş fazında (OL LI) hastalar, MTX (metotreksat) ile tedavi edilen veya önceMTX (metotreksat) ile tedavi edilmeyen iki grupta kademelendirildiler. MTX ile tedaviedilmeyen grup daha önce hiç MTX tedavisi almamış ve çalışmadan en az 2 hafta önce MTXtedavisi sonlandırılmış hastalardı. Hastalar NSAİİ ve/veya prednisonun stabil dozlarında (<0,2mg/kg/gün veya maksimum 10 mg/gün) kaldılar. OL LI fazında, tüm hastalar 16 haftaboyunca iki haftada bir 24 mg/m2'den maksimum 40 mg'a kadar HUMIRA aldılar. Hastalarınyaş ve OL LI fazında aldıkları minimum, medyan ve maksimum dozlara göre dağılımı Tablo5'da sunulmaktadır.
Tablo 5: Hastaların yaş ve OL LI fazında aldıkları adalimumab dozuna göre dağılımı
|
Yaş Grubu
|
Başlangıçtaki hasta sayısı n(%)
|
Minimum, medyan ve maksimum doz
|
4-7 yaş
|
31 (18,1)
|
10, 20 ve 25 mg
|
8-12 yaş
|
71 (41,5)
|
20, 25 ve 40 mg
|
13-17 yaş
|
69 (40,4)
|
25, 40 ve 40 mg
|
|
Pediyatrik ACR 30 yanıtını 16. haftada gösteren hastalar, çift-kör fazda randomize edilmiştir. Hastalık alevlenme kriteri, 6 Pediyatrik ACR temel kriterinden 3 veya 3'ten fazlasındabaşlangıçtan >%30 kötüleşme, >2 aktif eklem, ve 6 kriterin en fazla 1'inde >%30 iyileşmeolarak tanımlanmıştır. Hastalar 32 hafta sonra veya hastalık alevlenmesinde açık etiketliuzatma fazına kaydedilmek üzere uygun kabul edilmişlerdir.
26
Tablo 6: JIA çalışmasında Ped ACR 30 Yanıtları
|
Kol
|
MTX
|
MTX olmadan
|
Faz
|
|
|
OL-LI 16. hafta
|
|
|
Ped ACR 30 yanıtı (n/N)
|
%94,1 (80/85)
|
%74,4 (64/86)
|
Etkililik Sonuçları
|
Çift kör 32. hafta
|
HUMIRA /MTX(N = 38)
|
Placebo / MTX
(N = 37)
|
HUMIRA (N = 30)
|
Plasebo (N = 28)
|
32. hafta
sonunda
hastalık
alevlenmeleria
(n/N)
|
%36,8 (14/38)
|
%64,9 (24/37)b
|
%43,3
(13/30)
|
%71,4
(20/28)c
|
Hastalık alevlenmesinekadar geçenmedyan süre
|
>32 hafta
|
20 hafta
|
>32 hafta
|
14 hafta
|
|
a Plasebo ile tedavi edilen hastalardan belirgin olarak daha yüksek olan 48. hafta Ped ACR 30/50/70 yanıtlarıb p = 0,015c p = 0,031
16. haftada yanıt verenler (n=144) arasından, çalışma boyunca HUMIRA alan hastalarda OLE fazında Pediyatrik ACR 30/50/70/90 yanıtları altı yıla varan bir süre boyunca devam etmiştir.Başlangıçta yaş grubu 4-12 olan 11 olgu ile başlangıçta yaş grubu 13-17 olan 8 olgu olmaküzere toplamda 19 olgu tedaviye > 6 yıl devam edilmiştir.
Yanıtların genel olarak iyi olduğu ve tek başına HUMIRA tedavisine kıyasla HUMIRA ve metotreksat kombinasyonu ile tedavi edilen hastalara kıyasla daha az sayıda hastada antikorgeliştiği saptanmıştır. Bu sonuçlara bakarak, HUMIRA'nın, metotreksat ile kombinasyonhalinde kullanılması ve metotreksat kullanımını uygun olmadığı hastalarda monoterapi olarakkullanılması önerilmektedir (Bkz. Bölüm 4.2).
Aksiyal Spondiloartrit Ankilozan Spondilit (AS)
İki haftada bir HUMIRA 40 mg, 24 hafta süreli, randomize çift-kör, plasebo kontrollü iki çalışmada, konvansiyonel tedaviye yeterli yanıt vermeyen aktif ankilozan spondilitli (tümgruplarda ortalama bazal hastalık aktivitesi skoru [Bath Ankilozan Spondilit HastalıkAktivitesi İndeksi (BASDAI)] 6,3 idi) 393 hasta üzerinde değerlendirildi. Yetmiş dokuz hasta(%20,1) eş zamanlı olarak hastalık modifiye edici ilaçlar ile, ve 37 hasta (%9,4) ise yine eşzamanlı olarak glukokortikoidler ile de tedavi edilmiştir. Kör dönemi, hastalara iki haftada birHUMIRA 40 mg uygulanan, 28 haftaya kadar süren, ilave bir açık etiketli dönem izlemiştir.12, 16 veya 20. haftalarda ASAS 20 yanıtı elde edilemeyen hastalara (n=215, %54,7), açıketikete erken kaçış prensibiyle iki haftada bir subkütan adalimumab 40 mg uygulanmıştır vebu hastalar daha sonra, çift kör istatistik analizlerde yanıt vermeyenler olarak kabul edilmiştir.
27
315 hastalı daha büyük bir AS çalışmasında (VIII) sonuçlar, HUMIRA ile tedavi edilen hastaların, ankilozan spondilit bulgu ve semptomlarında plaseboya kıyasla istatistiksel olarakanlamlı derecede daha fazla iyileşme sağladıklarını göstermiştir. Anlamlı yanıt ilk kez 2.haftada gözlenmiştir ve 24. haftaya kadar devam etmiştir (Tablo 7).
Tablo 7: Plasebo Kontrollü AS Çalışmasında (Çalışma VIII) Etkililik Yanıtları
Bulgu ve Semptomlarda Azalma
|
Yanıt |
Plasebo |
HUMIRA |
|
N=107 |
N=208 |
ASASa 20
|
|
|
2. hafta
|
%16
|
%42***
|
12. hafta
|
%21
|
%58***
|
24. hafta
|
%19
|
%51***
|
ASAS 50
|
|
|
2. hafta
|
%3
|
%16***
|
12. hafta
|
%10
|
%38***
|
24. hafta
|
%11
|
%35***
|
ASAS 70
|
|
|
2. hafta
|
%0
|
%7**
|
12. hafta
|
%5
|
%23***
|
24. hafta
|
%8
|
%24***
|
|
|
|
BASDAIb 50
|
|
|
2. hafta
|
%4
|
%20***
|
12. hafta
|
%16
|
%45***
|
24. hafta
|
%15
|
%42***
|
|
, p<0,001 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı, 2, 12 ve 24. haftalarda HUMIRA ve plasebo arasındaki tüm
karşılaştırmalar için < 0,01 a Ankilozan Spondilit değerlendirmelerib Bath Ankilozan Spondilit Hastalık Aktivitesi İndeksi |
HUMIRA ile tedavi edilen hastalarda gerek SF 36, gerekse Ankilozan Spondilit Yaşam Kalitesi Anketinde (ASQoL) 12. haftada anlamlı olarak daha büyük iyileşme elde edilmiştirve bu iyileşme 24. haftaya kadar kalıcı olmuştur.
Aktif ankilozan spondiliti olan 82 erişkin hastada yürütülen daha küçük çift kör, plasebo kontrollü AS çalışması II'de benzer eğilimler (istatistiksel olarak tümü anlamlı olmayan)görüldü.
Radyografik AS kanıtı olmayan Aksiyal Spondiloartrit
İki haftada bir HUMIRA 40 mg, randomize, 12 haftalık çift-kör, plasebo kontrollü bir çalışmada, > 1 NSAİİ tedavisine yeterli yanıt vermeyen ya da bu tedaviyi tolere edemeyenveyaNSAİİ'ler için bir kontrendikasyonun bulunduğu radyografik bulgusu olmayan aktifaksiyal spondiloartritli (başlangıçtaki ortalama hastalık aktivitesi skoru [Bath AnkilozanSpondilit Hastalık Aktivitesi İndeksi (BASDAI)], HUMIRA ile tedavi edilen hastalar için 6,4ve plasebo uygulanan hastalar için 6,5 idi.) 185 hasta üzerinde değerlendirildi.
33 hasta (%18) eş zamanlı olarak hastalık modifiye edici anti-romatizmal ilaçlarla ve 146 hasta (%79) ise yine eş zamanlı olarak NSAİİ'lerle ile de tedavi edilmiştir. Çift- kör dönemi,
28
hastalara iki haftada bir subkutan yolla HUMIRA 40 mg uygulanan, 144 haftaya kadar süren, ilave bir açık etiketli dönem izlemiştir. 12. haftadaki sonuçlar, HUMIRA ile tedavi edilenhastalardaki radyografik AS kanıtı olmayan aksiyal spondiloartritli belirti ve semptomları,plasebo ile tedavi edilen hastalara kıyasla istatistiksel olarak anlamlı bir düzelme göstermiştir(Tablo 8).
Tablo 8 : Plasebo Kontrollü Aksiyal SpA Çalışmasında Etkinli
|
c Yanıtı
|
Çift-Kör
|
Plasebo
|
HUMIRA
|
12. Haftadaki Yanıt
|
N=94
|
N=91
|
ASASa 40
|
%15
|
%36***
|
ASAS 20
|
%31
|
%52**
|
ASAS 5/6
|
%6
|
%31***
|
ASAS Kısmi Remisyon
|
%5
|
%16*
|
BASDAIb 50
|
%15
|
%35**
|
ASDASc,d,e
|
-0,3
|
-1 0***
|
ASDAS İnaktif Hastalık
|
4%
|
24%***
|
hs-CRPdfg
|
-0,3
|
-4 7***
|
SPARCCh MRI Sarkoiliak Eklemlerdi
|
-0,6
|
-3 2**
|
SPARCC MRI Omurgadj
|
-0,2
|
-1,8**
|
a ASAS = Uluslararası Spondiloartrit Değerlendirme Derneği b Bath Ankilozan Spondilit Hastalık Aktivitesi İndeksic Ankilozan Spondilit Hastalığı Aktivitesi Skorud başlangıca kıyasla ortalama değişiklike plasebo n=91 ve HUMIRA n=87f yüksek duyarlılık C-Reaktif Proteini (mg/L)g plasebo n=73 ve HUMIRA n=70h Kanada Spondiloartrit Araştırma Konsorsiyumui plasebo ve HUMIRA n=84J plasebo n=82 ve HUMIRA n=85
***, **, * HUMIRA ve plasebo arasında yapılan tüm karşılaştırmalar için, sırasıyla p <
0,001, < 0,01 ve < 0,05 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı.
Açık etiketli uzatma çalışmasında, 156. hafta boyunca HUMIRA tedavisi ile belirti ve semptomlarda iyileşme kalıcı oldu.
Enflamasyonun inhibisyonu
HUMIRA ile tedavi edilmiş olan hastalarda sırasıyla, 156. hafta ve 104. hafta boyunca, hem Sarkoiliak Eklemler hem Omurganın hs-CRP ve MRI ile ölçülen enflamasyon belirtilerindeanlamlı iyileşme kalıcı oldu.
Yaşam kalitesi ve fiziksel fonksiyon
Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi ve fiziksel fonksiyon, HAQ-S ve SF-36 anketleri kullanılarak değerlendirilmiştir. HUMIRA'nın, başlangıçtan 12. haftaya kadar HAQ-S toplam skoru veSF-36 Fiziksel Bileşen Skorunda (PCS) plaseboya kıyasla istatistiksel olarak anlamlı ölçüdedaha büyük bir düzelme sağladığı gösterilmiştir. Açık etiketli uzatma çalışmasında sağlıklailişkili yaşam kalitesi ve fiziksel fonksiyonda iyileşme 156. hafta boyunca kalıcı oldu.
Psöriyatik Artrit
29
İki haftada bir 40 mg şeklinde uygulanan HUMIRA, PsA Çalışma I ve PsA Çalışma II adlarındaki plasebo kontrollü iki çalışmada, orta ile şiddetli derecedeki aktif psöriyatik artrithastalarında incelenmiştir. Yirmi dört hafta süreli PsA Çalışma I'de, non-steroid anti-enflamatuvar ilaç tedavisine yetersiz yanıt veren 313 erişkin hasta tedavi edilmiştir; bunlarınyaklaşık %50'si metotreksat almaktaydı. On iki hafta süreli PsA Çalışma II'de, DMARDtedavisine yetersiz yanıt veren 100 hasta tedavi edilmiştir. İki çalışmanın bitiminde, 383 hastaaçık etiketli uzatma çalışmasına alınmıştır ve bu çalışmada iki haftada bir 40 mg HUMIRAuygulanmıştır.
İncelenen hasta sayısının az olması nedeniyle, HUMIRA'nın ankilozan spondilit benzeri psöriyatik artropati hastaları üzerinde gösterdiği etkililiği konusundaki kanıtlar yetersizdir.
Tablo 9 : Plasebo Kontrollü Psöriyatik Artrit Çalışmalarında ACR Yanıtları(Hastaların Yüzdesi)_
|
|
PsA Çalışma I
|
PsA Çalışma
|
n
|
Yanıt
|
Plasebo
N=162
|
HUMIRA
N=151
|
Plasebo
N=49
|
HUMIRA
N=51
|
ACR 20 12. hafta24. haftaACR 5012. hafta24. haftaACR 7012. hafta24. hafta
|
%14
%15
%4
%6
%1
%1
|
%58***
%57***
%36***
%39***
%20***
%23***
|
%16
GD
%2
GD
%0
GD
|
%39*
GD
%25***
GD
%14 *
GD
|
|
p<0,001, HUMIRA ve plasebo arasındaki tüm karşılaştırmalar için. p<0,05, HUMIRA ve plasebo arasındaki tüm karşılaştırmalar için.
GD= Geçerli değil.
PsA Çalışma I'deki ACR yanıtları, eş zamanlı metotreksat tedavisi uyugulandığında veya uygulanmaksızın, benzer niteliktedir. Açık etiketli uzatma çalışmasında ACR yanıtları, 136.haftaya kadar devam etmiştir.
Psöriyatik artrit çalışmalarında radyografik yanıtlar değerlendirilmiştir. Çalışmanın çift kör döneminde, hastalara HUMIRA veya plasebo uygulanırken, başlangıçta ve 24. haftada, ayrıcaçalışmanın açık etiketli döneminde, bütün hastalara HUMIRA uygulanırken 48. haftada, el,bilek ve ayak radyografileri çekilmiştir. Distal inter falanjiyal eklemleri içeren (romatoid artritiçin kullanılan TSS ile aynı olmayan) Modifiye Total Sharp Skoru (mTSS) kullanılmıştır.
HUMIRA tedavisinin periferal eklem hasarı gelişmesini azaltması, plasebo ile karşılaştırıldığında, başlangıçtan itibaren değişim olarak alındığında, mTSS skoru (ortalama +SD) 0,8±2,5 plasebo grubunda (24. haftada) ve 0,0±1,9 HUMIRA grubunda (48. haftada)olmuştur (p<0,001).
HUMIRA ile tedavi edilen ve başlangıçtan itibaren 48. haftaya kadar radyografik progresyon olmayan hastalardan (n=102) %84'ünde, tedavinin 144 haftalık süresi boyunca radyografikprogresyon görülmemiştir.
30
HUMIRA ile tedavi edilen hastalar 24. haftada, HAQ ve Kısa Sağlık Araştırma Formu (SF 36) olarak değerlendirildiğinde, plasebo uygulanan hastalara göre istatistiksel olarak önemlifiziksel fonksiyon gelişmesi göstermiştir. Fiziksel fonksiyonların iyileşmesi, açık etiketliuzatma çalışmasında 136. haftaya kadar devam etmiştir.
Crohn Hastalığı
Multipl HUMIRA dozlarının güvenliliği ve etkililiği, 1500'ü aşkın orta ila şiddetli derecedeki Crohn hastalığı bulunan hastada (Crohn Hastalığı Aktivite İndeksi (CDAI) >220 ve <450)randomize, çift-kör, plasebo kontrollü çalışmalarda değerlendirilmiştir. Aminosalisilatların,kortikosteroidlerin ve/veya immünomodülatör ajanların stabil dozlarda eş zamanlıkullanımına izin verilmiştir ve hastaların %80'i bu ilaçlardan en az birini almaya devametmiştir.
Klinik remisyonun indüksiyonu (CDAI<150 olarak tanımlanmıştır) iki çalışmada, CD Çalışması I (CLASSIC I) ve CD Çalışması II (GAIN) değerlendirilmiştir. CD Çalışması I'dedaha önce TNF blokörü kullanmamış olan 299 hasta dört tedavi grubundan birine randomizeedilmiştir; 0. ve 2. haftada plasebo, 0. haftada 160 mg ve 2. haftada 80 mg HUMIRA, 0.haftada ve 2. haftada 40 mg HUMIRA, 0. haftada 40 mg ve 2. haftada 20 mg HUMIRA. CDÇalışması Il'de infliksimaba yanıtı kaybolmuş veya tolere edemeyen 325 hasta, 0. haftada 160mg ve 2. haftada 80 mg HUMIRA veya 0. hafta ve 2. haftada plaseboya randomizeedilmişlerdir. Primer yanıt vermeyen hastalar çalışmanın dışında bırakılmıştır ve bu nedenlebu hastalar daha fazla araştırılmamıştır.
Klinik remisyonun idamesi CD Çalışması IlI'de (CHARM) değerlendirilmiştir. CD Çalışması III'de 854 hasta, önce açık etiketli olarak 0. haftada 80 mg HUMIRA ve 2. haftada 40 mgHUMIRA almışlardır. Hastalar daha sonra 4. haftada iki haftada bir 40 mg HUMIRA veyaplaseboya randomize edilmişlerdir, toplam çalışma süresi 56 haftadır. 4. haftada klinik yanıtveren hastalar (CR-70 = CDAI>70 kadar düşüş) 4. haftada klinik yanıt vermeyenlerden ayrıolarak analiz edilmişlerdir. Sekizinci haftadan sonra kortikosteroidin azaltılarak kesilmesineizin verilmiştir.
Tablo 10: Klinik Remisyon İndüksiyonu ve Yanıt (Hastaların Yüzdesi)
|
|
CLASSIC I: Önceden İnfliksimab KullanmamışHastalar
|
GAIN: Önceden İnfliksimab Kullanmış Hastalar
|
|
Plasebo
N=74
|
HUMIRA 160/80 mgN=76
|
Plasebo
N=166
|
HUMIRA 160/80 mgN=159
|
4. hafta
|
|
|
|
|
Klinik remisyon
|
%12
|
%36*
|
%7
|
%21*
|
Klinik yanıt (CR-100)
|
%24
|
%50**
|
%25
|
%38**
|
Bütün p-değerleri HUM
|
IRA ve plasebonun eşlenik karşılaştırmalarıdır
|
|
* p<0,001
** p<0,01
|
Sekizinci haftada, 160/80 mg ve 80/40 mg rejimleriyle benzer remisyon oranları gözlenmiş ve 160/80 mg grubunda advers olaylar daha sık olarak bildirilmiştir.
CD Çalışması III'te, 4. haftada hastaların %58'i (499/854) klinik yanıt vermiş ve primer analizde değerlendirilmiştir. Dördüncü haftadaki klinik yanıt alınanların %48'i, daha önce
31
başka TNF-blokörleri uygulanmışhastalardır. Remisyonun idamesi ve yanıt oranları Tablo 11'de sunulmaktadır.
Klinik remisyon sonuçları, daha önce TNF-blokörü uygulanmasına bağlı olmaksızın rölatif olarak sabit kalmıştır.
56. haftada plasebo ile karşılaştırıldığında hastalığa bağlı hastaneye yatma ve cerrahi HUMIRA ile istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmıştır.
Tablo 11 : Remisyonun İdamesi ve Yanıtlar(Hastaların Yüzdesi)
|
|
Plasebo
|
40 mg HUMIRA iki haftada bir
|
40 mg HUMIRA haftada bir
|
26. hafta
|
N=170
|
N=172
|
N=157
|
Klinik remisyon
|
%17
|
%40*
|
%47*
|
Klinik yanıt (CR-100)
|
%27
|
%52*
|
%52*
|
>=90 güna kortikosteroid kullanılmayan hastalardaremisyon
|
%3 (2/66)
|
%19 (11/58)**
|
%15 (11/74)**
|
56. hafta
|
N=170
|
N=172
|
N=157
|
Klinik remisyon
|
%12
|
%36*
|
%41*
|
Klinik yanıt (CR-100)
|
%17
|
%41*
|
%48*
|
>=90 güna kortikosteroid kullanılmayan hastalardaremisyon
|
%5 (3/66)
|
%29 (17/58)*
|
%20 (15/74)**
|
|
* p < 0,001 HUMIRA ve plasebo arasındaki tüm karşılaştırma oranları için ** p < 0,02 HUMIRA ve plasebo arasındaki tüm karşılaştırma oranları içina Başlangıçta kortikosteroid kullananlar
|
4. haftada yanıt vermeyen hastalar arasından, HUMIRA idame grubunda 12. haftada yanıt verenlerin oranı %43 iken plasebo idame hastalarında bu oran %30 olmuştur. Bu sonuçlar 4.haftada yanıt vermeyen bazı hastaların, sürdürülen idame tedavisinden 12. haftada yarargörebileceğini düşündürmektedir. On ikinci haftadan sonra sürdürülen tedavi anlamlı ölçüdedaha fazla yanıtla sonuçlanmamıştır (Bkz. Bölüm 4.2).
CD araştırması I'de 117/276 hasta ve CD araştırması II ve III'ten 272/777 hasta en az 3 yıl boyunca açık etiketli olarak adalimumab tedavisi ile izlenmiştir. Sırasıyla 88 ve 189 hastaklinik remisyonda kalmaya devam etmiştir. Klinik yanıt (CR-100) sırasıyla 102 ve 233hastada devam ettirilmiştir.
Yaşam Kalitesi
CD Çalışması I ve CD Çalışması II'de plaseboyla karşılaştırıldığında, HUMIRA 80/40 mg ve 160/80 mg tedavisine randomize edilmiş hastalarda 4 haftada hastalığa özgü enflamatuvarbarsak hastalığı anketi (IBDQ) total skorunda istatistiksel olarak anlamlı düzelme elde edilmişve CD Araştırması III'ün 26. ve 56. haftalarında adalimumab tedavi gruplarında IBDQbaşlangıç skorlarında plasebo grubuna kıyasla istatistiksel olarak anlamlı düzelmegörülmüştür.
32Ülseratif Kolit
Çoklu HUMIRA dozlarının güvenilirliği ve etkililiği, randomize, çift-kör, plasebo kontrollü indüksiyon ve idame çalışmalarında orta şiddetli ila şiddetli ülseratif koliti (6-12 arasındaMayo skoru ile birlikte endoskopi alt skorun 2-3 arasında olması ) bulunan erişkin hastalardadeğerlendirilmiştir.
UC-I çalışmasında, 390 hasta daha önce TNF-blokörü kullanmamış hasta 0. ve 2. Haftalarda, plasebo veya 0. haftada 160 mg HUMIRA, 2. haftada 80 mg HUMIRA ya da 0. haftada 80mg HUMIRA, 2. haftada 40 mg HUMIRA alacak şekilde randomize edilmiştir. 2. haftadansonra her iki adalimumab kolundaki hastalar iki haftada bir 40 mg almışlardır. Klinik sonuçlar8. haftadaki klinik remisyon (alt skor olmaksızın Mayo skoru <2 olarak tanımlanmıştır)değerlendirilmiştir.
UC-II çalışmasında, 248 hasta 0. haftada 160 mg, 2. haftada 80 mg ve iki haftada bir 40 mg HUMIRA almış, 246 hasta ise plasebo almıştır. Klinik sonuçlar 8. haftadaki remisyonindüksiyonu ve 52. haftadaki remisyon idamesi yönünden değerlendirilmiştir.
160/80 mg HUMIRA ile indüksiyon dozu alanlar, UC-I çalışmasında (sırasıyla %18'e karşı %9, p=0,031) ve UC-II çalışmasında (sırasıyla %17'ye karşı %9, p=0,019) 8. haftadaplaseboya karşı istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek oranlarda klinik remisyonsağlamıştır. UC-II çalışmasında, 8. haftada remisyonda olan HUMIRA tedavisi alanlardan21/41 (%51) olgu 52. haftada remisyondadır.
Tablo 12 : UC-II Çalışmasında Yanıt, Remisyon ve Mukozal İyileşme (Hastaların Yüzdesi)
|
|
Plasebo
|
HUMIRA 40 mg iki haftada bir
|
52. hafta
|
N=246
|
N=248
|
Klinik yanıt
|
%18
|
%30*
|
Klinik Remisyon
|
%9
|
%17*
|
Mukozal İyileşme
|
%15
|
%25*
|
> 90 gün a steroidsiz remisyon
|
%6
|
%13 *
|
|
(N=140)
|
(N=150)
|
8. ve 52. hafta
|
Sürdürülen Yanıt
|
%12
|
%24**
|
Sürdürülen Remisyon
|
%4
|
%8*
|
Sürdürülen Mukozal İyileşme
|
%11
|
%19*
|
|
Klinik remisyon, alt skor > 1 olmaksızın Mayo skoru < 2'dir;
Klinik yanıt, başlangıçtan Mayo skoru>3 puana ve rektal kanama alt skoru [RBS]
>1'de >%30 ilave azalma ya da 0 veya 1 'lik bir mutlak RBS;
*p<0,05 HUMIRA ve plasebo arasındaki tüm karşılaştırma oranları için **p<0,001 HUMIRA ve plasebo arasındaki tüm karşılaştırma oranları içina Başlangıçta kortikosteroid kullananlar
8. haftada yanıt veren hastalardan, 52. hafta itibariyle %47'si yanıt vermiş, %29'u remisyona girmiş, %41'inde mukozal iyileşme tespit edilmiş ve %20'si de 90 gün veya daha uzunsüreyle steroidsiz remisyona girmiştir.
33
Hastaların yaklaşık %40'ı İnfliksimab ile anti-TNF tedavisinde başarısız olmuşlardır. Anti-TNF ile tedavi görmemiş (naif) hastalardakine kıyasla, bu hastalarda adalimumab etkililiği azalmıştır. Önceki Anti-TNF tedavisinde başarısız olan hastalar arasında; 52. haftada plaseboile %3 ve adalimumab ile %10 remisyona ulaşılmıştır.
UC-I ve UC-II çalışmalarındaki hastalar, açık etiketli uzun süreli uzatma çalışmasına geçiş hakkına sahip olmuştur. Devam eden 3 yıllık tedavide kısmi Mayo skoruna göre %75(301/402) klinik remisyona devam etmiştir.
Hastaneye yatış oranları:
İndüksiyon ve idame çalışmalarının 52 haftalık süresi boyunca, tüm nedenlere bağlı ve Ülseratif Kolit ilintili hastaneye yatış oranlarının plasebo kolu ile karşılaştırıldığındaadalimumab ile tedavi edilen kolda daha düşük olduğu gözlemlenmiştir. Tüm nedenlere bağlıhastaneye yatışlar, adalimumab ile tedavi edilen grupta hasta yılı başına 0,18 iken bu oranplasebo grubunda hasta yılı başına 0,26 olmuştur. Aynı şekilde Ülseratif Kolit ilintilihastaneye yatışların oranları, sırasıyla adalimumab ve plasebo kollarında hasta yılı başına 0,12ve 0,22 olmuştur.
Yaşam kalitesi:
UC-II çalışmasında, adalimumab ile yürütülen tedavi Enflamatuvar Barsak Hastalığı Anketi (IBDQ) skorlarında iyileşmelere neden olmuştur.
Psöriyazis
HUMIRA'nın güvenliliği ve etkililiği, randomize, çift kör çalışmalarda sistemik tedavi veya fototerapi adayı olan erişkin kronik plak psöriyazis (>%10 BSA tutulumu ve Psöriyazis Alanve Şiddet İndeksi (PASI) >12 veya >10) hastalarında değerlendirilmiştir. Psöriyazis ÇalışmasıI ve II'ye kayıt edilen hastaların %73'ü önceden sistemik tedavi veya fototerapi görmüştü.HUMIRA'nın güvenliliği ve etkililiği ayrıca bir randomize, çift kör çalışmada (PsöriyazisÇalışması III) sistemik tedavi adayı olan ve el ve/veya ayak psöriyazisi ile birlikte orta veyaşiddetli derecede kronik plak psöriyazisi bulunan erişkin hastalarda değerlendirilmiştir.
Psöriyazis Çalışması I'de (REVEAL) üç tedavi dönemi içinde 1212 hasta değerlendirilmiştir. A Döneminde, hastalar plasebo veya başlangıç 80 mg HUMIRA dozunu takiben, başlangıçdozundan bir hafta sonra başlanarak iki haftada bir 40 mg HUMIRA almışlardır. 16 haftalıktedaviden sonra en az bir PASI 75 yanıtına ulaşan hastalar (PASI skorunda başlangıca göre enaz %75 düzelme olması) B Dönemine girmişler ve iki haftada bir açık etiketli olarak 40 mgHUMIRA almışlardır. Hafta 33'de >PASI 75 yanıtını sürdüren ve A Döneminde orijinalolarak aktif terapiye randomize edilmiş olan hastalar, -tekrar randomize edilerek C Döneminde19 hafta boyunca, iki haftada bir 40 mg HUMIRA tedavisi veya plasebo almışlardır. Tümtedavi gruplarında ortalama başlangıç PASI skoru 18,9 idi ve başlangıçtaki Hekimin GlobalDeğerlendirme (PGA) skoru “orta” (dahil edilen gönüllülerin %53'ü) ila “şiddetli” (%41) ila“çok şiddetli” (%6) arasında değişmiştir.
Psöriyazis Çalışması II'de (CHAMPION), 271 hastada metotreksat ve plasebo karşısında HUMIRA'nın etkililiği ve güvenliliği karşılaştırılmıştır. Hastalar plasebo, başlangıç dozuolarak MTX 7,5 mg almışlar ve daha sonra doz, hafta 12'ye kadar artırılarak 25 mgmaksimum doza ulaşmıştır veya 16 hafta boyunca 80 mg HUMIRA başlangıç dozunu takibeniki haftada bir 40 mg (başlangıç dozundan bir hafta sonra başlayarak) verilmiştir. 8. Haftave/veya 12. haftada > PASI 50 yanıtına ulaşan MTX alan hastalarda, doz daha fazlaartırılmamıştır. Tüm tedavi gruplarında ortalama başlangıç PASI skoru 19,7 idi ve
34
başlangıçtaki PGA skoru “hafif" (<%1) ila “orta" (%48) ile “şiddetli" (%46) ila “çok şiddetli" (%6) arasında değişmiştir.
Tüm Faz II ve Faz II psöriyazis çalışmalarına katılan hastalar en az 108 hafta daha HUMIRA verilen açık etiketli uzatma çalışmasına katılmaya uygundular.
Psöriyazis Çalışması I ve II'de, birincil sonlanım noktası başlangıca kıyasla 16. haftada bir PASI 75 yanıtına ulaşan hastaların oranı idi (Bkz. Tablo 13 ve 14).
Tablo 13:Ps Çalışması I (REVEAL)-16. Haftada Etkililik Sonuçları
|
Plasebo N=398n (%)
|
HUMIRA 40 mg iki haftada birN=814n (%)
|
>PASI 75a
|
26 (6,5)
|
578 (70,9)b
|
PASI 100
|
3 (0,8)
|
163 (20,0)b
|
PGA: Temiz/minimal
|
17 (4,3)
|
506(6227
|
a PASI75 yanıtı elde edilen hastaların oranı, merkeze göre hesaplanmıştır
b p<0,001, Plasebo karşısında HUMIRA
|
ayarlanmış oran olarak
|
Tablo 14: Ps Çalışması II (CHAMPION)-16. Haftada Etkililik Sonuçları
|
|
Plasebo
N=53 n (%)
|
MTX N=110n (%)
|
HUMIRA 40 mg iki haftada birN=108n (%)
|
>PASI 75
|
10 (18,9)
|
39 (35,5)
|
86 (79,6) a' b
|
PASI 100
|
1 (1,9)
|
8 (7,3)
|
18 (16,7) c' d
|
PGA:Temiz/minimal
|
6 (11,3)
|
33 (30,0)
|
79 (73,1) a' b
|
a p<0.001 Plasebo karşısında HUMIRA b p<0.001 Metotreksat karşısında HUMIRAc p<0.01 Plasebo karşısında HUMIRAd p<0.05 Metotreksat karşısında HUMIRA
|
|
|
|
Psöriyazis Çalışması I'de, PASI 75 yanıtına ulaşan ve 33. haftada plasebo almak üzere yeniden randomize edilen hastaların %28'ine kıyasla HUMIRA'ya devam edenlerin %5'i,p<0,001, “yeterli yanıt kaybı" yaşamıştır (33. haftadan sonra ve 52. haftada veya öncesinde,33. haftaya kıyasla PASI skorunda en az 6 puanlık artışla başlangıca kıyasla <PASI 50 yanıtıile sonuçlanan PASI skoru). Plaseboya tekrar randomize edildikten sonra yeterli yanıtveremeyen ve ardından açık etiketli uzatma çalışmasına alınan 243 hastanın %38 (25/66)ve %55'i (36/66) sırasıyla 12 ve 24 haftalık tekrar tedaviyi takiben yeniden PASI 75 yanıtınaulaşmıştır.
16 ve 33. haftalarda PASI 75 yanıtına ulaşan toplam 233 hasta Psöriyazis Çalışması I'de 52 hafta boyunca HUMIRA tedavisi almış ve açık etiketli uzatma çalışmasında HUMIRAalmaya devam etmiştir. İlave 108 haftalık açık etiketli tedaviden sonra bu hastalardaki PASI75 ve temiz veya minimal PGA yanıt oranları sırasıyla %74,7 ve %59,0 idi (toplam 160 hafta).
35
Advers olaylar veya etkililik görülmemesinden dolayı çalışmadan ayrılan veya doz yükseltilen tüm hastaların yanıt vermeyen hasta olarak değerlendirildiği bir analizde, buhastalardaki PASI 75 veya temiz veya minimal PGA yanıt oranları, ilave 108 haftalık açıketiketli tedaviden sonra sırasıyla %69,6 ve %55,7 idi (toplam 160 hafta).
Açık etiketli bir uzatma çalışmasında toplam 347 stabil yanıt veren hasta, tedaviyi durdurma ve tekrar tedavi değerlendirmesine katılmıştır. Tedaviyi durdurma periyodunda, psöriyazissemptomları zaman içinde geri dönmüş, medyan nüks (PGA “orta” veya daha kötüye düşüş)süresi yaklaşık 5 ay olmuştur. Bu hastaların hiçbirinde tedaviyi durdurma döneminde reboundetkisi görülmemiştir. Tekrar tedavi dönemine alınan hastaların toplam %76,5'inin (218/285),tedaviyi durdurma döneminde nüks yaşayıp yaşamadıklarından bağımsız şekilde 16 haftalıktekrar tedaviden sonra PGA yanıtı “temiz” veya “minimal” idi (tedaviyi durdurma dönemindenüks yaşayan ve yaşamayan hastalarda sırasıyla %69,1[123/178] ve %88,8 [95/107]). Tekrartedavi döneminde, tedaviyi durdurma döneminden önce gözlenenle benzer bir güvenlilikprofili kaydedilmiştir.
DLQI'de (Dermatoloji Yaşam Kalitesi İndeksi) plasebo ve MTX (Çalışma II) ile karşılaştırıldığında, başlangıca göre 16. haftada anlamlı düzelmeler olduğu gösterilmiştir. I.çalışmada, HUMIRA alan daha fazla sayıda hasta, birincil sonlanım noktasına ulaşmıştır.Birincil sonlanım noktası olan, başlangıca kıyasla 16. Haftada PASI 75 yanıtına ulaşanhastaların oranı, Plasebo alan hastaların oranı (%6,5) ile karşılaştırıldığında %70,9 olmuştur.II. çalışmada, HUMIRA alan daha fazla sayıda hasta, MTX veya Plasebo almış olanlarlakarşılaştırıldığında aynı birincil sonlanım noktasına ulaşmıştır (%79,6'a karşın %35,5ve %18,9). PASI 75 yanıtı veren ve I. çalışmanın B döneminde plasebo almış olan anlamlıölçüde daha fazla sayıda hastada yetersiz yanıt kaybı görülmüştür. Bazı hastaların açık etiketlitedavi ile yanıtı geri kazanması mümkün olmamıştır. 16. ve 33. Haftalarda PASI 75 yanıtıverenlerin %74,7'sinde PASI 75 yanıtı idame etmiştir ve toplamda 160 hafta süresince açıketiketli uzatma döneminde de devam etmiştir. III. çalışmada, hafta 16'da, sadece plasebo alanhastalara kıyasla, HUMIRA alan hastaların istatistiksel olarak anlamlı derecede büyük birçoğunluğunda, el ve/veya ayaklarda 'temiz' veya 'hemen hemen temiz' PGA sonucu eldeedilmiştir. (HUMIRA için %30,6, plasebo için %4,3, [P=0,014]
Açık etiketli bir uzatma çalışmasında, PASI skorunun %50'nin altında olması nedeniyle dozu iki haftada bir 40 mg'dan haftada 40 mg'a yükseltilen hastalar için, 12. ve 24. haftalardasırasıyla, hastaların %26,4'ünde (92/349) ve %37,8'inde (132/349) yeniden PASI 75 yanıtıelde edilmiştir.
Hidradenitis suppurativa
HUMIRA'nın güvenlilik ve etkililiği, randomize, çift-kör, plasebo kontrollü araştırmalarda ve sistemik antibiyotik tedavisini tolere edemeyen, bu tedavi için bir kontrendikasyonunbulunduğu ya da en az 3 aylık bir denemede yeterli yanıt alınamayan orta-şiddetli hidradenitissuppurativa (HS) olan erişkin hastalarda yapılan bir açık etiketli uzatma araştırmasındadeğerlendirilmiştir. HS-I ve HS-II çalışmalarındaki hastalarda, en az 3 abse ya daenflamatuvar nodülün bulunduğu ve hastalığın Hurley II yada III evresinde olduğubelirlenmiştir.
Araştırma HS-I'de (PIONEER I), 307 hasta 2 tedavi döneminde değerlendirilmiştir. Dönem A'da hastalara plasebo ya da HUMIRA (0. Haftada 160 mg, 2. Haftada 80 mg başlangıç dozuve 4. Haftadan itibaren 11. Haftaya kadar haftada bir kez 40 mg) uygulanmıştır. Araştırma
36
sırasında eşzamanlı antibiyotik kullanımına izin verilmemiştir. On iki haftalık tedaviden sonra Dönem A'da HUMIRA kullanan hastalar, Dönem B'de tekrar 3 tedavi grubundan (haftadabir kez HUMIRA 40 mg, iki haftada bir HUMIRA 40 mg ya da 12-35. Haftalar arasındaplasebo) birine randomize edilmiştir. Dönem A'da plasebo grubuna randomize edilmiş olanhastalar, Dönem B'de haftada bir kez HUMIRA 40 mg uygulanan gruba ayrılmıştır.
Araştırma HS-II'de (PIONEER II), 326 hasta 2 tedavi döneminde değerlendirilmiştir. Dönem A'da hastalara plasebo ya da HUMIRA (0. haftada 160 mg ve 2. haftada 80 mg başlangıçdozu ve 4. haftadan itibaren 11. haftaya kadar haftada bir kez 40 mg) uygulanmıştır.Hastaların %19,3'ü, başlangıçtaki oral antibiyotik tedavisine araştırma boyunca devametmiştir. On iki haftalık tedaviden sonra Dönem A'da HUMIRA kullanan hastalar, DönemB'de tekrar 3 tedavi grubundan (haftada bir kez HUMIRA 40 mg, iki haftada bir HUMIRA 40mg ya da 12-35. Haftalar arasında plasebo) birine randomize edilmiştir. Dönem A'da plasebogrubuna randomize edilmiş olan hastalar, Dönem B'de plasebo uygulanan gruba ayrılmıştır.
HS-I ve HS-II Araştırmalarına katılan hastalar, haftada bir kez HUMIRA 40 mg kullanımının değerlendirildiği açık etiketli bir uzatma araştırmasına kayıt için uygun bulunmuştur. Üçaraştırmanın tümünde, hastalar araştırma boyunca lezyonlarını her gün topikal antiseptikletemizlemiştir.
Klinik Yanıt
Enflamatuvar lezyonlardaki azalma ve abseler ve akıntılı fistüllerdeki kötüleşmenin önlenmesi, Hidradenitis Suppurativa Klinik Yanıtı (HiSCR; abse sayısında ve akıntılı fistülsayısında Başlangıca göre artış olmaksızın, toplam abse ve enflamatuvar nodül sayısında %50azalma) kullanılarak değerlendirilmiştir. HS ile ilişkili deri ağrısındaki azalma, araştırmayadahil edilen 11 puanlık bir ölçek üzerindeki başlangıç skoru 3 ya da daha yüksek olanhastalarda Sayısal Derecelendirme Ölçeği kullanılarak değerlendirilmiştir.
On ikinci haftada, HUMIRA ile tedavi edilen grupta HiSCR elde edilen hasta oranının plaseboya kıyasla anlamlı ölçüde daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Araştırma HS-II'de, 12.haftada hastaların anlamlı ölçüde daha büyük bir bölümünde HS ile ilişkili deri ağrısındaklinik açıdan önemli bir azalma ortaya çıkmıştır (Bkz. Tablo15). HUMIRA ile tedavi edilenhastalarda, tedavinin ilk 12 haftasında hastalığın alevlenme riski anlamlı ölçüde azalmıştır.
Tablo 15: 12. Haftalardaki Etkililik Sonuçları - HS Araştırmaları I ve II
HS Araştırması I
|
HS Araştırması II
|
Plasebo
|
Haftada bir kez HUMIRA 40
|
Plasebo
|
Haftada bir kez HUMIRA 40
|
37
|
|
mg
|
|
mg
|
Hidradenitis Suppurativa Klinik Yanıtı (HiSCR)a
|
N = 154 40 (%26,0)
|
N = 153 64 (%41,8) *
|
N=163 45 (%27,6)
|
N=163
96 (%58,9) ***
|
Deri Ağrısında >% Azalmab
|
N = 109 27 (%24,8)
|
N = 122 34 (%27,9)
|
N=111 23 (%20,7)
|
N=105
48 (%45,7) ***
|
* P***P< 0,001 a Randomize edilmiş olanb 0-10 arasındaki Sayısaledebileceğiniz en kötüdeğerlendirmesi > 3 olan
|
, plaseboya kıyasla HUMIRA tüm hastalarda.
Derecelendirme Ölçeğine (0 = deri ağrısı yok, 10 = hayal deri ağrısı) dayanarak başlangıçtaki HS ile ilişkili deri ağrısıhastalarda.
|
Haftada bir kez HUMIRA 40 mg tedavisi, abseler ve akıntılı fistüllerdeki kötüleşme riskini anlamlı ölçüde azaltmıştır. HS-I ve HS-II Araştırmalarının ilk 12 haftasında, plasebogrubunda abselerin (sırasıyla %23,0'a kıyasla %11,4) ve akıntılı fistüllerin (sırasıyla %30,0'akıyasla %13,9) kötüleştiği hasta oranının HUMIRA grubuna kıyasla yaklaşık iki kat yüksekolduğu belirlenmiştir.
On ikinci haftada Dermatoloji Yaşam Kalitesi İndeksi (DLQI; Araştırma HS-I ve HS-II) ile ölçülen deriye spesifik sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi, Tedaviden Memnuniyet Anketi - ilaç(TSQM; Araştırma HS-I ve HS-II) ile ölçülen hastanın ilaç tedavisinden genel memnuniyetive SF-36 fiziksel bileşen toplam skoru (Araştırma HS-I) ile ölçülen fiziksel sağlıktabaşlangıca göre elde edilen düzelmenin plaseboya kıyasla daha büyük olduğu gösterilmiştir.
12 hafta boyunca haftada bir kez 40 mg HUMIRA kullanan ve 12. haftada HUMIRA'ya kısmi yanıt veren hastalarda haftada bir kez HUMIRA kullanmaya devam edildiğinde 36. haftadakiHiSCR derecesinin, 12. haftada doz uygulama sıklığı iki haftada bire düşürülen ya da tedaviyibırakmış olan hastalara kıyasla daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Bkz. Tablo 16).
Tablo 16: Haftada Bir Kez HUMIRA Uygulaması Olan Tedavinin 12. Haftada Tekrar Düzenlenmesinden Sonraki 24 ve 36. Haftalarda HiSCRb Elde Edilen Hasta Oranıa
|
Plasebo
(tedaviyi bırakan) N = 73
|
İki haftada bir HUMIRA 40 mg
N = 70
|
Haftada bir kez HUMIRA 40mg
N = 70
|
24. Hafta
|
24 (%32,9)
|
36 (%51,4)
|
40 (%57,1)
|
36. Hafta
|
22 (%30,1)
|
28 (%40,0)
|
39 (%55,7)
|
a On iki haftalık tedaviden sonra, haftada bir kez HUMIRA tedavisine en azından kısmi yanıt veren hastalar.b Yanıt alınmaması ya da düzelme olmaması açısından protokoldebelirtilmiş olan kriterleri karşılayan hastaların araştırmadan ayrılmasıgerekli görülmüş ve bu hastalar 'yanıt vermeyen' olarak kabuledilmiştir.
|
On ikinci haftada en azından kısmi yanıt veren ve sürekli olarak haftada bir kez HUMIRA tedavisi kullanan hastalarda, 48. Haftadaki HiSCR oranı %64,3 olarak saptanmıştır.
HS-I ve HS-II araştırmalarında 12. Haftada HUMIRA tedavisini bırakmış olan hastalarda, haftada bir kez HUMIRA 40 mg tedavisinin yeniden başlatılmasından 12 hafta sonra HiSCR
38
oranı, tedavinin bırakılmasından önce gözlenmiş olan düzeye benzer oranlara geri dönmüştür (%56,0).
Üveit
HUMIRA'nın güvenliliği ve etkililiği randomize, çift kör, plasebo kontrollü iki çalışmada (UV I ve II), izole ön üveit görülen hastalar dışarıda bırakılarak, enfeksiyöz olmayan orta,arka ve panüveit görülen yetişkin hastalarda değerlendirilmiştir. Hastalar 80 mg'lik birbaşlangıç dozu ve onu takiben ilk dozdan bir hafta sonra başlanarak iki haftada biruygulanan 40 mg ile HUMIRA veya plasebo almıştır.
Tek bir biyolojik olmayan immünosüpresanın eşzamanlı stabil dozlarına izin verilmiştir.
UV I Çalışmasında kortikosteroid (10 ila 60 mg/gün dozunda oral prednizon) tedavisine rağmen aktif üveiti olan 217 hasta değerlendirilmiştir. Çalışma başında tüm hastalara 2haftalık standart 60 mg/günlük prednizon dozu uygulanmıştır ve bunu takiben zorunlu birdoz azaltma programı takip edilerek 15. haftada kortikosteroid tamamen kesilmiştir.
UV II Çalışmasında hastalıklarının kontrol altında tutulması için başlangıç noktasında kronik kortikosteroid tedavisine (10 ila 35 mg/gün oral prednizon) gereksinim duyan inaktifüveiti olan 226 hasta değerlendirilmiştir. Hastalar bir zorunlu doz azaltma programınaalınmıştır ve 19. haftada kortikosteroid tamamen kesilmiştir.
Primer etkililik sonlanma noktası her iki çalışmada da 'tedavide başarısızlık ortaya çıkana kadar geçen süre' şeklinde belirlenmiştir. Tedavi başarısızlığı enflamatuvar koryoretinalveya enflamatuvar retinal vasküler lezyonlar, ön kamara (AC) hücre değerlendirmesi, vitrözbulanıklık (VH) derecelendirmesi ve en iyi düzeltilmiş görme keskinliğini (BCVA) temelalan çok bileşenli bir sonuç temelinde tanımlanmıştır.
Klinik Yanıt
Her iki çalışmadan elde edilen sonuçlar HUMIRA ile tedavi uygulanan hastalarda plasebo alan hastalardakine kıyasla tedavi başarısızlığı riskinde istatistiksel açıdan anlamlı azalmaortaya koymuştur (Bkz. Tablo 17). Her iki çalışma da HUMIRA'nın plaseboya kıyaslatedavi başarısızlığı oranında erken ve uzun süreli bir etki ortaya çıkardığını göstermiştir(Bkz. Şekil 1).
39
Tablo 17: UV I ve UV II Çalışmalarında Tedavide Başarısızlık Ortaya Çıkana Kadar Geçen Süre
Analiz Edilen N Başarısızlık BaşarısızlığaHRaHRa'ye
P
Değeri
b
Tedavi N (%)Kadar Geçenilişkin %95
Medyan Süre (ay) CI
UV I Çalışmasında 6. hafta veya Sonrasında Tedavide Başarısızlık Ortaya Çıkana Kadar Geçen Süre Primer analiz (ITT)
Plasebo 10784 (78,5)3,0------
Adalimumab 11060 (54,5)5,60,500,36, 0,70< 0,001
UV II Çalışmasında de 2. hafta veya Sonrasında Tedavide Başarısızlık Ortaya Çıkana Kadar Geçen SürePrimer analiz (ITT)
Plasebo 11161 (55,0)8,3------
Adalimumab 11545 (39,1)NEc0,570,39,0,004
_084_
Not: 6. hafta veya sonrasında (UV I Çalışması) ya da 2. hafta veya sonrasında ( UV II Çalışması) tedavide başarısızlık bir olay olarak sayılmıştır. Tedavi başarısızlığı dışındaki nedenlerden kaynaklanan tedaviyibırakma olayları, bırakma zamanı verilerine dahil edilmemiştir.
a Tedavinin bir faktör olduğu orantılı tehlikeler regresyonunda plasebo karşısında adalimumabın HR değeri.
b Log rank testinden 2 yanlıPdeğeri.
c
NE = hesaplanabilir değildir. Risk altındaki hastaların yarısından azında bir olay meydana gelmiştir.
40
Şekil 1: 6. hafta veya sonrasında ( UV I Çalışması ) ya da 2. hafta veya sonrasında (UV II Çalışması) Tedavide Başarısızlık Ortaya Çıkana Kadar Geçen Süreyi Özetleyen Kaplan-Meier
Eğrileri
|
SÜRE (AY)
|
UV I Çalışması Tedavi PlaseboAdalimumab
|
|
Not: P# = Plasebo (Olay Sayısı/Risk Altındakilerin Sayısı); A# = HUMIRA (Olay Sayısı/Risk Altındakilerin Sayısı).
UV I Çalışmasında tedavi başarısızlığı bileşenlerinin her birinde plasebo karşısında adalimumab lehine istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar gözlenmiştir. UV II Çalışmasındagörüş keskinliği konusunda istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar gözlenmiştir ve diğer tümbileşenlerin sayısal açıdan adalimumab lehine olduğu görülmüştür.
Yaşam Kalitesi
Görüşle ilişkili işlev konusunda hasta tarafından bildirilen sonuçlar her iki klinik çalışmada NEI VFQ-25 kullanılarak değerlendirilmiştir. HUMIRA, UV I Çalışmasında genel görme,oküler ağrı, yakın görme, mental sağlık ve toplam skor, UV II Çalışmasında ise genel görme
41
ve mental sağlık olmak üzere, alt skorların çoğunda istatistiksel olarak anlamlı ortalama farklarla sayısal açıdan üstünlük sergilemiştir. Görmeyle ilişkili etkilerin UV I Çalışmasındarenk görüşü, UV II Çalışmasında ise renk görüşü, periferik görüş ve yakın görüş için sayısalaçıdan HUMIRA lehine olmadığı görülmüştür.
İmmünojenite
Anti-adalimumab antikorlarının oluşumu, adalimumabın klerensinde artış, etkililiğinde ise azalma ile ilişkilidir. Anti-adalimumab antikorları varlığıyla advers olaylar arasında görünürbir bağıntı bulunmamaktadır.
RA Çalışmaları I, II ve III'deki hastalar, 6'dan 12. aya kadar olan dönemde anti-adalimumab antikorları bakımından çok sayıda zaman noktasında test edilmiştir. Pivotal çalışmalarda, anti-adalimumab antikorları, adalimumab ile tedavi edilen 1053 hastanın 58'inde (%5,5)saptanmış, plasebo ile bu oran 2/370 (%0,5) olmuştur. Eş zamanlı metotreksat verilmeyenhastalarda insidans %12,4 iken, adalimumabın metotreksata ilave olarak verildiği hastalarda%0,6 idi.
Poliartiküler jüvenil idiyopatik artrit hastalarında, adalimumab ile tedavi edilen 171 hastanın 27'sinde (%15,8) adalimumab antikorları saptanmıştır. Eş zamanlı metotreksat verilmeyenhastalarda insidans 22/86 (%25,6) iken, adalimumabın metotreksata ilave olarak verildiğihastalarda 5/85 (%5,9) oldu.
Psöriyatik artritli hastalarda anti-adalimumab antikorları, adalimumab ile tedavi edilen 376 hastanın 38'inde (%10) saptanmıştır. Eş zamanlı metotreksat verilmeyen hastalarda insidans%13,5 (24/178 hasta) iken, adalimumabın metotreksata ilave olarak verildiği hastalarda %7oldu (198 hastadan 14'ü).
Ankilozan spondilitli hastalarda anti-adalimumab antikorları, adalimumab ile tedavi edilen 204 hastanın 17'sinde (%8,3) saptanmıştır. Eş zamanlı metotreksat verilmeyen hastalardainsidans 16/185 (%8,6) iken, adalimumabın metotreksata ilave olarak verildiği hastalarda 1/19(%5,3) oldu.
Crohn hastalığı olan hastalarda anti-adalimumab antikorları, adalimumab ile tedavi edilen 269 hastanın 7'sinde (%2,6) saptanmıştır ve ülseratif kolit hastalığı olan hastalarda ise 487hastanın 19'unda (%3,9) saptanmıştır.
Psöriyazisli hastalarda anti-adalimumab antikorları, adalimumab ile tedavi edilen 920 hastanın 77'sinde (%8,4) saptanmıştır.
Uzun dönem adalimumab monoterapi tedavisi alan, çekilme ve tekrar tedavi çalışmalarına dahil olmuş plak psöriyazisli yetişkin hastalarda tekrar tedavi çalışması sonrası anti-adalimumab antikor oranı (11/482 hasta, % 2,3) çekilme çalışması öncesi gözlemlenen oranile aynıdır (11/590 hasta, % 1,9)
Orta - şiddetli hidradenitis suppurativa hastalarında, adalimumab ile tedavi edilen 10/99 hastada (%10,1) anti-adalimumab antikorları saptanmıştır.
Enfeksiyöz olmayan üveit hastaları arasında adalimumab tedavisi uygulanan hastaların %4,8'inde (12/249) anti-adalimumab antikorlar tespit edilmiştir.
42
İmmunojenisite analizleri ürün için spesifik olduğundan bu üründeki antikor oranlarının başka ürünlerle karşılaştırılması uygun değildir.
5.2 Farmakokinetik özellikler
Emilim:
40 mg'lık tek bir dozun subkütan uygulanmasından sonra adalimumabın absorpsiyonu ve dağılımı yavaştır ve doruk serum konsantrasyonlarına uygulamadan yaklaşık 5 gün sonraulaşılmaktadır. HUMIRA ile yapılan 3 çalışmada, 40 mg'lık tek bir subkütan dozu takiben,ortalama mutlak biyoyararlanımı %64 olmuştur. 0,25 ile 10 mg/kg arasında değişen tekintravenöz dozdan sonraki konsantrasyonlar dozla orantılıdır.
Romatoid artritli hastalarda 2 haftada bir 40 mg dozunda subkütan HUMIRA uygulamasını takiben ortalama kararlı durum konsantrasyonları eş zamanlı uygulanan metotreksatolmaksızın yaklaşık 5 mikrogram/ml ve eş zamanlı uygulanan metotreksat ile 8-9mikrogram/ml'dır. Kararlı durumda serum adalimumabın çukur düzeyleri 2 haftada bir vehaftada bir 20, 40 ve 80 mg'lık subkütan dozu takiben doz ile kabaca orantılı biçimdeyükselmiştir.
Poliartiküler jüvenil idiyopatik artrit (JIA) hastalarına iki haftada bir subkutan olarak 24 mg/m (maksimum 40 mg'a kadar) uygulanmasının ardından kararlı durum serumadalimumab çukur konsantrasyonu, HUMIRA monoterapisinde 5,6 ± 5,6 mikrogram/ml(%102 CV) ve metotreksat ile birlikte 10,9 ± 5,2 mikrogram/ml'dir (%47,7 CV).
Hidradenitis suppurativa hastalarında, 0. haftada 160 mg ve ardından 2. haftada 80 mg HUMIRA dozu ile, 2. hafta ve 4. haftada yaklaşık 7 ila 8 mikrogram/ml şeklindekiadalimumab serum taban konsantrasyonları elde edilmiştir. On ikinci hafta ile 36. haftaarasındaki ortalama sabit durum taban konsantrasyonu, haftada bir kez adalimumab 40 mgtedavisi sırasında yaklaşık 8 ila 10 mikrogram/ml olarak saptanmıştır.
Crohn hastalığı olan hastalarda, 0. haftada 80 mg HUMIRA yükleme dozunu takiben 2. haftada 40 mg HUMIRA dozu ile indüksiyon döneminde ortalama 5,5 mikrogram/ml olanserum adalimumab çukur konsantrasyonlarına ulaşılmıştır. 0. haftada 160 mg HUMIRAyükleme dozunu takiben 2. haftada 80 mg HUMIRA ile, indüksiyon döneminde ortalama12 mikrogram/ml serum adalimumab vadi konsantrasyonlarına ulaşılmıştır. İki haftada bir40 mg HUMIRA idame dozu alan Crohn hastalığı hastalarında ortalama 7 mikrogram/ml olanortalama kararlı durum çukur düzeyleri gözlemlenmiştir.
Psöriyazisli hastalarda, iki haftada bir adalimumab 40 mg monoterapisiyle 5 mikrogram/ml olan ortalama kararlı durum vadi konsantrasyonuna ulaşılmıştır.
Ülseratif kolit hastalarında, 0. haftada 160 mg HUMIRA yükleme dozunu takiben 2. haftada 80 mg HUMIRA dozu indüksiyon periyodu sırasında yaklaşık 12 mikrogram/ml'lıkadalimumab serum çukur konsantrasyonunlarına ulaşır. İki haftada bir HUMIRA 40 mgidame dozu alan ülseratif kolit hastalarında, yaklaşık 8 mikrogram/ml'lik ortalama kararlıdurum çukur seviyeleri gözlenmiştir.
Üveit hastalarında, 0. haftada 80 mg HUMIRA yükleme dozu ve onu takiben 1. haftadan itibaren iki haftada bir 40 mg adalimumab yaklaşık 8 ila 10 mikrogram/ml'lik ortalama kararlıdurum konsantrasyonları ile sonuçlanmıştır.
43
Dağılım:
Romatoid artrit hastalarında adalimumabın tek doz farmakokinetiği 0,25 ila 10 mg/kg doz aralığında birkaç çalışmada tayin edilmiştir. Dağılım hacmı (Vss) 4,7 ila 6,0 litredir.Romatoid artrit hastalarının sinovyal sıvılarındaki adalimumab konsantrasyonları serumdakikonsantrasyonun %31-%96'sı arasındadır.
Biyotransformasyon:
Adalimumabın biyotransformasyonu klinik çalışmalarda incelenmemiştir.
Eliminasyon:
Bin üçyüzden fazla hastadan alınan veriler üzerinde yürütülen popülasyon farmakokinetik analizleri, adalimumab görünür klerensinin vücut ağırlığında artış ile arttığını açığaçıkarmıştır. Kilo farklılıklarına göre uyarlama yapıldıktan sonra, cinsiyet ve yaşınadalimumab klerensini minimal düzeyde etkiledikleri görülmüştür. Serum serbestadalimumab (anti-adalimumab antikorlarına [AAA] bağlı olmayan) konsantrasyonlarının,AAA düzeyleri ölçülebilen hastalarda daha düşük olduğu gözlenmiştir.
0,5 mg/kg (~40 mg) dozlarından sonra klerensler tipik olarak 11-15 ml/saat arasındadır.
Karaciğer ya da böbrek bozukluğu olan hastalarda HUMIRA ile çalışma yapılmamıştır.
5.3 Klinik öncesi güvenlilik verileri
Klinik öncesi veriler tek doz toksisitesi, yinelenen doz toksisitesi ve genotoksisite çalışmalarına dayanarak insanlarda özel bir tehlike olmadığını göstermiştir.
Sinomologus maymunlarında 0, 30 ve 100 mg/kg dozlarında bir embriyo-fetal gelişimsel toksisite/perinatal gelişim çalışması yapılmış (her bir grupta 9-17 maymun vardır) vefetüslerde adalimumaba bağlı hasara ilişkin bulgular görülmemiştir. Adalimumab ilekarsinojenisite çalışmaları, fertilite ve postnatal toksisite için standart değerlendirmeçalışmaları yapılmamıştır çünkü kemirgen TNF'sine karşı sınırlı çapraz reaktivitesi olan birantikor ve kemirgenlerde nötralizan antikor gelişimi için uygun bir model bulunmamaktadır.
6. FARMASÖTİK ÖZELLİKLER6.1. Yardımcı maddelerin listesi
Mannitol
Sitrik asit monohidrat Sodyum sitratDisodyum fosfat dihidratSodyum dihidrojen fosfat dihidratSodyum klorürPolisorbat 80Enjeksiyonluk suSodyum hidroksit
6.2 Geçimsizlikler
44
Geçimlilik çalışmaları bulunmadığından bu tıbbi ürün başka tıbbi ürünlerle karıştırılmamalıdır.
6.3 Raf ömrü6.4 Saklamaya yönelik özel tedbirler
2-8°C'de buzdolabında saklanmalıdır. Işıktan korumak için enjektör kullanım anına kadar kutusunda muhafaza edilmelidir. Dondurulmamalıdır.
Tek bir kullanıma hazır enjektör maksimum 25°C'ye kadar, oda sıcaklığında 14 gün saklanabilir. Enjektör ışıktan korunmalıdır ve 14 gün içinde kullanılmazsa atılmalıdır
6.5 Ambalajın niteliği ve içeriği
HUMIRA Enjeksiyonluk Çözelti İçeren (Adalimumab 40 mg/0.8 ml) Kullanıma Hazır Enjektör, piston tıpası (bromobutil kauçuk) ve bir iğne koruyucu kapak (termoplastikelastomer) ile bir iğne ile birlikte tek kullanımlık kullanıma hazır enjektör (tip I cam) içerir.
Bir kutuda 2 adet kullanıma hazır enjektör; her biri blister içinde ve alkollü ped ile ambalajlanmaktadır.
6.6 Beşeri tıbbi üründen arta kalan maddelerin imhası ve diğer özel önlemler
HUMIRA (Adalimumab 40 mg) Enjeksiyonluk Çözelti İçeren Kullanıma Hazır Enjektör bir doktorun rehberliği ve gözetimi altında kullanılmak içindir. Gerekli uygun tıbbi takibinyapılması ve uygun enjeksiyon tekniğinin hastaya yeterince öğretilmesinden sonra doktorunkarar vermesi durumunda hasta HUMIRA enjeksiyonunu kendi kendine uygulayabilir.
HUMIRA, aynı enjektör veya flakonda başka bir ilaç ile karıştırılmamalıdır.
Tüm kullanılmayan ürün veya atık maddeler “Tıbbi Atıkların Kontrolü” ve “Ambalaj Atıklarının Kontrolü” yönetmeliklerine uygun olarak imha edilmelidir.
7. RUHSAT SAHİBİ
AbbVie Tıbbi İlaçlar Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Saray Mah. Dr. Adnan Büyükdeniz Cad.
No:2 Akkom Ofis Park Kelif Plaza 3.Blok Kat 16-17 34768 Ümraniye /İstanbul
Tel :Faks :8. RUHSAT NUMARASI
134/80
9. İLK RUHSAT TARİHİ/RUHSAT YENİLEME TARİHİ
45
İlk ruhsat tarihi: 10.12.2012
10. KÜB'ÜN YENİLENME TARİHİ
46