KISA ÜRÜN BİLGİSİ
1. BEŞERİ TIBBİ ÜRÜNÜN ADI
KAPRİL 25 mg tablet
2. KALİTATİF VE KANTİTATİF BİLEŞİMEtkin madde
Her bir tablet 25 mg kaptopril içermektedir.
Yardımcı madde(ler)
Laktoz (inek sütünden elde edilen) 31,66 mg
Diğer yardımcı maddeler için 6.1'e bakınız.
3. FARMASÖTİK FORM
Tablet
Bir yüzü çapraz çentikli, diğer yüzü baskılı beyaz renkli tablet Çentik ürünün 2 veya 4 eşit doza bölünmesini sağlamaktadır.
4. KLİNİK ÖZELLİKLER
4.1 Terapötik endikasyonlar
Hipertansiyon: Hafif ila orta şiddette hipertansiyonda endikedir. Şiddetli hipertansiyonda, standart tedavinin etkisiz olduğu veya uygun olmadığı durumlarda kullanılmalıdır.
Konjestif kalp yetmezliği: Kaptopril, konjestif kalp yetmezliği tedavisinde endikedir. İlaç, diüretikler ve uygun olduğu durumlarda dijitaller ve beta-blokerler ile birlikte kullanılmalıdır.Diüretik ile birlikte veya olmaksızın günlük dozu 100 mg üzerindeki hastalar, şiddetli böbrekyetmezliği olan hastalar veya şiddetli konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda, kaptopril biruzman gözetiminde kullanılmalıdır.
Miyokard enfarktüsü:
• kısa süreli (4 hafta) tedavi: KAPRİL, enfarktüsten sonraki ilk 24 saat içerisinde klinikaçıdan stabil olan tüm hastalarda endikedir.
• semptomatik kalp yetmezliğinin uzun süreli olarak önlenmesi: KAPRİL, sağkalımıarttırmak, semptomatik kalp yetmezliği başlangıcını geciktirmek, kalp yetmezliği ile ilgilihastanede yatışları azaltmak ve rekürren miyokard enfarktüsü ve koroner revaskülarizasyonprosedürlerini azaltmak üzere miyokard enfarktüsünü takiben asemptomatik sol ventrikülerdisfonksiyonlu klinik açıdan stabil hastalarda (ejeksiyon fraksiyonu <%40) endikedir.
Tedaviye başlamadan önce, kardiyak fonksiyon radyonüklid ventrikülografi ve ya ekokardiyografi ile değerlendirilmelidir.
Tip I Diyabetik nefropati: KAPRİL, makroproteinürik diyabetik nefropati tedavisi için (mikroalbuminüri >30 mg/gün) insüline bağımlı diyabet hastalarında endikedir (Bkz. Bölüm5.1). KAPRİL, böbrek hastalığında ilerlemeyi önleyebilir ve ilişkili klinik olayları (örn. diyaliz,renal transplantasyon ve mortalite) azaltabilir.
KAPRİL, tek başına veya başka antihipertansif ajanlarla kombinasyon halinde kullanılabilir (Bkz. Bölüm 4.3, 4.4, 4.5 ve 5.1).
1/15
4.2 Pozoloji ve uygulama şekliPozoloji / uygulama sıklığı ve süresi:
Doz, hasta profiline (Bkz. Bölüm 4.4) ve kan basıncı yanıtına göre bireysel olarak ayarlanmalıdır. Önerilen günlük en yüksek doz 150 mg'dır.
Erişkinler
Hipertansiyon
: KAPRİL tedavisi, hastanın ihtiyaçlarına göre belirlenecek en düşük etkin dozda olmalıdır.
Önerilen başlangıç dozu, iki bölünmüş dozda günde 25 -50 mg'dır. Doz, hedeflenen kan basıncına erişmek için, en az 2 haftalık aralıklarla, iki bölünmüş dozda 100-150 mg/gün'ekadar kademeli olarak arttırılabilir. KAPRİL, tek başına veya diğer antihipertansif ajanlarlabirlikte kullanılabilir (Bkz. Bölüm 4.3, 4.4, 4.5 ve 5.1). Günde bir doz rejimi, tiazid grubudiüretikler gibi eş zamanlı antihipertansif ilaçların eklendiği durumlarda u ygun olabilir. Renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi (hipovolemi, renovasküler hipertansiyon, kardiyakdekompanzasyon) güçlü şekilde aktif olan hastalarda, 6,25 mg'lık veya 12,5 mg'lık tek bir dozile başlamak daha uygundur. Bu tedavinin başlangıcında, hasta yakın tıbbi gözetim altındatutulmalıdır. Daha sonra bu dozlar, günde iki defa şeklinde uygulanacaktır. Dozaj, bir veya ikidozda kademeli olarak günde 50 mg'a ve gerektiğinde bir veya iki dozda 100 mg'a arttırılabilir.
Konjestif Kalp Yetmezliği:
KAPRİL tedavisi, yakın tıbbi gözetim altında başlatılmalıdır. Yaygın başlangıç dozu, günde iki veya üç kez 6,25 mg -12,5 mg'dır. İdame dozu (günde 75150 mg), hastanın verdiği yanıta, klinik durumuna ve tolerabilitesine göre, bölünmüş dozlardaen fazla günde 150 mg'a kadar titre edilmelidir. Doz, hastanın verdiği yanıtı değerlendirmekiçin en az 2 haftalık aralıklarla kademeli olarak arttırılmalıdır.
Miyokard Enfarktüsü:
• kısa süreli tedavi:
KAPRİL tedavisi, stabil hemodinamiğe sahip hastalarda belirtilerinve/veya semptomların ortaya çıkmasından hemen sonra hastanede başlatılmalıdır. 6,25 mg'lıktest dozu, 2 saat sonra 12,5 mg'lık doz ve 12 saat sonra 25 mg'lık doz ile uygulanmalıdır.Sonraki günden itibaren KAPRİL, advers hemodinamik reaksiyonların olmadığıdoğrulandığında, 4 hafta süreyle günde iki doz şeklinde 100 mg/gün doz rejimindeuygulanmalıdır. 4 haftalık tedavinin sonunda, post-miyokard enfarktüsü aşaması için tedavi ileilgili bir karar verilmeden önce hastanın durumu tekrar değerlendirilmelidir.
•
kronik tedavi:
KAPRİL tedavisinin, akut miyokard enfarktüsü aşamasının ilk 24 saatidahilinde başlatılmaması durumunda, tedavi, gerekli tedavi koşulları (stabil hemodinamik vetüm rezidüel iskemi tedavileri) sağlandığında, enfarktüsten sonraki 3. ve 16. günler arasındabaşlatılmalıdır. Tedavi, 75 mg doza ulaşılana kadar sıkı gözetim altında (özellikle tansiyoniçin) hastanede başlatılmalıdır. Başlangıç dozu, özellikle hasta tedavinin başlangıcında normalveya düşük tansiyon sergiliyorsa düşük olmalıdır (Bkz. Bölüm 4.4). Tedavi, 6,25 mg'lık birdoz ile başlatılmalı, ve bunun ardından advers hemodinamik reaksiyonların olmadığıdoğrulandığı takdirde, 2 gün süreyle günde 3 defa 12,5 mg ve sonrasında günde 3 defa 25 mgdoz şeklinde uygulanmalıdır. Uzun süreli tedavi sırasında etkin kardiyak korunum için önerilendoz, günde iki veya üç doz şeklinde 75 ile 150 mg arasıdır. Semptomatik hipotansiyondurumlarında, kalp yetmezliğinde olduğu gibi, kaptoprilin kararlı durum dozunu elde etmekiçin diüretiklerin ve/veya diğer eş zamanlı vazodilatörlerin dozajı azaltılabilir. Gerekli olduğudurumlarda, KAPRİL dozu hastanın klinik reaksiyonlarına göre ayarlanabilir. KAPRİL,trombolitik ajanlar, beta-blokerler ve asetilsalisilik asit gibi diğer miyokard enfarktüsütedavileriyle birlikte kullanılabilir.
2/15
Tip IDiyabetik Nefropati:Uygulama şekli:
KAPRİL ağızdan alınır.
KAPRİL, yemeklerden önce, sonra veya yemeklerle birlikte alınabilir.
Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler:
Böbrek yetmezliği
KAPRİL primer olarak böbreklerle atıldığından, böbrek yetmezliği olan hastalarda dozaj azaltılmalı veya dozaj aralığı arttırılmalıdır. Şiddetli böbrek yetmezliği olan hastalarda, eşzamanlı diüretik tedavisinin gerekli olduğu durumlarda, bir tiyazid grubu diüretik yerine birkıvrım diüretiğinin (örn. furosemid) kullanılması tercih edilir.
Böbrek yetmezliği olan hastalara, kaptoprilin birikmesini önlemek için aşağıdaki günlük doz önerilebilir.
Kreatinin Klerensi (ml/dak/1,73 m2)
|
Günlük başlangıç dozu (mg)
|
Günlük maksimum dozu (mg)
|
>40
|
25-50
|
150
|
21-40
|
25
|
100
|
10-20
|
12,5
|
75
|
<10
|
6,25
|
37,5
|
Karaciğer yetmezliği:
Veri yoktur.
Pediyatrik popülasyon:
Kaptoprilin etkililiği ve güvenilirliği tümüyle araştırılmamıştır. Kaptoprilin çocuklarda ve adölesanlarda kullanımı yakın tıbbi gözetim altında başlatılmalıdır.
İlk başlangıç dozu; vücut ağırlığına göre kg başına 0,3 mg olmalıdır. Özel tedbir alınması gereken hastalarda (böbrek yetmezliği olan çocuklar, prematüre bebekler, yenidoğanlar veinfantlar; böbrek fonksiyonları diğer çocuk ve adölesanlarla aynı değildir), başlangıç dozusadece 0,15 mg kaptopril/kg vücut ağırlığı olmalıdır. Genel olarak, kaptopril çocuklara günde3 defa uygulanır; ancak doz ve doz aralığı hastanın verdiği yanıta göre kişisel olarakayarlanmalıdır.
Geriyatrik popülasyon:
Diğer antihipertansif ajanlarda olduğu gibi, böbrek fonksiyonu zayıflamış veya organ disfonksiyonu olabilen yaşlı hastalarda, tedavinin düşük bir başlangıç dozu (6,25 mg BID) ilebaşlatılmasına dikkat edilmelidir (Bkz. “böbrek yetmezliği” ve Bölüm 4.4).
Dozaj, kan basıncı yanıtına göre ayarlanmalı ve yeterli kontrolü sağlamak için olabildiğince düşük tutulmalıdır.
4.3 Kontrendikasyonlar
KAPRİL,
• müstahzarın içeriğindeki herhangi bir bileşene veya diğer ADE inhibitörlerine karşı hassasiyeti olanlarda,
3/15
• geçmişinde ADE inhibitörü tedavisi ile ilişkili anjiyoödem öyküsü olanlarda,
• herediter veya idiyopatik anjiyonörotik ödemi olanlarda,
• gebelikte (Bkz. Bölüm 4.6),
• aliskiren içeren ürünlerle birlikte kaptopril tabletlerin eş zamanlı kullanımı, diabetesmellitus veya böbrek yetmezliği olan hastalarda (GFR<60 ml/dak/1,73 m2) kontrendikedir(Bkz. Bölüm 4.5 ve 5.1).
4.4. Özel kullanım uyarıları ve önlemleri
Hipotansiyon:
Komplike olmayan hipertansif hastalarda nadiren hipotansiyon gözlenmiştir. Yoğun diüretik tedavi, diyet kaynaklı tuz kısıtlaması, diyare, kusma veya hemodiyaliznedeniyle hacim ve/veya sodyum kaybına uğramış hipertansif hastalarda semptomatikhipotansiyon görülme ihtimali daha yüksektir. Hacim ve/veya sodyum kaybı, ADEinhibitörünün uygulanmasından önce giderilmelidir ve daha düşük başlangıç dozu göz önündebulundurulmalıdır.
Kalp yetmezliği olan hastalarda hipotansiyon riski daha yüksektir ve ADE inhibitörü ile tedaviye başlanırken daha düşük bir başlangıç dozu kullanılması tavsiye edilir. Düşüşünbüyüklüğü tedavi sırasında erken aşamada en yüksek düzeydedir; bu etki bir veya iki haftaiçinde dengelenir ve genelde iki hafta içinde terapötik etkide bir azalma olmaksızın tedaviöncesi düzeylere geri döner. Kalp yetmezliği olan hastalarda kaptopril veya diüretik dozuartırılırken dikkatli olunmalıdır.
Diğer tüm antihipertansif aj anlarda olduğu gibi, iskemik kardiyovasküler veya serebrovasküler hastalığı olan kişilerde aşırı kan basıncı azalması, miyokardiyal enfarktüs veya felç riskiniartırabilir. Hipotansiyon gelişmesi durumunda hasta, sırt üstü pozisyona getirilmelidir.İntravenöz normal salin ile hacim replesyonu gerekli olabilir.
İnfantlar, özellikle de yenidoğanlar, kaptoprilin advers hemodinamik etkilerine karşı daha hassastır. Tansiyondaki aşırı, uzun süreli ve tahmin edilemeyen azalmalar ve oligüri ve nöbetlerdahil ilişkili komplikasyonlar bildirilmiştir.
Renovasküler hipertansiyon:
Bilateral renal arter stenozu veya fonksiyon gören tek böbrekte arter stenozu olan hastalar, ADE inhibitörleriyle tedavi edildiğinde, hipotansiyon ve böbrekyetmezliği riski artar. Böbrek işlevi kaybı, serum kreatininde yalnızca hafif değişikliklerlegörülebilir. Bu hastalarda; düşük dozlar, dikkatli titrasyon ve böbrek fonksiyonunun izlenmesiile yakın tıbbi gözetim altında tedaviye başlanmalıdır.
Renal yetmezlik:
Kaptoprilin primer olarak böbrek tarafından atılması nedeniyle, ilaca karşı advers reaksiyonların insidansı, çoğunlukla böbrek fonksiyonu ile ilişkilidir. Böbrekyetmezliği (kreatinin klerensi<40 ml/dk) vakalarında, ilk kaptopril dozu, hastanın kreatininklerensine (Bkz. Bölüm 4.2) göre ve daha sonra hastanın tedaviye yanıtına göre ayarlanmalıdır.Doz, yeterli kontrol için gerekli oranı geçmemeli ve böbrek yetmezliği olan hastalardaazaltılmalıdır. Hasta değerlendirmesine, tedaviye başlamadan önce ve sonrasında uygunaralıklarda böbrek fonksiyonu değerlendirmesi (potasyum ve kreatininin izlenmesi) dahiledilmelidir. Böbrek yetmezliği olan hastalar, normal şartlarda kaptopril ile tedaviedilmemelidir.
Aortik ve mitral kapak stenozu/Hipertrofik Obstrüktif Kardiyomiyopati:
Sol ventriküler valvüler ve çıkış yolu obstrüksiyonu olan hastalarda kaptopril dikkatle kullanılmalıdır. Akuthipertansif krizlerin tedavisinde elde edilen deneyimin kısıtlı olması nedeniyle, kardiyojenikşok ve hemodinamik olarak anlamlı obstrüksiyonda kaptoprilin kullanımından kaçınılmalıdır.
Anjiyoödem:4/15
tedavi edilen hastalarda görülebilir. Bu durum tedavinin herhangi bir aşamasında meydana gelebilir. Ancak, nadir durumlarda, ADE inhibitörü ile uzun süreli tedavinin ardından şiddetlianjiyo-ödem gelişebilir. Bu durumlarda, kaptopril tedavisi derhal kesilmeli ve hastanın taburcuedilmesinden önce semptomların tamamen ortadan kalkmasını sağlamak için uygun izlembaşlatılmalıdır. Şişmenin yüzde ve dudaklarda meydana geldiği bu örneklerde,antihistaminiklerin semptomların giderilmesinde kullanışlı olmasına karşın, hastalık geneldetedavi olmaksızın iyileşmiştir. Dil, glottis veya larenksin dahil olduğu anjiyoödem ölümcülolabilir. Hava yolu obstrüksiyonuna neden olması muhtemel olan, dil, glottis veya larenkstutulumunda, subkütan epinefrin solüsyonu 1:1.000 (0,3 ml ila 0,5 ml) ve/veya hava yolununaçılmasını sağlamak için gerekli tedbirlerin dahil olduğu uygun bir tedavi derhaluygulanmalıdır. Hasta hastaneye yatırılmalı, en az 12 ila 24 saat süreyle gözlem altındatutulmalı ve semptomlar tamamen ortadan kalkana kadar taburcu edilmemelidir.
ADE inhibitörleri alan siyahi hastalarda, anjiyoödem insidansının siyahi olmayan hastalara kıyasla daha yüksek olduğu bildirilmiştir.
ADE inhibitörü tedavisi ile ilişkili olmayan bir anjiyoödem öyküsü olan hastalarda, ADE inhibitörü tedavisi sırasında anjiyoödem riski artabilir.
ADE inhibitörleri ile tedavi edilen hastalarda intestinal anjiyoödem nadiren bildirilmiştir. Bu hastalarda karın ağrısı görülmüştür (bulantı veya kusma ile birlikte veya olmaksızın); bazıvakalarda, geçmiş fasiyel anjiyoödem gelişmemiş olup C-1 esteraz düzeyleri normaldi.Anjiyoödem tanısı, abdominal BY taraması veya ultrason dahil prosedürlerle veya ameliyatsırasında konmuş ve semptomlar ADE inhibitörünün kesilmesinden sonra iyileşmiştir.İntestinal anjiyoödem, karın ağrısı meydana gelen, ADE inhibitörleri tedavisinde olanhastaların diferansiyel tanısına dahil edilmelidir.
Öksürük:Renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminin (RAAS) iki yönlü blokajı
ADE inhibitörleri, anjiyotensin II reseptör blokerleri veya aliskirenin eş zamanlı kullanımının, hipotansiyon, hiperkalemi ve böbrek fonksiyonunda azalma (akut böbrek yetmezliği dahil)riskini arttırdığına dair kanıtlar mevcuttur. ADE inhibitörleri, anjiyotensin II reseptör blokerleriveya aliskirenin kombine kullanımı sonucu RAAS'ın iki yönlü blokajı bu nedenleönerilmemektedir (Bkz. Bölüm 4.5 ve 5.1).
İki yönlü blokaj tedavisinin mutlak surette gerekli olduğu düşünülüyorsa, bu tedavi uzman gözetimi altında gerçekleştirilmeli ve böbrek fonksiyonu, elektrolitler ve tansiyon açısındansıkı yakın izleme tabi tutulmalıdır.
Diyabetik nefropatisi bulunan hastalarda ADE inhibitörleri ve anjiyotensin II reseptör blokerleri birlikte kullanılmamalıdır.
Hepatik yetmezlik:
Nadir olarak ADE inhibitörleri; kolestatik hepatit ile başlayan, fulminant hepatik nekroza ilerleyen ve (bazen) ölümle sonuçlanan bir sendromla ilişkilendirilmiştir. Busendromun mekanizması anlaşılmamaktadır. Sarılık veya hepatik enzimlerde belirgin artışgörülen ADE inhibitörleri alan hastalarda ADE inhibitörü kesilmeli ve uygun tıbbi takibebaşlanmalıdır.
Hiperkalemi:
Kaptopril de dahil olmak üzere ADE inhibitörleriyle tedavi edilen bazı hastalarda serum potasyum düzeylerinde yükselmeler gözlenmiştir. Hiperkalemi gelişme riskiolan hastalar şunlardır: böbrek yetmezliği, diabetes mellitus olanlar veya aynı zamandapotasyum tutucu diüretikler, potasyum takviyeleri veya potasyum içeren tuz kullananlar veyaserum potasyumundaki artışlarla ilişkilendirilmiş diğer ilaçları (örn. Heparin) alan hastalar.
5/15
Eğer yukarıda belirtilen ajanların birlikte kullanımı durumunda, serum potasyum düzeylerinin düzenli olarak izlenmesi tavsiye edilir.
Lityum:
Kaptopril ve lityumun eş zamanlı kullanımı önerilmemektedir (Bkz. Bölüm 4.5).
Proteinüri:
Özellikle böbrek işlev bozukluğu mevcut olan hastalarda veya ADE inhibitörlerinin nispeten yüksek dozlarını kullanan hastalarda proteinüri görülebilir.
Günlük olarak 1 g'dan fazla total idrar proteini, kaptopril alan hastaların yaklaşık %0,7'sinde görülmüştür. Hastaların çoğunluğunda daha önceden böbrek hastalığı bulgusu veya nispetenyüksek dozda kaptopril (150 mg'dan fazla/gün) kullanımı veya her ikisi birden görülmüştür.Proteinürik hastaların yaklaşık beşte birinde nefrotik sendrom görülmüştür. Vakalarınçoğunda, kaptoprile devam edilsin edilmesin proteinüri altı ay içinde azalmış veya ortadankalkmıştır. BUN ve kreatinin gibi böbrek fonksiyonu parametreleri, proteinürisi olanhastalarda nadiren değişmiştir
Daha önce böbrek hastalığı olan hastalarda tedaviden önce ve tedavi sonrası düzenli olarak idrarda protein ölçümleri (sabah ilk idrarda gösterge çubuğu ile) yapılmalıdır.
Bazı proteinürik hastalardan alınan biyopsilerde membranöz glomerü lopati tespit edilmesine karşın, kaptopril ile bir nedensellik ilişkisi kurulamamıştır.
Desensitizasyon sırasında anaflaktoid reaksiyonlar:Hymenoptera
venom ile desensitizasyon tedavisi gören hastalarda sürekli, hayatı tehdit edenanafilaktoid reaksiyonlar nadiren bildirilmiştir. Aynı hastalarda, ADE inhibitörü geçici olarakkesildiğinde bu reaksiyonlar da kesilmiş ancak yeniden kullanım üzerine tekrar ortayaçıkmıştır. Bu nedenle, söz konusu desensitizasyon prosedürlerine maruz kalan ADEinhibitörleri ile tedavi gören hastalarda dikkatli olunmalıdır.
Yüksek akım diyalizi / Lipoprotein eferez membran maruziyeti sırasında anaflaktoid reaksiyonlar:
Yakın zamanda yapılan klinik gözlemlerde, ADE inhibitörleri kullananhastalarda yüksek akım diyalizi membranlarıyla hemodiyaliz (örn.: AW 69) veya dekstransülfat emilimi ile düşük yoğunluklu lipoprotein aferez maruziyeti sırasında anaflaktoid benzerireaksiyonların insidansının yüksek olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle, bu kombinasyondankaçınılmalıdır. Bu hastalarda, farklı tipte diyaliz, membran kullanımı veya farklı grup ilaç iletedavi göz önünde bulundurulmalıdır.
Diyabetik hastalar:
Daha önce oral antidiyabetik ilaçlarla veya insulinle tedavi görmüş diyabetik hastalarda, yani ADE inhibitörü ile tedavinin ilk ayında serum glukoz seviyeleriyakından izlenmelidir.
Kalp yetmezliği olan hastalarda böbrek fonksiyonu:
Bazı hastalarda, kaptopril ile uzun süreli tedavinin akabinde normalden veya başlangıca göre %20 daha yüksek stabil serumkreatinin ve BUN yükselmeleri görülebilir. Birkaç hastada, genellikle daha önceden var olanşiddetli böbrek hastalığı olan hastalarda, progresif kreatinin artışı nedeniyle tedavinin kesilmesigerekli olmuştur.
Nötropeni/Agranülositoz:
Kaptopril de dahil olmak üzere ADE inhibitörleri alan hastalarda nötropeni/agranülositoz, trombositopeni ve anemi bildirilmiştir. Böbrek fonksiyonları normalolan ve komplikasyona neden olabilecek diğer hiçbir faktörün mevcut olmadığı hastalarda,nötropeni nadiren görülür.
Önceden böbrek yetmezliği, kolajen vasküler hastalığı olan, immünosupresan tedavisi, allopurinol veya prokainamid ile tedavi gören hastalarda veya komplikasyona neden olabilecekbu faktörlerin birlikte olduğu durumlarda, kaptopril aşırı dikkatli bir şekilde kullanılmalıdır.Bu hastaların bazılarında ciddi enfeksiyon gelişmiştir ve bazılarında yoğun antibiyotiktedavisine yanıt alınmamıştır.
6/15
Kaptoprilin bu hastalarda kullanılması durumunda, tedaviden önce, kaptopril tedavisinin ilk 3 ayı boyunca 2 haftada bir ve tedaviden sonra periyodik olarak akyuvar sayımı ve diferansiyelsayım yapılması tavsiye edilir.
Tedavi süresince, diferansiyel akyuvar sayımı yapılması gerektiğinde, hastalara her tür enfeksiyon belirtisini (örn. boğaz ağrısı, ateş) bildirmeleri gerektiği söylenmelidir. Nötropeniteşhis edildiğinde (<1000/mm3 nötrofiller) veya nötropeniden şüphelenildiğinde, kaptopril vediğer eş zamanlı ilaçlar (Bkz. Bölüm 4.5) kesilmelidir. Hastaların çoğunda, kaptoprilkesildikten sonra nötrofil sayısı hızla normale döner.
Cerrahi müdahale / Anestezi:
Hipotansiyona neden olan ajanlarla anestezi veya cerrahi uygulanan hastalarda kaptopril, kompansatuar renin salınmasına bağlı anjiyotensin IIoluşumunu bloke edebilir. Bu durum, volüm ekspansiyonu ile tedavi edilebilen hipotansiyonaneden olabilir.
Etnik farklılıklar:
Diğer anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörlerinde olduğu gibi, kaptopril kan basıncının düşürülmesinde, siyahi insanlarda beyazlara göre daha az etkilidir.Bunun olası nedeni, siyahi hipertansif popülasyonda düşük-renin durumunun prevalansınınyüksek olmasıdır.
Gebelik:
Gebelik sırasında ADE inhibitörleri ile tedaviye başlanmamalıdır. Devamlı ADE inhibitör tedavisi zorunlu görülmedikçe gebelik planlayan hastalar, gebelikte kullanımınayönelik sağlam güvenlilik profili olan diğer bir alternatif antihipertansif tedaviyeyönlendirilmelidir. Gebelik teşhisi konulduğunda ADE inhibitörü ile tedavi hemen kesilmelive uygun görülürse alternatif tedavi başlatılmalıdır (Bkz. Bölüm 4.3 ve 4.6).
Laktoz:4.5 Diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri
Diüretikler (tiazid grubu veya kıvrım diüretikleri):
Yüksek doz diüretiklerle daha önce tedavi görülmüş olması, kaptopril tedavisinin başlangıcında su kaybı ve hipotansiyon riskineneden olabilir (Bkz. Bölüm 4.4). Diüretiğin kesilmesi, su veya tuz alımının arttırılmasıyla veyadüşük dozda kaptopril ile tedavi başlatılarak hipotansif etkiler azaltılabilir. Ancak,hidroklorotiazid veya furosemid ile yapılan çalışmalarda klinik açıdan anlamlı ilaçetkileşimleri bulunmamıştır.
Potasyum tutucu diüretikler veya potasyum takviyesi:
ADE inhibitörleri, diüretiklere bağlı potasyum kaybını azaltır. Potasyum tutucu diüretikler (örn. spironolakton, triamteren veyaamilorid), potasyum takviyeleri veya potasyum içeren tuz yedekleri, serum potasyumda önemlideğişikliklere neden olabilir. Hipokalemi teşhisi nedeniyle birlikte kullanımları endikeyse,dikkatli olunmalı ve serum potasyumu sıklıkla izlenmelidir.
Diğer antihipertansif ajanlar:
Kaptopril, yaygın olarak kullanılan diğer antihipertansif ajanlarla (örn. beta-blokörler ve uzun etkili kalsiyum kanal blokörleri) güvenli şekilde birliktekullanılmıştır. Bu ajanların eş zamanlı kullanımı, kaptoprilin hipotansif etkilerini arttırabilir.Nitrogliserinle ve diğer nitratlarla veya diğer vazodilatörlerle (minoksidil gibi) tedavi dikkatleuygulanmalıdır.
Klinik çalışma verileri, renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminin (RAAS), ADE- inhibitörleri, anjiyotensin II reseptör blokerleri ya da aliskirenin kombine kullanımıyla ikili blokajının, tekliRAAS-etkili ajanın kullanımına kıyasla daha yüksek sıklıkta hipotansiyon, hiperkalemi ve
7/15
böbrek fonksiyonunda azalma (akut böbrek yetmezliği dahil) gibi advers olaylarla ilişkili olduğunu göstermiştir (Bkz. Bölüm 4.3, 4.4 ve 5.1).
Alfa bloke edici ajanlar:
Alfa bloke edici ajanların eş zamanlı kullanımı, kaptoprilin antihipertansif etkilerini ve ortostatik hipotansiyon riskini artırabilir.
Akut miyokard enfarktüsü tedavisi:
Miyokard enfarktüsü geçiren hastalarda kaptopril; asetilsalisilik asit (kardiyolojik dozlarda), trombolitiklerle, beta blokörlerle ve/veya nitratlarlabirlikte kullanılabilir.
Lityum
: Lityumun, ADE inhibitörleriyle birlikte kullanımında serum lityum
konsantrasyonlarında ve toksisitede reversibl artışlar bildirilmiştir. Tiazid grubu diüretiklerle birlikte kullanımı, lityum toksisitesi riskini arttırabilir ve ADE inhibitörleriyle zaten artmışolan lityum toksisitesi riskini daha da arttırır. Lityumun kaptopril ile kullanımı tavsiye edilmezancak eğer kombinasyon zorunluysa, serum lityum seviyelerinin dikkatli bir şekilde izlenmesigerekir (Bkz. Bölüm 4.4).
Non-steroidal anti-inflamatuvar ilaçlar:
Böbrek işlevi azalabilirken, non-steroid
antiinflamatuar ilaçlar (NSAII'ler) ve ADE inhibitörleri serum potasyumundaki artış üzerinde aditif etki oluştururken böbrek işlevlerini de azaltabilir. Bu etkiler temelinde reversibldır.Özellikle yaşlılar veya dehidrate olanlar gibi böbrek işlevi kısıtlı olan hastalarda akut renalyetmezlik görülebilir. NSAII'lerin kronik kullanımı, ADE inhibitörünün antihipertansifetkisini azaltabilir.
Klonidin:
Klonidin ile tedavi edilen hastalar kaptopril tedavisine geçiş yaptığında, kaptoprilin antihipertansif etkisinin geciktirilebileceği belirtilmiştir.
Allopurinol, prokainamid, sitostatik veya immunosupresif ajanlar:
ADE inhibitörleriyle birlikte uygulama, özellikle ADE inhibitörleri yüksek dozlarda kullanıldığında, lökopeniriskinde artışa neden olabilir.
Probenesid:
Kaptoprilin renal klerensi, probenesid varlığında azalmaktadır.
Trisiklik antidepresanlar/Antipsikotikler:
ADE inhibitörleri, bazı tri siklik antidepresanların ve antipsikotiklerin hipotansif etkilerini arttırabilir. Postural hipotansiyon görülebilir.
Sempatomimetikler:
ADE inhibitörlerinin antihipertansif etkilerini azaltabilir; hastalar dikkatli bir şekilde izlenmelidir.
Antidiyabetikler:
Farmakolojik çalışmalar, kaptopril de dahil olmak üzere ADE
inhibitörlerinin, sülfonilüre grubu gibi oral antidiyabetiklerin ve insülinin kan şekerini azaltıcı etkilerini arttırabileceğini göstermiştir. Bu çok nadir etkileşimin görülmesi durumunda, ADEinhibitörleriyle eş zamanlı tedavi sırasında antidiyabetik dozunun azaltılması gerekebilir.
Klinik kimya:4.6 Gebelik ve laktasyon
Genel tavsiye
Gebelik kategorisi: D
Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar/Doğum kontrolü (Kontrasepsiyon)
Devamlı ADE inhibitörü tedavisinin gerekli olduğu düşünülmüyorsa, gebelik planı yapan hastalarda, gebelikte kullanım için güvenilirlik profili gösterilmiş alternatif antihipertansiftedavilere geçilmelidir.
8/15Gebelik dönemi
Gebelikte ADE inhibitörü kullanımı kontrendikedir. Gebeliğin ilk trimesterinde ADE inhibitörlerine maruziyet sonrasında teratojenisite riskine ilişkin epidemiyolojik kanıtlarkesinlik kazanmamıştır; ancak riskte küçük bir artış göz ardı edilemez.
Kaptoprilin gebelik ve/veya fetus/yeni doğan üzerinde zararlı farmakolojik etkileri bulunmaktadır. KAPRİL gerekli olmadıkça gebelik döneminde kullanılmamalıdır.
Devamlı ADE inhibitörü tedavisinin gerekli olduğu düşünülmüyorsa, gebelik planı yapan hastalarda, gebelikte kullanım için güvenilirlik profili gösterilmiş alternatif antihipertansiftedavilere geçilmelidir. Gebelik doğrulandığında, ADE inhibitörleri ile tedavi derhal kesilmelive uygunsa alternatif tedaviye başlanmalıdır. İkinci ve üçüncü trimesterlerde ADE inhibitörütedavisine maruziyetin, insan fetotoksisitesini (böbrek fonksiyonunda azalma,oligohidramnioz, kafatası ossifikasyon yetersizliği) ve neonatal toksisiteyi (böbrek yetmezliği,hipotansiyon, hiperkalemi) indüklediği bilinmektedir (Bkz. Bölüm 5.3). Gebeliğin ikincitrimesterinden itibaren ADE inhibitörüne maruz kalınması durumunda, böbrek fonksiyonu vekafatasının ultrason ile kontrol edilmesi önerilmektedir. Anneleri ADE inhibitörleri alaninfantlar hipotansiyon açısından yakından gözlenmelidir (Bkz. Bölüm 4.3 ve 4.4).
Laktasyon dönemi
Sınırlı farmakokinetik veriler anne sütüne çok düşük konsantrasyonlarda geçtiğini göstermektedir (Bkz. Bölüm 5.2). Bu konsantrasyonların klinik açıdan ilişkili olmadığıdüşünülmesine karşın, KAPRİL'in emzirme döneminde kullanımı preterm bebekler için vedoğumdan sonra ilk birkaç haftada önerilmemektedir. Bunun sebebi, kardiyovasküle r ve renaletkilerin hipotetik riski ve yeterli klinik deneyim olmamasıdır. Yaş olarak daha büyük birbebekte, tedavinin anne için gerekli olması ve çocuğun yan etkiler bakımından gözlenmesişartıyla, kaptopril tabletin emziren bir annede kullanımı düşünülebilir.
Üreme yeteneği /Fertilite
Veri yoktur.
4.7 Araç ve makine kullanımı üzerindeki etkiler
Diğer antihipertansiflerde olduğu gibi, araç ve makine kullanma kabiliyeti, tedavinin başlangıcında veya tedavinin başlangıcında veya pozoloji değiştirildiğinde, ve alkol ile birliktekullanıldığında azalabilir; ancak bu etkiler kişinin duyarlılığına bağlıdır.
Kan basıncında değişikliklere neden olduğundan ilaç alındığında araç ve makine kullanımı tavsiye edilmez.
4.8 İstenmeyen etkiler
Advers ilaç reaksiyonları aşağıdaki sıklık derecesine göre belirtilmiştir:
Çok yaygın (>1/10); yaygın (>1/100 ila <1/10); yaygın olmayan (>1/1000 ila <1/100); seyrek (>1/10.000 ila <1/1000); çok seyrek (<1/10.000); bilinmiyor (eldeki verilerden hareketletahmin edilemiyor).
Kan ve lenf sistemi hastalıkları:
Çok seyrek: Nötropeni/agranülositoz (Bkz. Bölüm 4.4), özellikle böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalarda pansitopeni (Bkz. Bölüm 4.4), anemi (aplastik ve hemolitik olanlar dahil),trombositopeni, lenfadenopati, eozinofili, oto-immün hastalıklar, ve/veya ANA değerlerindepozitiflik
9/15Metabolizma ve beslenme bozuklukları:
Seyrek: Anoreksiya
Çok seyrek: Hiperkalemi, hipoglisemi, hiponatremi (Bkz. Bölüm 4.4)
Psikiyatrik hastalıklar:
Yaygın: Uyku bozuklukları Çok seyrek: Konfüzyon, depresyon.
Sinir sistemi hastalıkları:
Yaygın: Reversibl ve kendini sınırlayan nitelikte tat alma bozukluğu, baş dönmesi Yaygın olmayan: Baş ağrısı ve paresteziSeyrek: Somnolans
Çok seyrek: İnme ve senkop dahil serebrovasküler olaylar
Göz hastalıkları:
Çok seyrek: Görmede bulanıklık.
Kardiyak hastalıkları:
Yaygın olmayan: Taşikardi veya taşiaritmi, anjina pektoris, çarpıntı.
Çok seyrek: Kardiyak arrest, kardiyojenik şok.
Vasküler hastalıklar:
Yaygın olmayan: Hipotansiyon (Bkz. Bölüm 4.4), Raynaud Sendromu, ateş basması, solgun beniz.
Solunum, göğüs bozuklukları ve mediastinal hastalıkları:
Yaygın: Kuru ve irrite edici (prodüktif olmayan) öksürük (Bkz. Bölüm 4.4), dispne Çok seyrek: Bronkospazm, rinit, allerjik alveolit, eozinofilik pnömoni.
Gastrointestinal bozukluklar:
Yaygın: Bulantı, kusma, mide rahatsızlıkları, karın ağrısı, ishal, kabızlık, ağız kuruluğu, peptik ülser, dispepsi.
Seyrek: Stomatit / aftöz stomatit, ince bağırsak anjiyoödemi (Bkz. Bölüm 4.4)
Çok seyrek: Glossit, pankreatit.
Hepato-bilier hastalıkları:
Çok seyrek: Karaciğer fonksiyon bozukluğu, kolestaz, sarılık, hepatit, hepatik nekroz, hepatik enzim artışı, serum bilirubin artışı, transaminaz artışı, serum alkalen fosfataz artışı.
Deri ve deri altı doku hastalıkları:
Yaygın: Döküntü veya döküntüsüz pruritus, döküntü, alopesi Yaygın olmayan: Anjioödem (Bkz. Bölüm 4.4)
Çok seyrek: Ürtiker, Stevens-Johnson Sendromu, eritema multiforme, fotosensitivite, eritroderma, pemfigoid reaksiyonlar ve eksfolyatif dermatit.
Kas-iskelet bozukluklar, bağ doku ve kemik hastalıkları:
Çok seyrek: Artralji, miyalji.
Böbrek ve idrar yolu hastalıkları:
Seyrek: Böbrek fonksiyon bozukluğu, böbrek yetmezliği, poliüri, oligüri, polakiüri Çok seyrek: Nefrotik sendrom.
10/15
Üreme sistemi ve meme bozuklukları:
Çok seyrek: Erektil disfonksiyon, jinekomasti.
Genel bozukluklar:
Seyrek: Göğüs ağrısı, yorgunluk, malez, asteni.
Çok seyrek: Pireksi
Araştırmalar:
Çok seyrek: Proteinüri, eozinofili, serum potasyum seviyesinde artış, serum sodyum seviyesinde azalma, kan üre seviyesinde artış, BUN, serum kreatinin ve bilirubin düzeyininyükselmesi, hemoglobin seviyesinde düşüş, hematokrit azalması, lökosit sayısında azalma,trombosit sayısında azalma, pozitif ANA-titre, eritrosit sedimentasyon hızında artış.
Şüpheli advers reaksiyonların raporlanması
Ruhsatlandırma sonrası şüpheli ilaç advers reaksiyonlarının raporlanması büyük önem taşımaktadır. Raporlama yapılması, ilacın yarar/risk dengesinin sürekli olarak izlenmesineolanak sağlar. Sağlık mesleği mensuplarının herhangi bir şüpheli advers reaksiyonu TürkiyeFarmakovijilans Merkezi (TÜFAM)'ne bildirmeleri gerekmektedir. (www.titck.gov.tr; e -posta:[email protected]; tel: 0 800 314 00 08; faks: 0 312 218 35 99)
4.9 Doz aşımı ve tedavisi
Aşırı doz ilaç alımına bağlı belirtiler, şiddetli hipotansiyon, şok, stupor, bradikardi, elektrolit bozuklukları ve böbrek yetmezliğidir.
Aşırı doza maruz kalma zamanı yakın ise, emilimi engellemek için önemler (ör. gastrik lavaj, maruziyetten sonraki 30 dakika içerisinde adsorbanların ve sodyum sülfat uygulanması) veemilimin ortadan kaldırılması sağlanmalıdır. Hipotansiyon oluşması durumunda, hasta acilenşok pozisyonuna alınmalı, tuz ve volum takviyesi yapılmalıdır. Anjiyotensin-II tedavisidüşünülmelidir. Bradikardi veya büyük vagal reaksiyonlar atropin ile tedavi edilmelidir. Kalppili kullanımı düşünülebilir.
Kaptopril, erişkin dolaşımından hemodiyaliz ile dolaşımdan uzaklaştırılabilir. Kaptopril, peritoneal diyaliz ile yeteri kadar elimine edilmemektedir.
5. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ5.1 Farmakodinamik özellikler
Farmakoterapötik grup: Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim (ADE) İnhibitörleri ATC Kodu: C09AA01
Kaptopril, anjiyotensin-I dönüştürücü enzimin yüksek düzeyde spesifik bir kompetitif inhibitörüdür (ADE inhibitörleri).
ADE inhibitörlerinin yararlı etkileri, primer olarak plazma renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminin süprese edilmesiyle görülmektedir. Renin, böbrekler tarafından sentezlenen birenzimdir. Dolaşıma sokulduktan sonra, anjiyotensinojenin, oldukça inaktif bir dekapeptit olananjiyotensin I'e dönüştürür. Daha sonra, anjiyotensin-I, anjiyotensin dönüştürücü enzim (birpeptidilpeptidaz) tarafından anjiyotensin-Hye dönüştürülür. Anjiyotensin-II, arteriyelvazokonstriksiyon ve artan kan basıncından sorumlu güçlü bir vazokonstriktör olup, ayrıcaadrenal bezdeki aldosteron salımını stimüle eder. ADE inhibisyonu, plazmadakianjiyotensinII'nin azalmasına neden olur ve bu durum vazopresör aktivitesinin ve aldosteronsekresyonunun azalmasına yol açar. Sonraki azalma küçük düzeyde olmasına karşın, sodyumve sıvı kaybı ile birlikte serumdaki potasyum konsantrasyonlarında küçük artışlar meydana
11/15
gelebilir. Renin sekresyonu ile ilgili anjiyotensin-II'ye ilişkin negatif geri bildirimin kesilmesi, plazma renin aktivitesinde artışa neden olmaktadır.
Dönüştürücü enzimin bir diğer fonksiyonu, potent vazodepresif kinin peptit bradikinini inaktif metabolitlere ayrıştırmaktır. Bu nedenle, ADE inhibisyonu dolaşımdaki ve lokal kallikreinkinin sistemi aktivitesinin artmasına neden olur. Bu durum, prostaglandin sistemi aktive ederekperiferik vazodilasyona katkı sağlar; bu mekanizmanın ADE inhibitörlerin hipotansif etkisinedahil olması ve bazı yan etkilere neden olması muhtemeldir.
Oral yolla tek bir kaptopril dozunun uygulanmasından maksimum 60 ila 90 dakika sonra genelde kan basıncındaki düşüş görülür. Etkinin süresi dozla ilişkilidir. Kan basıncında düşüşprogresif olabilir. Maksimum terapötik etkiye ulaşmak için tedaviye haftalarca devam edilmesigerekebilir. Kaptopril ve tiyazid grubu diüretiklerin kan basıncını düşürücü etkileri aditiftir.
Hipertansiyonlu hastalarda kaptopril, kalp atış hızında herhangi bir kompansatuar artışı veya su ve sodyum tutulumunu indüklemeden, supin ve dik pozisyonda kan basıncında düşüşe nedenolur.
Hemodinamik araştırmalarda, kaptoprilin periferik arter direncinde belirgin bir azalmaya neden olduğu gösterilmiştir. Genel itibariyle, renal plazma akışında veya glomerüler filtrasyonhızında klinik açıdan anlamlı herhangi bir değişiklik meydana gelmemiştir. Hastalarınçoğunda, antihipertansif etki, kaptoprilin oral yolla uygulamasından yaklaşık 15 ila 30 dakikasonra başlamıştır; pik etkiye 60 ila 90 dakika sonra erişilmiştir. Tanımlanmış bir kaptoprildozuna ilişkin kan basıncındaki maksimum azalma genelde üç ila dört hafta sonra görülebilir.Önerilen günlük dozda, antihipertansif etki uzun süreli tedavi sırasında bile devam etmektedir.Kaptopril tedavisinin geçici olarak kesilmesi, kan basıncında herhangi bir hızlı, aşırıdeğişikliğe (rebound) neden olmamaktadır. Kaptopril ile hipertansiyon tedavisi, sol ventrikülhipertrofisinde bir azalmaya da neden olmaktadır.
Kalp yetmezliği olan hastalar ile gerçekleştirilen hemodinamik araştırmalar, kaptoprilin periferik sistem direncinde azalmaya ve venöz kapasitede bir artışa neden olduğunugöstermiştir. Kalpte yükleme öncesi ve sonrasında bir düşüşe (ventriküler dolum basıncındadüşüş) neden olmuştur. Buna ek olarak, kaptopril tedavisi sırasında kalp debisi, çalışmaendeksi ve egzersiz kapasitesinde artışlar gözlemlenmiştir. Miyokard enfarktüsünü takiben solventrikül fonksiyon bozukluğu (LVEF<%40) olan hastalarda büyük bir plasebo kontrollüçalışmada, kaptoprilin (enfarktüsü takiben 3 ila 16. gün arasında başlatılan) sağkalım süresiniarttırdığı ve kardiyovasküler mortaliteyi azalttığı gösterilmiştir. Sonrasında, plaseboya kıyasla,semptomatik kalp yetmezliği gelişiminde bir gecikme ve kalp yetmezliği nedeniyle has taneyeyatma gerekliliğinde bir azalma olarak gözlemlenmiştir. Plaseboya kıyasla tekrar enfarktüs vekardiyak revaskülarizasyon prosedürlerde ve/veya diüretikler ve/veya dijitalis ile ilave ilaçgereksiniminde bir azalma ve dozajlarında bir artış meydana gelmiştir.
Retrospektif bir analiz, kaptoprilin rekürren enfarktüsler ve kardiyak revaskülarizasyon prosedürlerini azalttığını göstermiştir (çalışmanın hedef kriterleri olmamasına karşın).Miyokard enfarktüsü hastalarında bir diğer büyük, plasebo kontrollü çalışmada, kaptoprilin(olaydan sonra 24 saat içinde ve bir aylık bir süreyle verilmiştir) plaseboya kıyasla 5 haftasonra genel mortaliteyi anlamlı bir şekilde azalttığı gösterilmiştir. kaptoprilin toplam mortaliteüzerindeki olumlu etkisi, bir yıl sonra bile hala gözlemlenebiliyordu. Tedavinin ilk günündeerken mortalite ile ilişkili negatif bir etki görülmemiştir.
Kaptoprilin kardiyak koruma etkileri, hasta yaşı veya cinsiyeti, enfarktüsün lokasyonu ve post -enfarktüsü periyodunda etkililiği kanıtlanmış eş zamanlı tedavilere (trombolitik ajanlar, beta-blokerler ve asetilsalisilik asit) bağlı olmaksızın gözlemlenmiştir.
12/15
Tip I diyabetik nefropati
Hipertansiyon ile birlikte veya olmaksızın proteinüri ile insülin bağımlı (Tip I) diyabet hastalarında gerçekleştirilen plasebo kontrollü, çok merkezli bir çift kör çalışmada (kanbasıncını kontrol etmek için diğer antihipertansiflerin eş zamanlı olarak uygulanmasına izinverilmiştir), kaptoprilin, plaseboya kıyasla, başlangıç kreatinin konsantrasyonunun iki katı naçıkma süresini anlamlı bir biçimde azalttığı (%51) ve kaptopril tedavisinde terminal böbrekyetmezliği (diyaliz, transplantasyon) veya ölüm insidansının plaseboya kıyasla anlamlı birbiçimde daha az yaygın olduğu (%51) gösterilmiştir. Diyabet ve mikroalbuminürili hastalarda,kaptopril tedavisi albümin atılımını iki yıl içinde azaltmıştır.
Kan basıncında düşüş ile elde edilen yararlara ek olarak, kaptopril tedavisinin böbrek fonksiyonunun korunması üzerinde etkileri vardır.
İki büyük, randomize kontrollü çalışmada [ONTARGET (Tek başına Telmisartan ve Ramipril Genel Sonlanma Noktası Çalışması ile birlikte) ve VA NEPHRON-D (Veterans AffairsDiyabette Nefropati)], bir ADE inhibitörünün bir anjiyotensin-II reseptör blokeri ilekombinasyon halinde kullanımı incelenmiştir.
ONTARGET, son organ hasarı kanıtları ile birlikte kardiyovasküler veya serebrovasküler hastalık veya tip II diyabet öyküsü olan hastalarla gerçekleştirilen bir çalışmadır.
VA NEPHRON-D, Tip II diyabet ve diyabetik nefropatili hastalarla gerçekleştirilen bir çalışmadır.
Bu çalışmalar, renal ve/veya kardiyovasküler sonuçlar ve mortalite üzerinde anlamlı yararlı bir etki olmadığını gösterirken, monoterapiye kıyasla hiperkalemi, akut böbrek hasarı ve/veyahipotansiyon riskinde artış gözlemlenmiştir. Benzer farmakodinamik özellikleri göz önünealındığında, bu sonuçlar diğer ADE inhibitörleri ve anjiyotensin-II reseptör blokerleri için deanlamlıdır.Bu nedenle, ADE inhibitörleri ve anjiyotensin-II reseptör blokerleri, diyabetiknefropatili hastalarda eş zamanlı olarak kullanılmamalıdır.
ALTITUDE (Kardiyovasküler ve Renal Hastalık Sonlanma Noktaları ile Tip II Diyabette Aliskiren Çalışması), Tip II diyabet ve kronik böbrek hastalığı, kardiyovasküler hastalık veyaher ikisi birden görülen hastalarda, standart bir ADE inhibitörü veya anjiyotensin -II reseptörblokeri tedavisine aliskiren eklenmesinin yararını test etmek üzere tasarlanmış bir çalışmadır.Çalışma, yan etki riskinde bir artış olması nedeniyle erkenden sonlandırılmıştır.Kardiyovasküler ölüm ve inme, plasebo grubuna kıyasla aliskiren grubunda sayısal olarak dahafazlaydı ve yan etkiler ve önemli ciddi advers olaylar (hiperkalemi, hipotansiyon ve renaldisfonksiyon), plasebo grubuna kıyasla aliskiren grubunda daha sık bildirilmiştir.
5.2 Farmakokinetik özelliklerGenel özellikler
Emilim
:
Kaptopril, oral yoldan verildiğinde süratle emilir, en az %75 absorbe olur ve alındıktan 60-90 dakika sonra doruk plazma konsantrasyonuna ulaşır. Yiyeceklerle beraber alınması ilacınabsorpsiyonunu %30-40 oranında düşürür. Bu nedenle kaptopril yemeklerden 1 saat öncealınmalıdır.
Dağılım
:
Dolaşımdaki ilacın yaklaşık %25-30'u plazma proteinlerine bağlanır. Kandaki değişmemiş kaptoprilin görünen eliminasyon yarı ömrü yaklaşık 2 saattir.
13/15
Biyotransformasyon
:
Kaptopril, etkisini göstermek için biyotransformasyona ihtiyaç duymayan, oral yolla uygulanan aktif bir ajandır. kaptopril karaciğerde metobolize olur.
Eliminasyon
:
Kandaki değişmemiş kaptoprilin görünen eliminasyon yarı ömrü yaklaşık 2 saattir. Absorbe edilen dozun %95'ten fazlası 24 saat içinde idrarla itrah edilir. Absorbe olan ilacın %40-50'sideğişmeden, kalanı inaktif disülfit metabolitlerdir (kaptopril disülfür ve kaptopril sisteindisülfür). Böbrek yetmezliği, ilacın birikmesine neden olabilir. Bu nedenle, böbrek yetmezliğiolan hastalarda, doz azaltılmalı ve/veya doz aralığı uzatılmalıdır (Bkz. Bölüm 4.2).Hayvanlarda yapılan çalışmalarda, kaptoprilin anlamlı düzeyde kan-beyin bariyerinigeçmediği gösterilmektedir.
Laktasyon
:
Günde 3 defa oral 100 mg kaptopril alan 12 kadından oluşan bildirimde, ortalama pik süt seviyesi 4,7 mcg/L olup dozlamdan 3,8 saat sonra meydana gelmiştir. Bu verilere göre,emzirilen bir bebeğin alabildiği maksimum günlük doz, günlük maternal dozajın%0,002'sinden azdır.
Doğrusallık/doğrusal olmayan durum
:
Veri bulunmamaktadır.
5.3 Klinik öncesi güvenlilik verileri
Kaptopril ile organojenez sırasında gerçekleştirilen hayvan çalışmalarında, herhangi bir teratojenik etki görülmemiş, ancak kaptoprilin çeşitli türlerde, gebeliğin geç döneminde fetalmortalite, büyüme geriliği ve postnatal mortalite dahil olmak üzere fetal toksisiteye nedenolduğu gösterilmiştir. Klinik öncesi veriler güvenilirlik farmakolojisi, tekrarlı doz toksikolojisi,genotoksisite ve karsinojenisitenin incelendiği klasik çalışmalara göre insanlar için özel başkabir risk göstermemektedir.
6. FARMASÖTİK ÖZELLİKLER:6.1 Yardımcı maddelerin listesi
Mikrokristalin selüloz Nişasta
Laktoz (inek sütünden elde edilen)
Stearik asit
6.2 Geçimsizlikler
Yoktur.
6.3 Raf ömrü
36 ay
6.4 Saklamaya yönelik özel tedbirler
30°C'nin altındaki oda sıcaklığında ve ambalajında saklayınız.
6.5 Ambalajın niteliği ve içeriği
48 tablet içeren, PVC/PE/PVDC-Aluminyum Folyo blister ambalajda, karton kutuda.
14/15
6.6 Beşeri tıbbi üründen arta kalan maddelerin imhası ve diğer özel önlemler
Kullanılmamış olan ürünler ya da atık materyaller 'Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği' ve 'Ambalaj ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeli kleri'ne uygun olarak imha edilmelidir.
7. RUHSAT SAHİBİ
Gensenta İlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş.
İş Kuleleri, Levent Mah., Meltem Sok. No: 10 Kule: 2 Kat: 24 4. Levent, Beşiktaş, İstanbulTel: 0212 337 38 00
8. RUHSAT NUMARASI
141/77
9. İLK RUHSAT TARİHİ/RUHSAT YENİLEME TARİHİ
İlk ruhsat tarihi: 04.06.1987 Ruhsat yenileme tarihi: 08.07.2009
10. KÜB'ÜN YENİLENME TARİHİ
15/15