KISA ÜRÜN BİLGİSİ1. BEŞERİ TIBBİ ÜRÜNÜN ADI
Depo Medrol 40 mg/ml enjeksiyonluk süspansiyon Steril
2. KALİTATİF VE KANTİTATİF BİLEŞİMEtkin madde:
40 mg metilprednizolon asetat
Yardımcı madde(ler):
Yardımcı maddeler için 6.1'e bakınız.
3. FARMASÖTİK FORM
Lokal ya da sistemik yoldan uygulanmak üzere geliştirilmiş steril, enjeksiyon için süspansiyon içeren flakonBeyaz süspansiyon.
4. KLİNİK ÖZELLİKLER
4.1. Terapötik endikasyonlar
Romatoid artrit, sistemik lupus eritematozus, ciddi eritema multiforme (Stevens- Johnson sendromu), bronşiyal astım, ilaç hipersensitivite reaksiyonları, anjiyonörotik ödem, ülseratifkolit, Crohn hastalığı, fulmine veya disemine tüberküloz (uygun antitüberküloz ilaç tedavisieşliğinde),gastrik aspirasyon, tb menenjiti (uygun antitüberküloz ilaç tedavisi eşliğinde),osteoartrit (enflamatuar öğeyle), enfeksiyonla ilintili olmayan sinovit, epikondilit, tenosinovit,plantar fasit, bursit, keloid, lokalize liken planus, lokalize liken simpleks kronikus, granülomaannülare, diskoid lupus eritematozus, alopesi areata.
4.2. Pozoloji ve uygulama şekli
İstenmeyen etkiler etkili en düşük dozun, minimum süreyle kullanılması halinde en aza indirilebilir. İntramusküler, intraartiküler, periartiküler, intrabursal, intralezyonel veya tendonkılıfı içine uygulanır. İntratekal veya intravenöz uygulanmamalıdır.
Pozoloji/uygulama sıklığı ve süresi:
Lokal uygulama
A.
Romatoid artrit ve osteoartrit:
Metilprednizolonun az eriyen bir esteri olanmetilprednizolon asetat sinoviyal boşluklar içine uygulandığında, ekimolar dozda uygulananhidrokortizon asetattan daha uzun süreli anti-enflamatuvar etki yapmaktadır. DEPO-MEDROL'ün intraartiküler enjeksiyonundan 12-24 saat sonra ağrı hafifler. İyileşme süresi 1-5hafta arasında değişir, ortalama olarak 3-4 haftadır. Romatoid artrit ve osteoartritte intraartiküler DEPO-MEDROL enjeksiyonu aşağıdaki açıklamalara göre yapılmalıdır:
1. Periferik eklemlerin biri ya da birkaçı tutulmuşsa,
2. Hastalık yaygın olmakla birlikte, periferik eklemlerden biri ya da birkaçında akutenflamasyon varsa,
1
3. Diğer kortikosteroidler ya da kortikotropinlerle yapılan sistemik tedavi, birkaç eklemietkilememişse,
4. Kortizon, hidrokortizon ya da kortikotropin ile uygulanan sistemik tedavikontrendikeyse,
5. Eklemler, erkenden progresif deformasyon göstermeye başlamışsa (fizik tedavininetkisini arttırmak amacıyla),
6. Ortopedik cerrahi girişimler yapılmışsa ya da yapılacaksa.
Sinoviyal bölgeye uygulanan DEPO-MEDROL'ün etkisi lokaldir. Sistemik olarak verilen sürrenal korteks steroidlerinin özgün metabolik etkileri bu uygulamalarda görülmez. Bazıvakalarda, enjeksiyonun yapıldığı eklemin dışındaki eklemlerde de hafif ve geçici düzelmeolduğu saptanmıştır. Başka sistemik etki görülmemiştir. Ancak, uygulama birçok ekleme birdenyapılırsa ve toplam doz yüksek olursa, DEPO-MEDROL'ün intrasinoviyal enjeksiyonundansonra da hafif sistemik etkilerin görülebileceği akılda tutulmalıdır.
Uygulama: İntraartiküler enjeksiyondan önce, hasta ekleminin anatomisi incelenmeli ve DEPO-MEDROL enjeksiyonu sinoviyal boşluğun tam içine yapılmalıdır. Lomberfonksiyondaki gibi aseptik bir teknik kullanılarak 20-40 gauge'lik kuru enjektöre takılmış biriğne sinoviyal boşluğa sokulur. Gerekli görülürse, novakain infiltrasyonu yapılabilir. Eklemsıvısından birkaç damlanın aspirasyonu, eklem boşluğuna girilmiş olduğunu gösterir.Enjeksiyon, her eklemde sinoviyal boşluğun en yüzeyel olduğu ve damar ve sinirlerden en uzakolduğu bölgeye yapılmalıdır. Sinoviyal boşluğa girildikten sonra, iğne yerinde bırakılarak,enjektör ayrılır ve iğneye uygun dozda DEPO-MEDROL çekilmiş ikinci bir enjektör takılır.Piston geri çekilerek gelen sıvıdan iğnenin sinoviyal boşlukta olup olmadığı anlaşılır ve iğneboşluğun içindeyse DEPO-MEDROL enjekte edilir. Enjeksiyondan sonra eklem, hafifçe vebirkaç kez hareket ettirilerek, sinoviyal sıvıyla süspansiyonun iyice karışması sağlanır.Enjeksiyon yeri steril bir gazlı bezle kapatılır.
İntraartiküler uygulama için en uygun eklemler, diz, ayak bileği, el bileği, dirsek, omuz, falanks ve kalça eklemleridir. Kalça eklemine girmek kolaysa da, çevresindeki büyük damarlaragirmemeye dikkat edilmelidir. Spinal eklemler gibi girilmesi mümkün olmayan ve sakro-iliyakeklemler gibi sinoviyal boşluğu olmayan eklemler bu tür enjeksiyonlara uygun değildirTedavideki başarısızlık, çoğunlukla enjeksiyonun eklem içine yapılmamasından ileri gelir.Çevredeki dokulara yapılan enjeksiyonların hemen hemen hiçbir yararı yoktur. Sinoviyal sıvıaspire edilerek, enjeksiyonun sinoviyal boşluğa yapıldığından emin olunmalıdır. Doğruyapılmış bir uygulama etkili olmamışsa, uygulamayı tekrarlamanın bir yararı olmaz. Lokaltedavi, hastalığın seyrini değiştirmediğinden, gerekli durumlarda fizik tedavi ve ortopedikönlemler ihmal edilmemelidir.
Doz: İntraartiküler enjeksiyonlarda DEPO-MEDROL'ün dozu, eklemin büyüklüğüne ve hastalığın ağırlığına göre değişir. Kronik vakalarda, ilk enjeksiyonlarda elde edilen etkininsüresine göre, uygulamalar 1-2 haftada bir tekrarlanır. Önerilen dozlar aşağıdadır:
2
Eklemin
büyüklüğü
|
Örnek
|
Doz
|
Büyük
|
Omuz, diz, ayak bileği
|
20-80 mg ya da 0,5-2 mL
|
Orta
|
Dirsek, el bileği
|
10-40 mg ya da 0,25-1,0 mL
|
Küçük
|
İntrafalangeal,
metakarpofalangeal,
sternoklaviküler,
akromioklaviküler
|
4-10 mg ya da 0,1-0,25 mL
|
B.
Bursit:
Subdeltoid, prepatellar ve olekranon bursitleri gibi çeşitli bursitlerin tedavisinde,kortikosteroidlerin intrabursal enjeksiyonları faydalı sonuçlar vermektedir. Genel olarak, akutsubdeltoid bursitlerde, kronik olanlardan daha iyi sonuçlar alınmakta ve enjeksiyondan birkaçsaat sonra ağrı kaybolarak kolun ağrısız hareketi mümkün olmaktadır. Birçok vakada,enjeksiyonların tekrarlanması gerekir. Kronik subdeltoid bursitlerde de, vakaların çoğunda ağrıkısmen geçmekte ve omuz ekleminin hareketi kolaylaşmaktadır. Posttravmatik prepatellarbursitte (hizmetçi dizi) ve olekranon bursitlerinde, 24 saat sonra iyileşme başlar ve bir haftadadurum normale döner.
Uygulama: Enjeksiyon yerinin çevresindeki bölge, steril duruma getirildikten sonra, %1 novakain çözeltisi infiltrasyonu yapılır. 20-24 gauge'lik steril enjektöre takılmış iğne, bursaiçine sokularak eklem sıvısı aspire edilir. İğne yerinde bırakılır, enjektör çıkarılır ve gereklidozda DEPO-MEDROL içeren ikinci bir enjektör iğneye takılarak DEPO-MEDROL enjekteedilir. Enjeksiyondan sonra, enjeksiyon yeri steril bir gazlı bezle kapatılır.
C.
Diğer hastalıklar (tendon üzerindeki gangliyonların enflamasyonunda, tendinitepikondilit):
DEPO-MEDROL enjeksiyonları, tendinit, tenosinovit, epikondilit ve tendonlarüzerindeki gangliyonların enflamasyonları gibi çeşitli durumlarda faydalı sonuçlar vermektedir.Tendinit ve tenosinovitlerin tedavisinde, derinin üzeri uygun bir antiseptik solüsyonlasilindikten sonra, enjeksiyonun tendon dokusu içine değil de, tendon kılıfı içine yapılmasınadikkat edilmelidir. Tendon gerildikten sonra kolayca palpe edilebilir. Epikondilit tedavisinde enhassas bölge saptanarak, DEPO-MEDROL süspansiyonu bu bölgeye infiltre edilir. Tendonkılıfları üzerindeki gangliyonların tedavisinde, süspansiyon doğrudan doğruya kist içine enjekteedilir. Vakaların çoğunda, bir enjeksiyondan sonra kistik tümör ileri derecede küçülür, hattakaybolur. Yukarıdaki endikasyonlar için DEPO-MEDROL dozu 4-30 mg'dır (0,1-0,75 mL)Kronik durumlarda enjeksiyonların tekrarlanması gerekir.
D.
Deri hastalıklarında lokal etki elde etmek amacıyla yapılan uygulamalar:
Lokalkortikosteroid enjeksiyonu, çeşitli deri hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Buuygulama sonucunda, birçok vakada belirgin bir düzelme ya da tamamen iyileşmesağlanabilmektedir. Nükseden ya da kronikleşmiş vakalarda, enjeksiyonların tekrarlanmasıgerekir. DEPO-MEDROL enjeksiyonlarının etkili olduğu deri hastalıkları arasında lokalizenörodermatit, hipertrofik liken planus, numüler ekzema, nekrobiyozis lipoidika diabetikorum,alopesi areata, diskoid lupus eritematozus ve böcek ısırıkları vardır. Keloid içine DEPO-MEDROL enjeksiyonu, lezyonların yumuşayarak kaybolmasını sağlayabilir.. Genel olarak,yeni ve yumuşak keloid lezyonlarında daha iyi sonuçlar alınmaktadır, %70'lik alkol gibi uygunbir antiseptik ile temizlendikten sonra 0,5-1,5 mL (20-60 mg) DEPO-MEDROL süspansiyonu
3
lezyonun içine enjekte edilir. Büyük lezyonlarda enjeksiyon 0,5-1 mL'lik dozlarda tekrarlanmalıdır. Normalde 1-4 enjeksiyon yeterlidir. Enjeksiyonlar arasındaki süre, lezyonuntürüne ve ilk enjeksiyondan sonra elde edilen iyileşmenin süresine bağlıdır.
İntramüsküler uygulama
DEPO-MEDROL'ün intramüsküler uygulamasından sonra, enjeksiyon yerinden emiliminin yavaş olmasından dolayı uzun süreli sistemik etki görülebilir. Konjenital adrenal hiperplazi gibiuzun süreli etkinin istendiği durumlarda da DEPO-MEDROL kullanılabilir. İntramüsküleryoldan verilen DEPO-MEDROL, konjenital adrenal hiperplazi olan hastalarda sürrenalkorteksini iki hafta içinde inhibe ettiği halde, romatoid artritli hastalarda sistemik etkinin süresiortalama bir haftadır.
Kortikosteroidlerin endike olduğu deri hastalıklarında DEPO-MEDROL kullanılabilir. Akut ve kronik temas dermatitlerinde (zehirli sarmaşık ve seboreik dermatitler de içinde olmak üzere)DEPO-MEDROL tedavisiyle olumlu sonuçlar alınmıştır. DEPO-MEDROL astım tedavisindede endikedir. Sistemik kortikosteroid tedavisi, yalnızca diğer tedavi yöntemlerine yanıtvermeyen vakalarda kullanılmalıdır.
Doz: DEPO-MEDROL süspansiyonunun intramüsküler dozu, tedavi edilecek hastalığa göre değişir. Oral tedavi yerine geçici bir süre kullanılacaksa, 24 saatte bir oral doza tekabül edenmiktarda uygulanması yeterlidir. Bir hafta süreyle etki sağlanmak istiyorsa, günlük dozüzerinden haftalık doz hesaplanarak, bir kerede intramüsküler yoldan uygulanabilir.
Konjenital adrenal hiperplazi vakalarında, 2 haftada bir 1 mL (40 mg) DEPO-MEDROL enjeksiyonu yeterlidir. Romatoid artritli hastaların idame tedavisinde, her hafta 1-3 mL (40-120mg) DEPO-MEDROL enjeksiyonu gerekir. Dermatolojik hastalıklarda, 1-4 hafta süreylehaftada bir kez 1-3 mL (40-120 mg) DEPO-MEDROL enjeksiyonu gerekir. Zehirli sarmaşığabağlı akut ve ağır dermatit vakalarında 2-3 mL'lik (80-120 mg) tek dozun intramüsküler yoldanenjeksiyonundan 8-12 saat sonra iyileşme başlar. Kronik temas dermatitlerinde, 5-10 günlükaralarla enjeksiyonları yinelemek gerekir. Seboreik dermatit vakalarında, haftada 2 mL (80-120mg) DEPO-MEDROL yeterli etkiyi sağlar.
Astımlı hastalarda, 2-3 mL (80-120 mg) DEPO-MEDROL enjeksiyonundan 6-48 saat sonra iyileşme başlar ve birkaç gün ila birkaç hafta sürer.
Tedavi gören hastalar stres altındaysa, DEPO-MEDROL dozu arttırılmalıdır. Çok hızlı hormonal etkinin istendiği durumlarda, ileri derecede çözünmüş olan hidrokortizon sodyumsüksinat preparatı intravenöz yoldan uygulanmalıdır.
Uygulama şekli:
Kesin aseptik şartlarda uygulanması esastır.
Enjeksiyon yerinin çevresindeki bölge, steril duruma getirilir. Flakon kullanılmadan önce partikülleri homojen süspansiyon elde etmek için yavaşça çalkalanmalıdır.
4
DEPO-MEDROL intramüsküler, intra-artikular, periartikular, intrabursal, intralezyonal
enjeksiyon yoluyla kullanılır.
İntratekal ve intravenöz yolla kullanılmaz.
Her enjeksiyonda genel sterilizasyon önlemleri izlenmelidir.
Özel popülasyonlara ilikin ek bilgiler:
DEPO-MEDROL uygulanırken özel önlemlere uyulmalıdır. İntramüsküler enjeksiyonlar gluteal kaslara derinden uygulanmalıdır. İntravasküler uygulamadan kaçınmak içinenjeksiyondan önce her zamanki aspirasyon tekniğine başvurulmalıdır. İntramüskülerenjeksiyon için tavsiye edilen dozlar yüzeysel veya subkütan olarak uygulanmamalıdır.
Böbrek/karacier yetmezlii:
DEPO-MEDROL böbrek/karaciğer yetmezliği olan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır.
Her enjeksiyonda genel steril önlemler alınmalıdır.
Pediyatrik popülasyon:
Bebek ve çocuklarda dozaj azaltılabilir ancak yaş veya boyuttan ziyade, durumun ciddiyeti ve hastanın tedaviye cevabına göre yönetilmelidir.
Geriyatrik popülasyon:
Önerildiği şekilde kullanıldığında, yaşlılarda dozda bir değişikliğin gerektiğini düşündürecek bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, yaşlı hastaların tedavisi, özellikle uzun dönemli ise, buhastalarda kortikosteroidlerin genel yan etkilerinin daha ciddi sonuçları göz önüne alınarakplanlanmalıdır ve yakın klinik gözlem gerekmektedir (bkz. Uyarılar/Önlemler)
4.3. Kontrendikasyonlar
DEPO-MEDROL,
• İçeriğinde bulunan etkin maddeye veya bölüm 6.1'de listelenmiş yardımcı maddelerekarşı aşırı duyarlılığı bulunan hastalarda,
• Sistemik enfeksiyon durumunda enfeksiyona karşı spesifik tedavi almayan hastalarda,
• Potansiyel nörotoksik etkisi nedeniyle intratekal kullanımda,
• DEPO-MEDROL'ün intravenöz kullanımı kontrendikedir.
• DEPO-MEDROL akut enfeksiyonlarda lokal etki için yapılan eklem içi, bursa içi,tendon içi vb. enjeksiyonlarda kontrendikedir.
• DEPO-MEDROL ile sistemik tedavi, diğer sürrenal korteks steroidlerinde olduğu gibi,iyileşmemiş tüberküloz, peptik ülser, akut psikoz, Cushing Sendromu, Herpes simpleks keratiti,canlı virüs aşılarının (çiçek aşısı vb.) uygulanması sırasında ve su çiçeği hastalarındakontrendikedir.
Canlı veya canlı ve zayıflatılmış aşıların uygulanması, immünosupresif dozda kortikosteroid alan hastalarda kontrendikedir.
5
4.4. Özel kullanım uyarıları ve önlemleri
İstenmeyen etkiler; minimum sürede en düşük dozun kullanılması ile minimize edilebilir. Hastalık aktivitesine göre uygun titrasyon için hastanın sık gözlenmesi gerekir (Bkz. Bölüm4.2).
DEPO-MEDROL flakonları sadece tek doz kullanım içindir. Herhangi bir çoklu doz kullanımı kontaminasyona neden olabilir.
İntratekal/epidural uygulama yolları ile ilişkili ciddi medikal olaylar rapor edilmiştir (Bkz. Bölüm 4.8). Damar içi enjeksiyondan kaçınmak için uygun önlemler alınmalıdır.
Aşil tendonunda gerçek bir tendon kılıfının bulunmamasından dolayı DEPO-MEDROL buraya enjekte edilmemelidir.
Adrenal steroid kristalleri enflamatuvar reaksiyonları baskılarken, bunların varlığı hücresel elementlerin disentegrasyonuna ve bağ dokuyu oluşturan tabakada fizikokimyasaldeğişikliklere neden olabilir. Sonuç olarak sık olmamakla birlikte enjeksiyon yerinde dermalve/veya subdermal değişiklikler sonucu deride çökme meydana gelebilir. Bu reaksiyonunoluşması enjekte edilen adrenal steroid miktarı ile değişmektedir. Rejenerasyon genelliklebirkaç ay içerisinde veya adrenal steroid kristallerinin tümünün emilimi ile tamamlanır.
Dermal ve subdermal atrofi oluşma insidansını en aza indirmek için önerilen dozun üzerinde enjeksiyon yapılmamalıdır. Mümkün oldukça lezyonun olduğu bölgeye birden çok, küçükhacimli enjeksiyonlar yapılmalıdır. İntraartiküler ve intramüsküler enjeksiyon yapılırkendermis içerisine enjeksiyon yapılmamasına ve dermis içerisine sızıntı oluşmamasına dikkatedilmelidir. Subkütan atrofi insidansı yüksek olduğundan deltoid kas içerisine enjeksiyondankaçınılmalıdır.
Nadiren subkütan atrofi ve depigmentasyon vakaları rapor edildiğinden pigment yoğunluğu fazla olan hastaların kolayca görülebilecek yerlerindeki intralezyonel uygulamalar çok yüzeyselşekilde yapılmamalıdır.
DEPO-MEDROL'ün intraartiküler enjeksiyonunu takiben metilprednizolonun sistemik absorpsiyonu gerçekleşir. Lokal etkilerin yanısıra sistemik etkilerin de olması beklenir.
Adrenal kortikal atrofi uzun süreli tedavi sonucunda görülür ve tedavinin sonlandırılmasından sonra birkaç ay daha sürebilir. Sistemik kortikosteroidleri fizyolojik dozlardan (yaklaşık 6 mgmetilprednizolon) daha yüksek dozda ve 3 haftadan daha uzun süreli kullanan hastalarda tedavianiden sonlandırılmamalıdır. Uygulanan dozun nasıl azaltılacağı sistemik kortikosteroiddozunun azaltılması sonucu hastalığın nüksetmeye ne kadar yatkın olduğu ile ilişkilidir.Tedavinin sonlandırılması sırasında hastalığın gidişatı klinik olarak izlenmelidir. Hastalıksistemik kortikosteroidlerin kesilmesi ile tekrarlamıyorsa fakat hipotalamus hipofiz adrenalaksı baskılanması kesin değilse sistemik kortikosteroid dozu hızla fizyolojik dozlara
6
düşürülebilir. Günde 6 mg metilprednizolon dozuna ulaşıldığında doz azaltılması hipotalamus hipofiz adrenal aksının geri dönüşü için yavaşlatılmalıdır.
Aşağıdaki uyarı ve önlemlerparenteral kortikosteroidtedavisi alanlar için geçerlidir:
İntraartiküler enjeksiyon sonrasında belirgin ağrı artışı ile birlikte buna eşlik eden lokal şişlik,eklem hareketinin kısıtlanması, ateş ve kırıklık hissi septik artriti göstermektedir. Eğer bukomplikasyonlar oluşur ve sepsis tanısı konursa uygun bir antimikrobiyal tedaviyebaşlanmalıdır.
Daha önce enfekte olmuş bir ekleme lokal enjeksiyondan kaçınılmalıdır.
Eklem içi kortikosteroidler eklemde enflamatuvar cevap riskinin artmasıyla özellikle de enjeksiyon sonucu bakteriyel enfeksiyon ile ilişkilidir. Özellikle tekrarlanan enjeksiyonlardansonra charcot benzeri artropati gözlenmiştir. Enjeksiyon öncesinde eklem sıvısının varlığınınuygun bir yol ile tespit edilmesi bakteriyel enfeksiyonun önlenmesinde gereklidir.
Kortikosteroidler sabit olmayan eklemlere enjekte edilmemelidir.
Enfeksiyonların veya kontaminasyonun önlenmesi amacıyla steril teknik kullanılmalıdır. İntramüsküler yol ile verildiğinde emilimin daha yavaş olduğu gözlenmiştir.
İmmünosupresan Etkiler/ Enfeksiyonlara Karşı Artan Duyarlılık:
Kortikosteroidler enfeksiyonlara karşı duyarlılığı arttırabilir, bazı enfeksiyon belirtilerini gizleyebilir ve bunların kullanımı sırasında yeni enfeksiyonlar gelişebilir. İnflamatuvar cevabınve immün fonksiyonun baskılanması; fungal, viral ve bakteriyel enfeksiyonlara karşı duyarlılığıve bunların ciddiyet derecesini arttırır. Klinik görünümü çoğu kez atipik olabilir ve farkınavarılmadan ileri bir seviyeye ulaşabilir. Artan dozlarda kortikosteroidle birlikte infeksiyözkomplikasyon olma olasılığı artar.
Akut enfeksiyon varlığında lokal etki için intra-sinoviyal, intrabursal veya intratendinöz olarak uygulanmamalıdır.
İmmün sistemi baskılayıcı ilaçlar kullanan kişiler, sağlıklı bireylere kıyasla enfeksiyonlara karşı daha duyarlıdır. Örneğin su çiçeği ve kızamık bağışıklığı olmayan ve kortikosteroid kullanançocuklar veya yetişkinlerde bu hastalıklar daha ciddi ve hatta ölümcül bir süreç izleyebilir.
Su çiçeği hastalığı normalde minör bir hastalık olmasına rağmen bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda ölümcül olabilmektedir. Hastalar (veya çocukların aileleri) kesin bir su çiçeğihikayesine sahip olmadıkları sürece herpes zoster virüsü taşıyan veya su çiçeği geçirmekte olaninsanlar ile yakın temastan kaçınmaları ve eğer bulaşma gerçekleştiyse acilen tıbbi tedavi altınaalınmaları konusunda uyarılmalıdırlar. Su çiçeğine karşı bağışıklık kazanmamış sistemikkortikosteroid alan veya geçmiş 3 ay içerisinde bu tedaviyi almış hastaların, su çiçeği ile temas
7
edilmesinin ardından 10 gün içerisinde varicella/zoster immunoglobin (VZIG) ile pasif olarak bağışıklık kazandırılması gerekmektedir. Su çiçeği tanısı konulmasıyla birlikte acil tıbbi tedavigerekmektedir. Kortikosteroid tedavisi kesilmemelidir, dozunun arttırılması gerekebilir.
Bozulmuş immün yanıtı olanlara canlı aşılar verilmemelidir. Diğer aşılara olan antikor yanıtı azaltılabilir.
DEPO-MEDROL, kortikosteroidin hastalığın tedavisinde bir antitüberküloz ajan ile birlikte kullanıldığı fulminant veya disemine aktif tüberküloz vakalarında kullanılmamalıdır. Latenttüberküloz veya tüberkülin reaktivitesi olan hastalarda kortikosteroidler kullanılıyorsa, hastalıktekrar oluşabileceğinden, yakın takip gereklidir. Uzatılmış kortikosteroid tedavisinde, buhastalar kemoprofilaksi almalıdır.
Aynı zamanda faydalı ve zararlı etkilerin raporlandığı erken çalışmalarda kortikosteroidlerin septik şoktaki rolü tartışmalıdır. Yakın zamanda destekleyici kortikosteroidlerin adrenalyetmezliği olan ve septik şok geliştirmiş hastalarda faydalı olabileceği önerilmiştir. Ancakseptik şokta rutin kullanımı önerilmemektedir. Bir sistematik incelemede kısa süreli yüksekdozda kortikosteroidin kullanımı desteklenmemiştir. Ancak meta- analizler ve bir incelemede,daha uzun süreli (5 - 11 gün) ve düşük dozda kortikosteroidin özellikle vazopressöre bağlı septikşok geçiren hastalarda ölüm oranını azaltabileceği önerilmiştir.
İmmün Sistem Etkileri:
Alerjik reaksiyonlar oluşabilir. Kortikosteroid tedavisi gören hastalarda seyrek de olsa deri reaksiyonları ve anafilaktik/ anafilaktoid reaksiyonlar oluşabildiği için özellikle ilaç alerjisiöyküsü olan hastalarda ilaç verilmeden önce uygun önlemler alınmalıdır.
Endokrin Etkiler:
Kortikosteroidlerin uzatılmış periyotlardaki farmakolojik dozları hipotalamus-hipofiz-adrenal ekseninin baskılanması (sekonder adrenokortikal yetmezlik) ile sonuçlanabilir. Ortaya çıkanadrenokortikal yetmezliğin derecesi ve süresi hastadan hastaya değişiklik gösterir ve doz,frekans, verilme zamanı ile glukokortikoid terapinin süresine bağlıdır. Bu etki alternatif günterapisi kullanılarak azaltılabilir.
Ek olarak eğer glukokortikoidler birden bırakılırsa ölümcül sonuçlanabilen akut adrenal yetmezlik oluşabilir. İlaç kaynaklı sekonder adrenokortikal yetmezlik dozajın kademeli olarakazaltılmasıyla en aza indirgenebilir. Bu tip bağlantılı yetmezlik tedavinin sonlandırılmasındansonra aylarca sürebilir, bu yüzden bu süreçte oluşan herhangi bir stres durumunda hormontedavisi tekrar verilmelidir.
Tuz ve/veya bir mineralokortikoid uygulaması yalnız mineralokortikoid salımı bozulduğunda gereklidir.
8
Glukokortikosteoidlerin birden bırakılmasını takiben, adrenokortikal yetmezlikle ilgili görünmeyen steroid “bırakma sendromu” oluşabilir. Bu sendromun semptomları şu şekildedir:anoreksi, bulantı, kusma, uyuşukluk, baş ağrısı, ateş, eklem ağrısı, deskuamasyon, miyalji, kilokaybı ve/veya hipotansiyon. Bu etkilerin düşük kortikosteroid seviyelerinden ziyadeglukokortikosteroid konsantrasyonundaki ani değişimden ötürü olduğu düşünülmektedir.
3 hafta kadar sürdürülmüş sistemik kortikosteroid tedavisinin ani kesilmesi eğer hastalık tekrarlamaya yatkın değil ise uygundur. Hastaların genelinde 3 hafta için günlük 32 mg'a kadarolan metilprednizolon dozlarının ani kesilmesi klinik olarak belirgin hipotalamus hipofizadrenal aks baskılanmasına neden olmaz. 3 haftalık veya daha az tedavi süresi olan aşağıdakihasta gruplarında sistemik kortikosteroid tedavisinin kademeli olarak azaltılmasıgerekmektedir:
-Sistemik kortikosteroidler ile özellikle 3 haftadan uzun süreli tekrarlayan tedaviler görenler. -Uzun dönem tedaviyi takiben (aylar veya yıllar süresince) bir yıl içinde kısa dönem bir tedaviuygulandığında.
-Eksojen kortikosteroid tedavisi dışında adrenokortikal yetmezlik oluşması riski olan hastalarda.
-Günlük 32 mg metilprednizolondan daha fazla sistemik kortikosteroid alan hastalar. -Tekrarlanan dozları akşam alan hastalar.
Glukokortikoidler Cushing sendromu ortaya çıkarabildiği veya ağırlaştırabildiğinden, Cushing hastalığı olan hastalarda glukokortikoidlerden kaçınılmalıdır.
Hipotiroidik olan hastalarda kortikosteroidlerin artan bir etkisi vardır.
Metabolizma ve Beslenme:
Metilprednizolon dahil kortikosteroidler kan glukozunu arttırabilir, önceden var olan diyabeti kötüleştirebilir ve uzun süreli kortikosteroid tedavisi alanları diabetes mellitus'a yatkın halegetirebilir.
Psikiyatrik Etkiler:
Hastalar ve/veya hasta bakımından sorumlu kişiler sistemik steroidler ile oluşabilecek olası psikiyatrik yan etkilere karşı uyarılmalıdırlar (bkz. Bölüm 4.8.). Semptomlar genellikletedaviden birkaç gün veya birkaç hafta sonra başlar. Yüksek doz ya da yüksek sistemikmaruziyet, riskleri arttırabilir ancak, istenmeyen etkilerin seyri, ciddiyeti, tipi veya süresi ileilgili öngörüde bulunmak için yeterli değildir. Çoğunlukla bu etkiler doz azaltılması veyakesilmesi ile düzelmesine rağmen spesifik tedaviye de ihtiyaç duyulabilir. Hastalar ve/veyahasta bakımından sorumlu kişiler, özellikle depresif duygu hali veya intihar düşüncesininoluştuğu durumlarda, psikolojik semptomların ilerlemesinden endişe ederlerse medikal destekalmaları konusunda teşvik edilmelidirler. Hastalar ve/veya hasta bakımından sorumlu kişilersistemik steroidler ile tedavide sıklıkla olmasa bile, tedavi devam ederken ve dozunazaltılmasının ya da tedavinin kesilmesinin hemen ardından bu tür psikiyatrik bozukluklarınoluşabileceği konusunda uyarılmalıdırlar.
9
Özellikle kendilerinde veya birinci derecede akrabalarında ciddi duygu durum bozuklukları olmuş veya halen varolan hastaların sistemik kortikosteroid uygulanması sırasında düzenlitakip edilmeleri gerekir. Ayrıca depresif ve manik-depresif hastalığı olanlar ve geçmişte steroidpsikozu oluşanlarda da bu durum geçerlidir.
Sinir Sistemi Etkileri:
Kortikosteroidler, nöbet bozukluğu olan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır.
Kortikosteroidler, myastenia gravis hastalarında dikkatli kullanılmalıdır (Bkz. Muskuloskeletal Etkiler bölümündeki miyopati ifadesi).
Kortikosteroid alan hastalarda, sıklıkla yüksek dozlarda uzun süreli kullanımda epidural lipomatozis raporlanmıştır.
Oküler Etkiler:
Sistemik ve topikal kortikosteroid kullanımı sonrasında görme bozuklukları rapor edilebilir. Eğer hasta bulanık görme veya diğer görme bozuklukları gibi semptomlar gösterirse sistemikve topikal kortikosteroidlerin kullanımının ardından rapor edilmiş olan katarakt, glokom veyasantral seröz koryoretinopati (SSKR) gibi nadir hastalıkları içerebilen olası nedenlerindeğerlendirilmesi için hastanın bir oftalmoloji uzmanına yönlendirilmesi düşünülmelidir.Santral seröz koryoretinopati, retina dekolmanına sebep olabilir.
Kortikosteroidlerin uzatılmış kullanımı posterior subkapsüler katarakt ve nükleer katarakt (özellikle çocuklarda), ekzoftalmus veya optik sinirlere olası hasar verebilecek ve mantar veyavirüs kaynaklı sekonder oküler enfeksiyonların oluşmasını artırabilecek glokom ilesonuçlanabilen artmış intraoküler basınç oluşturabilir.
Kortikosteroidler oküler herpes simpleksi olan hastalarda olası korneal perforasyondan ötürü dikkatli kullanılmalıdır.
Kardiyak Etkiler:
Glukokortikoidlerin dislipidemi ve hipertansiyon gibi kardiyovasküler sistem üzerindeki olumsuz etkileri, yüksek dozlar ve uzun süreli tedavi uygulandığı takdirde halihazırdakardiyovasküler risk faktörleri olan tedavi gören hastaları ek kardiyovasküler etkilere eğilimlihale getirebilir. Bu yüzden bu tip hastalarda kortikosteroidler en uygun şekilde verilmeli vegerekirse ek kardiyak izleme ve risk modifikasyonu ile dikkat edilmelidir.
Kalp yetmezliği vakalarında sistemik kortikosteroidler sadece çok gerekli olduğu durumlarda ve dikkatle kullanılmalıdır.
Vasküler Etkiler:
Hipertansiyonu olan hastalarda kortikosteroidler dikkatle kullanılmalıdır.
10
Venöz tromboembolizm dahil olmak üzere kortikosteroidlerle tromboz rapor edilmiştir. Sonuç olarak tromboembolik hastalıkları olan veya bunlara eğilimi bulunabilecek hastalarda dikkatlekullanılmalıdır.
Gastrointestinal Etkiler:
Yüksek dozdaki kortikosteroidler akut pankreatite neden olabilir.
Tedavi süresince karşılaşılan peptik ülserlerden tek başına kortikosteroidlerin sorumlu olup olmadığı konusunda evrensel bir kabul yoktur ancak glukokortikoid tedavisi peptik ülsersemptomlarını belirli bir ağrı olmaksızın perforasyon veya kanama olacak şekildemaskeleyebilir. Glukokortikoid tedavisi peritonit veya perforasyon, obstrüksiyon veyapankreatit gibi gastrointestinal hastalıklarla ilgili diğer belirtileri veya semptomlarımaskeleyebilir. Non steroidal antiinflamatuvar ilaçlar (NSAİİ) ile kombine edildiğindegastrointestinal ülser geliştirme riski yükselir.
Kortikosteroidler artan perforasyon, apse veya diğer piyojenik enfeksiyon olasılığı varsa spesifik olmayan ülseratif kolitlerde dikkatle kullanılmalıdır. Steroidlerin direkt veya birleşiktedavi olarak kullanıldığı durumlarda divertikülit, yeni intestinal anastomoz, aktif veya latentpeptik ülserde dikkatli kullanılmalıdır.
Hepatobiliyer Etkiler:
Akut hepatit veya karaciğer enzim artışı dahil ilaç kaynaklı karaciğer hasarlanmalarına döngüsel verilen IV metilprednizolon (genelde başlangıç dozu > 1 g/gün) sebep olabilir. Seyrekhepatotoksisite vakaları bildirilmiştir. Başlaması birkaç hafta veya daha uzun sürebilir.Bildirilen vakaların çoğunluğunda tedavinin sonlandırılmasının ardından yan etkilerin devametmediği gözlenmiştir. Bu sebeple uygun izleme gereklidir.
Kortikosteroidler karaciğer yetmezliği veya sirozu olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Muskuloskeletal Etkiler:
Çoğu nöromüsküler iletim hastalarında (myastenia gravis gibi) veya nöromüsküler bloke edici ilaçlar (örn. pankuronyum) gibi antikolinerjiklerle eş zamanlı tedavi alan hastalarda yüksekdozda kortikosteroid kullanımı ile akut miyopati rapor edilmiştir. Bu akut miyopati yaygındır,oküler ve respiratuar kasları da içerebilir ve kuadriparezi ile sonuçlanabilir. Kreatin kinazyükselmesi oluşabilir. Kortikosteroidleri bıraktıktan sonra klinik gelişim veya iyileşme içinaylar, hatta yıllar gerekebilir.
Osteoporoz genel fakat seyrek olarak tanınan, uzun süreli ve yüksek dozda glukokortikoid ile ilişkilendirilmiş bir yan etkidir.
Renal ve Üriner Hastalıklar:
Sistemik sklerozisi olan hastalarda dikkatli olunmalıdır çünkü metilprednizolon dahil kortikosteroidler ile artan skleroderma renal krizi insidansı gözlemlenmiştir. Kan basıncı ve
11
renal fonksiyon (s-kreatinin) bu yüzden düzenli olarak denetlenmelidir. Renal krizden şüphelenildiğinde kan basıncı dikkatle kontrol edilmelidir.
Kortikosteroidler renal yetmezliği olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır.
Araştırmalar:
Ortalama ve yüksek dozlarda hidrokortizon veta kortizon kan basıncının, tuz ve su retansiyonunun ve artan potasyum atılımında yükselmeye yol açabilir. Bu etkilerin yüksekdozlarda kullanıldığı zamanlar haricinde sentetik türevleriyle oluşması daha az olasıdır.Besinsel tuz kısıtlaması ve potasyum ilavesi gerekebilir. Bütün kortikosteroidler kalsiyumatılımını artırır.
Steroidler elektrolit dengesinin bozulmasına /potasyum azalmasına neden olabildiği için digoksin gibi kardiyoaktif ilaçlar alanlarda dikkatle kullanılmalıdır (bkz. Bölüm 4.8).
Yaralanma, Zehirlenme ve Prosedürel Komplikasyonlar:
Sistemik kortikosteroidler travmatik beyin yaralanmasını tedavi etmek için endike değildir ve bu amaçla kullanılmamalıdır. Çok merkezli bir çalışma metilprednizolon sodyum süksinatverilmiş olan hastaların yaralanmadan 2 hafta ve 6 ay sonrasında plaseboya kıyaslamortalitesinin arttığını ortaya çıkarmıştır. Metilprednizolon sodyum süksinat tedavisi ilesebepsel bir ilişki ise henüz kurulmamıştır.
Diğer:
Hastalar, riski minimize etmek için alınması gereken önlemler hakkında açık bilgi veren ve reçete edenin, ilacın, dozajın ve tedavi süresinin detaylarını sağlayan “Steroid Tedavisi” kartıtaşımalıdır.
Kortikosteroidler tromboflebitlere yatkınlığı olan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır.
Kobisistat içeren ürünler dahil olmak üzere CYP3A inhibitörleriyle beraber verilen tedavinin sistemik yan etki riskini artırması beklenir. Faydası, artan sistemik kortikosteroid yan etkiriskine ağır basmadığı sürece kombinasyondan kaçınılmalıdır, Kombinasyon verildiğidurumlarda hastalar sistemik kortikosteroid yan etkilere karşı gözlemlenmelidir (bkz. Bölüm4.5).
Aspirin ve streoid olmayan antiinflamatuvar ajanlar kortikosteroidlerle bir arada kullanılırken dikkatli olunmalıdır.
Sistemik kortikosteroidlerin verilmesinden sonra ölümcül olabilen feokromositoma krizleri rapor edilmiştir. Kortikosteroidler uygun risk/ yarar değerlendirmesi yapıldıktan sonra şüpheedilen veya tanımlanmış feokromositoması olan hastalara verilmelidir.
12
Pediyatrik popülasyon:
Kortikosteroidler bebeklik, çocukluk ve ergenlik çağında geri dönüşümsüz olabilecek şekilde büyüme yavaşlamasına neden olurlar. Uzatılmış kortikosteroid tedavisinde bebek ve çocuklarınbüyüme ile gelişimi dikkatli şekilde gözlenmelidir. Tedavi mümkün olabilecek en düşük dozdave en kısa sürede yapılmalıdır. Bu tip bir kullanım en ciddi endikasyonlarla sınırlandırılmalıdır.
Uzatılmış kortikosteroid tedavisi alan bebek ve çocuklar yükselmiş intrakraniyal basınç sebebiyle özellikle risk altındadırlar.
Yüksek dozda kortikosteroid çocuklarda pankreatit gelişimine sebep olabilir.
Bu tıbbi ürün her ml'sinde 1 mmol (23 mg)'dan daha az sodyum ihtiva eder; yani aslında “sodyum içermez”.
4.5. Diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri
Metilprednizolon, bir sitokrom P450 enzimi (CYP) substratıdır ve başlıca CYP3A4 enzimi ile metabolize edilir. CYP3A4, erişkin insanların karaciğerinde en fazla miktarda bulunan CYP altailesine ait baskın enzimdir. Hem endojen, hem de sentetik kortikosteroidler için temel Faz Imetabolik basamak olan steroidlerin 6P-hidroksilasyonunu katalizler. Başka birçok bileşik deCYP3A4'ün substratıdır; bunlardan bazılarının (ve yanısıra başka ilaçların), CYP3A4enziminin indüksiyonu (upregülasyon) ya da inhibisyonu yoluyla glukokortikoidmetabolizmasını değiştirdiği gösterilmiştir.
CYP3A4 INHİBİTÖRLERİ - CYP3A4 aktivitesini inhibe eden ilaçlar genellikle karaciğer klirensini azaltır ve metilprednizolon gibi CYP3A4 substratı ilaçların plazmakonsantrasyonunu arttırır. Bir CYP3A4 inhibitörü varlığında, steroid toksisitesinden kaçınmakiçin metilprednizolon dozunun titre edilmesi gerekebilir.
CYP3A4 İNDÜKLEYİCİLERİ - CYP3A4 aktivitesini indükleyen ilaçlar genellikle karaciğer klirensini arttırır ve böylece CYP3A4 substratı olan ilaçların plazma konsantrasyonununazalmasına neden olur. Hedeflenen sonucun elde edilmesi için eş zamanlı uygulamadametilprednizolon dozajının arttırılması gerekebilir.
CYP3A4 SUBSTRATLARI - Başka bir CYP3A4 substratı varlığında, metilprednizolonun karaciğer klirensi etkilenebilir ve buna göre dozaj ayarlamaları gerekebilir. İki ilaçtan birinintek başına uygulanmasıyla ilişkili advers olayların, eş zamanlı uygulamada meydana gelmeolasılığı artabilir.
1. Metilprednizolon ve siklosporinin (CYP3A4 inhibitörü ve substratı) eş zamanlı kullanımıile konvülziyonlar bildirilmiştir. Siklosporin ile metilprednizolonun eş zamanlı kullanımıile metabolizması karşılıklı olarak inhibe olur; bu durum iki ilaçtan birinin ya da her ikisininplazma konsantrasyonlarını arttırabilir. Bu nedenle, bu iki ilacın tek başına kullanımı ileilişkili advers olayların, eş zamanlı uygulamada oluşması daha olasıdır.
2. Rifampisin (antibiyotik CYP3A4 indükleyici), rifabutin, karbamazepin (antikonvülzanCYP3A4 indükleyici ve substratı), fenobarbiton ve fenitoin (antikonvülzan CYP3A4indükleyici), primidon ve aminoglutetimid (aromataz inhibitörü) gibi karaciğer enzimlerini
13
indükleyen ilaçların kortikosteroidlerle birlikte kullanılması, kortikosteroidlerin metabolizmasının artmasına, dolayısıyla etkilerinin azalmasına yol açar. Aminoglutetimidkaynaklı adrenal baskılama, uzatılmış glukokortikoid tedavisinden ötürü gerçekleşenendokrin değişikliklerinden olabilir.
Bir antibakteriyel ilaç olan izoniyazidin asetilasyon oranı ve klirensi (CYP3A4 inhibitörü) metilprednizolon tarafından artırılabilir.
3. Antibiyotik/ Antimikotikler- Eritromisin gibi ilaçlar (makrolid antibakteriyel CYP3A4inhibitörü ve substratı), itrakonazol ve ketokonazol (antifungal CYP3A4 inhibitör vesubstratı) kortikosteroidlerin metabolizmasını engelleyebilir ve bu yolla klirensleriniazaltabilir.
Troleandomisin (CYP3A4 inhibitörü); klaritromisin, eritromisin, itrakonazol ve ketokonazol (CYP3A4 inhibitörleri ve substratları) kadar metilprednizolonun etkilerini veyan etkilerini arttırabilir.
4. Steroidler myastenia graviste kullanılan antikolinesterazların etkilerini azaltabilirler.Antihipertansiflerin ve diüretiklerin istenilen etkileri kortikosteroidler ile antagonizeolmaktadır ve asetazolamidin hipokalemik etkisi, kıvrım diüretiklerinin, tiaziddiüretiklerinin ve karbenoksolonun etkileri artmaktadır.
Yüksek doz kortikosteroidlerin ve nöromusküler bloke edici ilaçlar gibi antikolinerjiklerin eş zamanlı uygulamasıyla, bir akut miyopati bildirilmiştir. (Bkz. bölüm 4.4).Kortikosteroid alan hastalarda, pankuronyum ve vekuronyumun nöromusküler bloke edicietkilerinin antagonize olduğu bildirilmiştir. Tüm rekabetçi nöromusküler blokerler ile buetkileşimin oluşması beklenebilir.
5. Metilprednizolonun, oral antikoagülanlar üzerindeki etkisi değişkendir. Kortikosteroidlerile birlikte kumarin antikoagülanlarının kullanılması sonucu antikoagülanların etkisiartabilir bu yüzden oluşabilecek spontan kanamaların önlenmesi ve hedeflenenantikoagülan etkilerin korunması için INR ve protrombin zamanlarının yakından takibigereklidir. Kortikosteroidlerle eş zamanlı verildiğinde, antikoagülanlara ait etkilerinazaldığı yönünde veriler bulunmaktadır.
6. Kortikosteroidlerin NSAİİ'ler ile birlikte verilmesi durumunda, gastrointestinal kanama veülserleşme insidansı artabilir.
Metilprednizolon, yüksek doz aspirinin klirensini arttırabilir ki bu durum azalmış salisilat serum düzeylerine sebep olabilir. Metilprednizolon tedavisinin sonlandırılması artansalisilat serum düzeylerine, bu da salisilat toksisitesi riskinde artışa yol açabilir.Hipotrombinemide salisilatlar ve NSAİİ'ler kortikosteroidler ile dikkatli kullanılmalıdır.
7. Antidiyabetikler- Kortikosteroidler kan glukoz konsantrasyonlarını artırabileceğindenantidiyabetik ajanların dozajlarının ayarlanması gerekebilir.
8. Antiemetikler- Aprepitant ve fosaprepitant (CYP3A4 inhibitörleri ve substratları)
9. Antiviraller- HIV proteaz inhibitörleri:
1) İndinavir, ritonavir ve farmakokinetik iyileştiriciler (kobisistat) (CYP3A4 inhibitörlerive substratları) kortikosteroidlerin plazma konsantrasyonlarını arttırabilir.
2) Kortikosteroidler HlV-proteaz inhibitörlerin metabolizmalarını indükleyerek plazmakonsantrasyonlarında azalmaya neden olabilirler.
10. Kalsiyum kanal blokerleri- Diltiazem (CYP3A4 inhibitörü ve substratı)
14
11. Kontraseptifler (oral)- Etinilestradiol/ noretindron (CYP3A4 inhibitörleri ve substratı)
12. Siklofosfamid ve takrolimus gibi diğer immünosupresanlar CYP3A4'ün substratlarıdır.
13. Potasyum azaltıcı ajanlar- Kortikosteroidler potasyum- azaltıcı ajanlar (örn. diüretikler) ileberaber verilirken, hipokalemi gelişimi için hastalar yakınen izlenmelidir. Ayrıcakortikosteroidlerin amfoterisin B, ksantan veya beta2 agonistleriyle eş zamanlı kullanımıile artan hipokalemi riski bulunur.
14. Greyfurt suyu- CYP3A4 inhibitörü.
Özel popülasyonlara ilikin ek bilgiler:
Özel popülasyonlara ilişkin hiçbir klinik etkileşim çalışması yürütülmemiştir.
Pediyatrik popülasyon:
Pediyatrik popülasyona ilişkin hiçbir klinik etkileşim çalışması yürütülmemiştir.
4.6. Gebelik ve laktasyonGenel tavsiye
Gebelik kategorisi: C
Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar/Doğum kontrolü (Kontrasepsiyon)
Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlarda ve doğum kontrolü (kontrasepsiyon) uygulayanlarda ilacın kullanımı yönünden bir veri bulunmamaktadır. CYP3A4 inhibitörü vesubsturatı olan etinilestradiol/ noretindron içeren oral kontraseptifler kullanıldığındametilprednizolon klerensi azalabileceğinden metilprednizolon dozunun ayarlanmasıgerekebilir.
Gebelik dönemi
Kortikosteroidlerin plasentadan geçme yetisi bağımsız ilaçlar arasında değişir fakat DEPO-MEDROL plasentadan geçer. Bir retrospektif çalışma kortikosteroid alan annelerden doğan bebeklerde düşük doğum ağırlığı olasılığının arttığını göstermiştir. İnsanlarda düşük doğumağırlığı riskinin doz ile bağlantılı olduğu ve daha düşük kortikosteroid dozları verildiğindeminimize edilebileceği görünmektedir.
Kortikosteroidler hamile kadınlara verildiğinde konjenital anomalilere yol açıyor gibi görünmemektedir. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, gebelik /ve- veya/ embriyonal/fetalgelişim /ve- veya/ doğum /ve- veya/ doğum sonrası gelişim üzerindeki etkiler bakımındanyetersizdir (bkz. Bölüm 5.3). İnsanlara yönelik potansiyel risk bilinmemektedir. Gebeliktekesinlikle gerekli olmadıkça kullanılmamalıdır. Gebe hayvanlara kortikosteroidlerinuygulanması fetüs üzerinde yarık damak, intrauterin gelişme geriliği gibi anomalilere nedenolur ve beyin gelişmesini etkiler. Erkeklerde kortikosteroidlerin konjenital anomali insidansınıarttırdığını gösteren bir kanıt yoktur fakat uzun dönem boyunca gebe kadınlarda kullanılmasıintrauterin gelişme geriliği riskini arttırmaktadır. Kortikosteroidlere prenatal maruziyet sonrasıhipoadrenalizm gözlenebilir, fakat genellikle doğum sonrası spontan olarak düzelir ve nadirolarak klinik önemlilik taşır. Kortikosteroidlere intrauterin maruz kalan infantlarda neonataladrenal yetmezlik seyrek gibi görünse de, önemli dozda kortikosteroide maruz kalanlardikkatlice gözlenmeli ve adrenal yetmezlik işaretleri için değerlendirilmelidir. Tüm ilaçlardaolduğu gibi, kortikosteroidlerin anneye ve çocuğa sağlayacağı risk-yarar profili göz önünde
15
bulundurulmalıdır. Ancak kortikosteroidlerin gerekli olduğu durumda normal gebelik geçiren hastalara gebe olmadıkları zamandaki gibi muamele edilmelidir.
Metilprednizolon ile yeterince insan üreme çalışmaları yapılmadığından bu tıbbi ürün hamilelik sırasında sadece anne ve fetüse fayda-risk oranının dikkatlice değerlendirilmesinin ardındankullanılmalıdır.
Gebelik esnasında uzun zamanlı kortikosteroid verilen annelerin bebeklerinde katarakt gözlenmiştir.
Laktasyon dönemi
Kortikosteroidler anne sütüne az miktarda geçerler. Fakat günlük 40 mg doza kadar metilprednizolon infantta sistemik etkiler oluşturmaz. Bu dozdan daha yüksek dozlar alanannelerin bebekleri belli derecede adrenal baskılama yaşayabilir ama emzirmenin sağlayacağıfaydanın herhangi bir teorik riskten daha ağır basması daha olasıdır.
Anne sütüne dağılan kortikosteroidler emzirilen bebeklerde endojen glukokortikoid üretimini engelleyebilir. Bu tıbbi ürün emzirme sırasında sadece anne ve bebeğe fayda-risk oranınındikkatlice değerlendirilmesinin ardından kullanılmalıdır.
Üreme yeteneği/fertilite
Hayvan çalışmalarında kortikosteroidlerin fertiliteyi bozduğu gösterilmiştir (bkz. Bölüm 5.3).
4.7. Araç ve makine kullanımı üzerindeki etkiler
Kortikosteroidlerin araç veya makine kullanma yeteneği üzerindeki etkileri sistematik olarak değerlendirilmemiştir. Kortikosteroidlerle tedavi sonrasında sersemlik, baş dönmesi, görmebozuklukları ve yorgunluk gibi istenmeyen etkiler görülmesi olasıdır. Eğer olumsuz bir etkigörüldüyse hastalar araç veya makine kullanmamalıdır.
4.8. İstenmeyen etkiler
Hipotalamik- hipofiz- adrenal baskılanma dahil olmak üzere kortikosteroidlerin kullanımıyla görülmesi muhtemel yan etkilerin insidansı ilacın rölatif potensi, dozajı, uygulama zamanı vetedavinin süresi ile ilişkilidir.
İstenmeyen etkiler aşağıdaki kategorilere göre listelenmiştir
Çok yaygın (>1/10); yaygın (>1/100 ila <1/10); yaygın olmayan (>1/1.000 ila <1/100); seyrek (>1/10.000 ila <1/1.000); çok seyrek (<1/10.000), bilinmiyor (eldeki verilerden hareketletahmin edilemiyor).
Enfeksiyonlar ve enfestasyonlar
Bilinmiyor :Bağışıklık sistemi hastalıkları
Bilinmiyor :
İlaç hipersensitivitesi, anafilaktik reaksiyon, anafilaktoid reaksiyon
16
Kan ve lenf sistemi hastalıkları
Bilinmiyor :Endokrin hastalıkları
Bilinmiyor :Metabolizma ve beslenme hastalıkları
Bilinmiyor :Psikiyatrik hastalıklar
Bilinmiyor :Sinir sistemi hastalıkları
Bilinmiyor :
Papilla ödemiyle intrakraniyal basınç artışı (benign intrakraniyal
hipertansiyon), nöbet, amnezi, bilişsel bozukluk, baş dönmesi, baş ağrısı
Göz hastalıkları
Bilinmiyor :
Katarakt, glokom, ekzoftalmi, bulanık görüş (Bkz. Bölüm 4.4),
koryoretinopati, yüz ve baş çevresinde intralezyonel tedavinin eşlik ettiği seyrek körlük vakaları [MedDRA sisteminde tercih edilen bir terimi değil], optik sinirehasar vermesi olası olan artan intraoküler basınç, korneal veya skleral incelme,oftalmik viral veya fungal hastalığın alevlenmesi
Kulak ve iç kulak hastalıkları
Bilinmiyor :Kardiyak hastalıklar
Bilinmiyor :Vasküler hastalıklar
Bilinmiyor :
Hipertansiyon, hipotansiyon, arteriyal embolizm, trombotik olaylar
17
Solunum, göğüs bozuklukları ve mediastinal hastalıklar
Bilinmiyor :Gastrointestinal hastalıklar
Bilinmiyor :Hepatobiliyer hastalıklar
Bilinmiyor :Deri ve deri altı doku hastalıkları
Bilinmiyor :Kas-iskelet bozuklukları, bağ doku ve kemik hastalıkları
Bilinmiyor :Üreme sistemi ve meme hastalıkları
Bilinmiyor :Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin hastalıklar
Bilinmiyor :Araştırmalar
Bilinmiyor :
Kan potasyumunda düşme, alanin aminotransferaz artışı, aspartat
aminotransferaz artışı, kan alkalin fosfataz artışı, karbonhidrat toleransında azalma, idrarda kalsiyum artışı, cilt testindeki reaksiyonların baskılanması[MedDRA sisteminde tercih edilen bir terimi değil], kandaki ürede artış
Yaralanma ve zehirlenme
Bilinmiyor :
Özellikle aşil tendonu olmak üzere tendon kopması, spinal kompresyon kırığı.
Sistemik kortikosteroidler travmatik beyin yaralanmaları için endike değildir ve bunun için kullanılmamalıdır.
Önerilen kullanım şekilleriyle ve bunların dışında kullanılması durumunda aşağıda listelenmiş istenmeyen reaksiyonlar görülebilir.
^Peritonit; perforasyon, obstrüksiyon veya pankreatit gibi bir gastrointestinal bozukluğun birincil belirti veya semptomu olabilir (Bkz. Bölüm 4.4).
İntratekal/Epidural:
Genel sistemik kortikoid kullanımı ile görülen advers reaksiyonlar, baş ağrısı, menenjit, paraparez/parapleji, beyin-omurilik sıvısı anormallikleri, bulantı, kusma,terleme, araknoidit, fonksiyonel gastrointestinal hastalık/idrar torbası disfonksiyonu, nöbet,duyusal bozukluklar.
18
Ekstradural:
Yaralarda açılma, sfinkter kontrolünde bozulma.
İntranazal:
Kalıcı veya geçici körlük, rinit.
Oftalmik
(Subkonjunktival): Kızarıklık veya kaşınma, apse, enjeksiyon alanında kabuklanma, enjeksiyon alanında artık, göz içi basıncında artma, görme azalması- körlük, enfeksiyon.
Değişik enjeksiyon alanları
(Sfenopalatin gangliyon, kafa derisi, tonsiller bölge): Körlük
Şüpheli advers reaksiyonların raporlanması
Ruhsatlandırma sonrası şüpheli ilaç advers reaksiyonlarının raporlanması büyük önem taşımaktadır. Raporlama yapılması, ilacın yarar / risk dengesinin sürekli olarak izlenmesineolanak sağlar. Sağlık mesleği mensuplarının herhangi bir şüpheli advers reaksiyonu TürkiyeFarmakovijilans Merkezi (TÜFAM)'ne bildirmeleri gerekmektedir (www.titck.gov.tr; e- posta:[email protected]; tel: 0 800 314 00 08; faks: 0 312 218 35 99)
4.9. Doz aşımı ve tedavisi
Aşırı dozda kullanımı takiben doz seviyelerinin kademeli olarak ve zamana yayılarak azaltılmasıyla adrenal baskılama olasılığına karşı önlem alınmalıdır. Bu tip bir olayda hastanınileride gerçekleşebilecek herhangi bir travmatik atak sırasında desteklenmesi gerekebilir.
Kortikosteroidlerin aşırı dozunu takiben raporlanan akut toksisite ve/ veya ölüm seyrektir. Aşın doz durumunda spesifik bir antidot yoktur, tedavi destekleyici ve semptomatiktir.
Metilprednizolon diyalizlenebilirdir.
5. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER5.1. Farmakodinamik özellikler
Farmakoterapötik grup: Sistemik hormonal preperatlar, seks hormonları ve insülinler hariç, Sistemik kullanım için kortikosteroidler,
Sistemik kullanım için kortikosteroidler, düz,
Glukokortikoidler ATC kodu: H02AB04
Metilprednizolon asetat sentetik bir glukokortikoiddir. Antienflamatuvar etki gücü prednizolondan fazla, su ve tuz retansiyonuna yol açma eğilimi ise daha azdır. Romatoid artrit,osteoartrit, bursit ve benzer inflamatuvar durumları tedavi etmek için aköz solüsyon eklemlereve yumuşak dokulara enjekte edilebilir. Uzatılmış sistemik etki için intramüsküler yoldanuygulanabilir.
19
5.2. Farmakokinetik özelliklerGenel özellikler
Emilim:
Sekiz gönüllüden oluşan bir kurum içi çalışma tek bir 40 mg intramüsküler DEPO-MEDROL dozunun farmakokinetiğini belirlemiştir. Bağımsız doruk plazma konsantrasyonlarınınortalaması 14,8 ± 8,6 ng/mL, bağımsız doruk zamanın ortalaması 7,25 ± 1,04 saat ve eğrialtındaki alan (EAA) ortalaması 1354,2 ± 424,1 ng/mL x saat (Gün 1 -21).
Dağılım:
Metilprednizolon; dokulara geniş ölçüde dağılır, kan-beyin bariyerini geçer ve anne sütünde salgılanır. Görünür dağılım hacmi yaklaşık 1,4 L/kg' dır. Metilprednizolonun insanlarda plazmaproteinine bağlanma oranı yaklaşık %77'dir.
Biyotransformasyon:
Metilprednizolon karaciğerde aktif metabolitlerine metabolize olur, bunların en önemlileri 20a-hidroksimetilprednizolon ve 20P-hidroksimetilprednizolondur. Karaciğerde metabolizma başlıca CYP3A4 yoluyla gerçekleşir (CYP3A4 aracılı metabolizmaya dayalı ilaçetkileşimlerinin listesi için bkz. Bölüm 4.5 Diğer tıbbi ürünlerle etkileşimler ve diğer etkileşimşekilleri).
Birçok CYP3A4 substratı gibi metilprednizolon, ayrıca ATP bağlayıcı kaset (ABC) taşıyıcı protein p-glikoprotein için bir substrat olabilir ve bu doku dağılımını ve diğer ilaçlarlaetkileşimi etkileyebilir.
Eliminasyon:
Toplam metilprednizolonun ortalama eliminasyon yarılanma ömrü 1,8 ile 5,2 saat arasındadır Toplam klirens yaklaşık olarak 5 ile 6 ml/dk/kg arasındadır.
Renal yetmezlikte doz ayarlaması gerekmez. Metilprednizolon hemodiyalizlenebilirdir. Metilprednizolon asetatın çözünürlüğü, metilprednizolondan daha düşüktür.
Doğrusallık/Doğrusal olmayan durum:
Metilprednizolonun farmakokinetik özellikleri, uygulama yolundan bağımsız şekilde lineerdir.
Hastalardaki karakteristik özellikler
Veri yoktur.
20
5.3. Klinik öncesi güvenlilik verileri
Geleneksel güvenirlik farmakolojisi ve tekrarlayan doz toksisitesi çalışmalarında beklenmeyen bir tehlikeye rastlanmamıştır. Tekrarlayan doz çalışmalarında görülen toksisite eksojenadrenokortikal steroide düzenli olarak maruz kalındığında beklenen türdendi.
Mutajenik potansiyel:
Metilprednizolon resmi olarak genotoksisite açısından değerlendirilmemiştir. Yapısal olarak ilişkili metilprednizolon analoglarının kullanıldığı çalışmalar, bakteri ve memeli hücrelerindeyapılan sınırlı çalışmalarda genetik ve kromozom mutasyon olasılığına dair bir kanıtgöstermemiştir.
Karsinojenik potansiyel:
Metilprednizolon, kemirgen karsinojenisite çalışmalarında resmi olarak değerlendirilmemiştir. Farelerde ve sıçanlarda kanserojenlik için test edilen diğer glukokortikoidlerle değişkensonuçlar elde edilmiştir. Bununla birlikte, yayınlanan veriler, budesonid, prednizolon vetriamsinolon asetonid dahil olmak üzere birkaç ilgili glukokortikoidin, erkek sıçanlara içmesuyu ile oral uygulamadan sonra hepatosellüler adenom ve karsinom vakalarını artırabildiğinigöstermektedir. Bu tümörijenik etkiler, mg/m2 bazında tipik klinik dozlardan daha düşükdozlarda meydana gelmiştir. Bu bulguların klinik önemi bilinmemektedir.
Reprodüktif toksisite:
Metilprednizolon, hayvan fertilite çalışmalarında değerlendirilmemiştir. Sıçanlara verildiğinde kortikosteroidlerin fertiliteyi azalttığı gösterilmiştir. Kortikosteron uygulanan erkek sıçanlardafertilite üzerinde advers etkiler gözlemlenmiş ve geri dönüşümlü olmuştur. Prostat ve seminalveziküllerde ağırlık azalması ve mikroskobik değişiklikler gözlenmiştir. İmplantasyon ve canlıfetüs sayısı azalmıştır ve bu etkiler iyileşme döneminin sonunda çiftleşmeyi takiben ortayaçıkmamıştır.
Hamileliklerinde insanlarda oral tedavide kullanılan doza yakın miktarda metilprednizolon ile tedavi edilen farelerin yavrularında artan yarık damaklı olma sıklığı gözlenmiştir.
Hamileliklerinde insanlarda oral tedavide kullanılan doza yakın miktarda metilprednizolon ile tedavi edilen ama bu dozun anneye toksik olduğu sıçanların yavrularında artan kardiyovaskülerdefekt sıklığı ve azalmış vücut ağırlığı gözlenmiştir. Diğer bir çalışmada ise insanlarda oraltedavide kullanılan dozun <1-18 katı ile sıçanlarda hiçbir teratojenik etki kaydedilmemiştir.İnsanlarda kullanılan dozdan daha az metilprednizolonla tedavi edilen hamile tavşanlarınyavrularında yüksek sıklıkta fetal ölüm ve merkezi sinir sistemi ile iskelet anomalileri raporedilmiştir. Bu bulguların hamileliklerinde metilprednizolonla tedavi edilen annelerinyavrularındaki sakatlık riski ile ilgisi bilinmemektedir. Raporlanmış teratojenik etkileringüvenlik payı bilinmemektedir.
21
6. FARMASÖTİK ÖZELLİKLER6.1. Yardımcı maddelerin listesi
Polietilen glikol Sodyum klorür
Mristil-gamma-pikolinyum klorür Enjeksiyonluk su
6.2. Geçimsizlikler
DEPO-MEDROL, fiziksel geçimsizlik olasılığı nedeniyle başka bir süspansiyon ya da çözeltiyle karıştırılmamalıdır. Yoktur.
6.3. Raf ömrü
36 ay
6.4. Saklamaya yönelik özel tedbirler
25 °C' nin altındaki oda sıcaklığında ve ambalajında saklayınız.
6.5. Ambalajın niteliği ve içeriği
1 mL'de 40 mg steril metilprednizolon asetat süspansiyonu içeren 1 mL'lik tip I cam flakonlarda.
6.6. Beşeri tıbbi üründen arta kalan maddelerin imhası ve diğer özel önlemler
Kullanılmamış olan ürünler ya da atık materyaller “Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği” ve “Ambalaj ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği”ne uygun olarak imha edilmelidir.
7. RUHSAT SAHİBİ
PFIZER PFE İlaçları A Ş Muallim Naci Cad. No:5534347 Ortaköy/İstanbulTel: 0212 310 70 00Fax: 0212 310 70 58
22
8. RUHSAT NUMARASI
223/33
9. İLK RUHSAT TARİHİ/RUHSAT YENİLEME TARİHİ
İlk ruhsat tarihi: 28/01/2010 Ruhsat yenileme tarihi:
10. KÜB'ÜN YENİLENME TARİHİ
23