KISA ÜRÜN BILGISI1. BEŞERI TIBBİ ÜRÜNÜN ADI
DİCLOPONAC 50 mg kaplı tablet
2. KALİTATİF VE KANTİTATİF BİLEŞİM
Etkin madde:
Diklofenak potasyum
Yardımcı maddeler:
Şeker (sukroz)
50 mg
66,888 mg
Yardımcı maddeler için Bölüm 6.1'e bakınız.
3. FARMASÖTİK FORM
Kaplı tablet
Kırmızı renkte, yuvarlak, parlak düzgün kaplı tablet
4. KLİNİK ÖZELLİKLER
4.1. Terapötik endikasyonlar
DİCLOPONAC,
Osteoartrit, romatoid artrit ve ankilozan spondilit belirti ve bulgularının tedavisi ile akut gut artriti, akut kas-iskelet sistemi ağrıları, postoperatif ağrı ve dismenore tedavisinde endikedir.
4.2. Pozoloji ve uygulama şekliPozoloji:
Genel bir öneri olarak, doz kişiye göre ayarlanmalıdır. İstenmeyen etkiler, semptomları kontrol altına almak için önerilen en düşük dozun en kısa sürede kullanılmasıyla azaltılabilir (bkz.Bölüm 4.4).
Uygulama sıklığı ve süresi:
Tavsiye edilen başlangıç dozu günde 100-150 mg'dır. Daha hafif vakalarda, günde 75-100 mg genellikle yeterlidir.
Günlük toplam doz genellikle 2-3 bölünmüş doz olarak verilmelidir.
Primer dismenorede günlük doz kişiye göre ayarlanmalıdır ve genellikle 50-150 mg'dır. Başlangıçta 50 - 100 mg dozda verilmeli ve gerekirse, birkaç menstrüel siklus içinde günde enfazla 150 mg'a yükseltilmelidir. Tedaviye ilk semptomlar görülünce başlanmalı vesemptomatolojiye bağlı olarak birkaç gün devam edilmelidir.
Uygulama şekli:
Ağızdan kullanım içindir.
Kaplı tabletler bir miktar sıvıyla birlikte, tercihen yemekten önce yutulmalı ve bölünmemeli ya da çiğnenmemelidir.
Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler:Pediyatrik popülasyon:
DİCLOPONAC'ın çocuklarda ve 14 yaşından küçük ergenlerde kullanılması önerilmez. 14 yaş ve üzerindeki ergenlerde günde 75 - 100 mg alınması, genellikle yeterlidir. Günlük toplamdoz genellikle, 2-3 doza bölünmelidir. Maksimum günlük doz (150 mg), aşılmamalıdır.
Geriyatrik popülasyon: (65 yaş ve üzeri)
DİCLOPONAC'ın farmakokinetiği yaşlı hastalarda klinik olarak anlamlı düzeyde bozulmamasına rağmen, non-steroidal antienflamatuar ilaçlar genel olarak, istenmeyenetkilere daha eğilimli olan bu gibi hastalarda dikkatli kullanılmalıdır. Özellikle hassas veyavücut ağırlığı düşük olan yaşlı hastalarda en düşük etkili dozun kullanılması ve hastanın NSAİilaç tedavisi boyunca gastro-intestinal kanama olasılığına karşı takip edilmesi önerilmektedir(bkz., bölüm 4.4.).
Bilinen kardiyovasküler hastalık ya da önemli kardiyovasküler risk faktörleri
Diklofenak, konjestif kalp yetmezliği (NYHA II-IV), iskemik kalp hastalığı, periferik arter hastalığı ve / veya serebrovasküler hastalığı olan hastalarda kontrendikedir (bkz. bölüm 4.3).
Konjestif kalp yetmezliği (NYHA-I) veya kardiyovasküler hastalıklar için önemli risk faktörleri olan hastalar sadece dikkatlice değerlendirildikten sonra diklofenak ile tedaviedilmelidir. Diklofenak ile kardiyovasküler riskler doz ve maruz kalma süresi ile birlikteartabileceğinden, en düşük etkili günlük doz mümkün olan en kısa süreyle kullanılmalıdır (bkz.bölüm 4.4).
Böbrek yetmezliği:
DİCLOPONAC böbrek yetmezliği olan hastalarda kontrendikedir (bkz., bölüm 4.3.).
Böbrek yetmezliği olan hastalarda spesifik çalışmalar yürütülmediğinden, spesifik doz ayarlamasına ilişkin önerilerde bulunulamaz. Hafif ila orta şiddette böbrek yetmezliği olanhastalara DİCLOPONAC uygulanırken dikkat edilmelidir (bkz., bölüm 4.4.).
Karaciğer yetmezliği:
DİCLOPONAC karaciğer yetmezliği olan hastalarda kontrendikedir (bkz., bölüm 4.3.). Karaciğer yetmezliği olan hastalarda spesifik çalışmalar yürütülmediğinden, spesifik dozayarlamasına ilişkin önerilerde bulunulamaz. Hafif ila orta şiddette karaciğer yetmezliği olanhastalara DİCLOPONAC uygulanırken dikkat gösterilmelidir (bkz., bölüm 4.4.).
4.3. Kontrendikasyonlar
• Etkin madde diklofenak potasyuma ya da yardımcı maddelerinden herhangi birisine karşıaşırı duyarlılığı olan kişilerde kullanılmamalıdır.
• Aktif mide veya bağırsak ülseri, kanama veya perforasyon varlığında (bkz. bölüm 4.4. ve4.8.),
• Önceki bir NSAİİ tedavisi ile ilişkili gastrointestinal kanama veya perforasyon öyküsü
• Aktif veya nükseden peptik ülser/hemoraji ya da bu yönde tıbbi öykü (iki veya daha fazlakanıtlanmış ülserasyon veya kanama epizodu)
• Gebeliğin son trimesterinde (bkz. bölüm 4.6),
• Karaciğer yetmezliğinde,
• Böbrek yetmezliğinde
• İskemik kalp hastalığı, periferal arter hastalığı, serebrovasküler hastalık ve konjestif kalpyetmezliği (NYHA sınıflandırması II-IV) durumlarında
• Daha önceden diğer nonsteroidal antiinflamatuvar ilaçlar (NSAİİ) gibi, DİCLOPONAC daibuprofen, asetilsalisilik asit veya diğer NSAİİ'lerin kullanımı sonucu astım, anjiyoödem,ürtiker veya akut rinit atağı tetiklenen hastalarda kontrendikedir (bkz. bölüm 4.4. ve 4.8).
• Koroner arter bypass greft (CABG) cerrahisinde peri-operatif ağrı tedavisindekontrendikedir (UYARILAR bölümüne bakınız).
4.4. Özel kullanım uyarıları ve önlemleri
Kardiyovasküler (KV) Risk:
• NSAİ ilaçlar ölümcül olabilecek KV trombotik olaylar, miyokard infarktüsü ve inmeriskinde artışa neden olabilir. Bu risk kullanım süresine bağlı olarak artabilir. KVhastalığı olan veya KV hastalık risk faktörlerini taşıyan hastalarda risk daha yüksekolabilir.
• DİCLOPONAC koroner arter bypass greft (CABG) cerrahisinde peri-operatif ağrıtedavisinde kontrendikedir.
Gastrointestinal (GI) Risk:
• NSAİ ilaçlar kanama, ülserasyon, mide veya bağırsak perforasyonu gibi ölümcülolabilecek ciddi GI istenmeyen etki riskinde artışa yol açarlar. Bu istenmeyen etkilerherhangi bir zamanda, önceden uyarıcı bir semptom vererek veya vermeksizin ortayaçıkabilirler. Yaşlı hastalar ciddi GI etkiler bakımından daha yüksek risktaşımaktadırlar.
Genel:
Semptomları kontrol altına almak için gereken en düşük etkili doz, en kısa süre boyunca kullanılarak istenmeyen etkiler minimize edilebilir (bkz. Bölüm 4.2).
Sinerjistik faydaları olduğuna dair kanıt olmadığı ve ilave istenmeyen etki potansiyeli nedeniyle; DİCLOPONAC, siklooksijenaz-2 selektif inhibitörleri gibi sistemik NSAİ ilaçlarlaeşzamanlı kullanılmamalıdır (bkz. Bölüm 4.5). Temel tıbbi gerekçelerden dolayı yaşlılardadikkatli kullanılmalıdır. Özellikle, hassas veya düşük vücut ağırlığına sahip yaşlılarda endüşük etkili dozun kullanılması önerilmektedir (bkz. Bölüm 4.2).
Diklofenak dahil olmak üzere diğer NSAİ ilaçlarda olduğu gibi, ilaca daha önce maruziyet olmaksızın anafilaktik/anafilaktoid reaksiyonlar dahil alerjik reaksiyonlar meydana gelebilir(bkz. Bölüm 4.8). Aşırı duyarlılık reaksiyonları aynı zamanda miyokard enfarktüsüne yolaçabilecek ciddi bir alerjik reaksiyon olan Kounis sendromuna da yol açabilir. Bu türreaksiyonların ilk semptomları, diklofenaka karşı alerjik reaksiyonla birlikte ortaya çıkangöğüs ağrısını içerebilir.
Diğer NSAİ ilaçlarda olduğu gibi diklofenak, farmakodinamik özellikleri nedeniyle enfeksiyon belirti ve semptomlarını gizleyebilir.
Gastrointestinal Etkiler:
Ölümcül olabilen gastrointestinal kanama (hematemez, melena), ülserasyon veya perforasyon diklofenak dahil tüm NSAİİ'lerle bildirilmiştir ve tedavi sırasında herhangi bir zamanda,uyarıcı bir belirti ya da ciddi gastrointestinal olay hikayesi olsun veya olmasın görülebilir.Bunlar genellikle yaşlılarda daha ciddi sonuçlar doğurur. DİCLOPONAC kullanmakta olanhastalarda gastrointestinal kanama veya ülserasyon geliştiği takdirde ilaç kesilmelidir.
Bütün NSAİİ'ler gibi DİCLOPONAC da; gastrointestinal (GI) hastalık düşündüren semptomları olan veya mide veya barsak ülseri, kanama ya da perforasyon düşündürenanamnez veren hastalarda ihtiyatla reçete edilmeli ve bu hastalar, tedavi sırasında yakındanizlenmelidir (bkz. bölüm 4.8). Gastrointestinal kanama riski, NSAİİ dozu yükseldikçe,özellikle kanama veya perforasyon şeklinde bir komplikasyonun geliştiği ülser anamneziveren hastalarda ve yaşlılarda olmak üzere artar.
Başta ölümcül olabilecek gastrointestinal kanama ve perforasyon olmak üzere NSAİİ'lere advers reaksiyon sıklığı yaşlılarda daha yüksektir (bkz. bölüm 4.2).
Özellikle kanama veya perforasyon gibi komplikasyonların eşlik ettiği vakalarda olmak üzere ülser anamnezi veren hastalardaki ve yaşlılardaki gastrointestinal toksisite riskinin azaltılmasıiçin tedaviye, etkili en düşük dozla başlanmalı ve devam edilmelidir.
Bu hastalarda, ayrıca düşük doz asetilsalisilik asit (ASA) veya gastrointestinal riski artırma olasılığı bulunan diğer tıbbi ürünlerin de kullanılması gereken hastalarda, proton pompasıinhibitörleri veya mizoprostol gibi koruyucu ilaçlarla oluşturulacak kombinasyonlarınkullanılması düşünülmelidir (bkz. Bölüm 4.5).
Gastrointestinal toksisite anamnezi veren hastalar ve özellikle de ileri yaştakiler; alışılmadık herhangi bir abdominal semptomu (özellikle gastrointestinal kanamayı) mutlaka bildirmelidir.
Sistemik kortikosteroidler, varfarin gibi antikoagülanlar, asetilsalisilik asit gibi anti-trombosit ilaçlar veya selektif serotonin geri-alım inhibitörleri gibi, ülserasyon veya kanama riskiniartıran ilaçlar kullanan hastalarda dikkatli olunması önerilir (bkz. bölüm 4.5).
Ülseratif kolit veya Crohn hastalığı vakalarında da, mevcut hastalığın alevlenme olasılığı nedeniyle dikkatli olunması ve yakın tıbbi gözetim gerekir (bkz. bölüm 4.8).
Diklofenak da dahil olmak üzere NSAİİ'ler, gastrointestinal anastomoz sızıntısı riskinde artışla ilişkili olabilir. Gastrointestinal cerrahi sonrası diklofenak kullanılırken yakın tıbbigözetim yapılması ve dikkatli olunması önerilir.
Hepatik etkiler:
Karaciğer fonksiyon bozukluğu olan hastalarda da DİCLOPONAC verilirken, mevcut hastalığın alevlenme olasılığı nedeniyle yakın tıbbi gözetime ihtiyaç vardır.
Diklofenak dahil diğer NSAİİ'lerde olduğu gibi, bir veya birden fazla karaciğer enzim değerleri yükselebilir. Laboratuvar anormallikleri ilerleyebilir, değişmeden kalabilir veyatedavinin devam etmesiyle geçici olabilir. NSAİİ'le gerçekleştirilen klinik çalışmalardahastaların yaklaşık %1'inde ALT ve AST seviyelerinde dikkate değer artışlar (normal düzeyinüst limitinin üç katı veya daha fazla) bildirilmiştir. Ayrıca, seyrek olarak, ikter ve ölümcülfulminan hepatit, karaciğer nekrozu ve karaciğer yetmezliği gibi, bazıları ölümle sonuçlanmışşiddetli hepatik reaksiyon vakaları da bildirilmiştir. Uzun süreli DİCLOPONAC tedavisindebir önlem olarak karaciğer fonksiyonlarının düzenli takibi önerilmektedir. Anormal karaciğerfonksiyonları devam eder veya kötüye giderse, karaciğer hastalığı geliştiğine işaret eden klinikbulgu ve belirtiler bulunursa veya eozinofili, döküntü v.b. diğer durumlar ortaya çıkarsaDİCLOPONAC tedavisine son verilmelidir. Diklofenak kullanımıyla herhangi bir ön belirtiolmaksızın hepatit gelişebilir.
DİCLOPONAC, hepatik porfirisi olan hastalarda, atak başlatabileceğinden dikkatli kullanılmalıdır.
Renal Etkiler:
Diklofenak dahil NSAİİ tedavisiyle sıvı retansiyonu ve ödem bildirildiğinden; kardiyak veya renal fonksiyon bozukluğu olan, hipertansiyon anamnezi veren, ileri yaşta olan, aynı zamandadiüretik veya böbrek fonksiyonunu anlamlı ölçüde etkileyen tıbbi ürünler kullanan ve herhangibir nedenle (örneğin majör cerrahi öncesi ve sonrası) gelişebilen önemli ekstraselüler hacimeksikliği olan hastalarda özel dikkat gereklidir (bkz. Bölüm 4.3). Bu nedenle DİCLOPONACkullanırken bir önlem olarak böbrek fonksiyonlarının takibi önerilmektedir. İlaç kesildiktensonra genellikle tedavi öncesi duruma dönülür.
İlerlemiş Böbrek Hastalıkları:
DİCLOPONAC'ın ilerlemiş böbrek hastalığı olan hastalarda kullanımına ilişkin kontrollü çalışmalarda elde edilmiş bir bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle, ilerlemiş böbrek hastalığıolan hastalarda DİCLOPONAC tedavisi önerilmemektedir. Eğer DİCLOPONAC tedavisibaşlatılmışsa hastanın renal fonksiyonlarının yakından takip edilmesi önerilir.
Deri Reaksiyonları:
Eksfoliyatif dermatit, Stevens-Johnson sendromu ve toksik epidermal nekroliz gibi; bazıları ölümcül ciddi deri reaksiyonlarının, DİCLOPONAC dahil NSAİİ kullanımına nadiren eşlikettiği bildirilmiştir (bkz. bölüm 4.8). Bu reaksiyonların gelişme riskinin en fazla olduğu dönem,tedavinin başlangıç dönemi olarak gözükmekte ve söz konusu komplikasyonlar vakalarınbüyük bölümünde, tedavinin birinci ayı içerisinde ortaya çıkmaktadır. Tedavi sırasında deridöküntüsü, mukoza lezyonları veya diğer herhangi bir aşırı duyarlılık belirtisi ortaya çıkarsa;DİCLOPONAC kullanılmasına son verilmelidir.
SLE ve Bağ Dokusu Hastalığı:
Sistemik lupus eritematozusu (SLE) ve karışık bağ dokusu hastalıkları olan hastalarda, aseptik menenjit riski artabilir (bkz. Bölüm 4.8).
Kardiyovasküler ve Serebrovasküler Etkiler:
Diklofenak tedavisine, konjestif kalp yetmezliği olan hastalar (NYHA-I) veya kardiyovasküler olaylar için önemli risk faktörlerini (örneğin, hipertansiyon, hiperlipidemi, diyabetes mellitus,sigara gibi) taşıyan hastalarda, ancak dikkatli bir değerlendirme sonrasında başlanmalıdır.Özellikle yüksek dozda kullanımında (günlük 150 mg) ve uzun süreli tedavilerde bu riskinarttığı görülmüştür. Bu yüzden, diklofenak tedavisinde mümkün olan en kısa tedavi süresi ve endüşük etkili doz tercih edilmelidir. Sağlık mesleği mensuplarının hastaların diklofenaktedavisine devam etme gerekliliğini düzenli olarak tekrar değerlendirmelidir.
Diklofenak dahil NSAİİ tedavisi ile ilişkili olarak sıvı tutulumu ve ödem bildirildiği için hipertansiyon öyküsü ve konjestif kalp yetmezliği (NYHA-I) olan hastalar için uygun izlem vetavsiye gereklidir.
Çok sayıda selektif ve non-selektif COX-2 inhibitörü ile yapılan, 3 yıla varan klinik çalışmalarda ölümcül olabilen, ciddi kardiyovasküler (CV) trombotik olay,miyokard infarktüsüve inme riskinde artma gösterilmiştir. COX-2 selektif ve non-selektif tüm NSAİİ'lar benzerrisk taşıyabilir. Kardiyovasküler hastalığı olduğu veya kardiyovasküler hastalık riski taşıdığıbilinen hastalar daha yüksek bir risk altında olabilir. Önceden görülmüş bir kardiyovaskülersemptom olmasa bile hekim ve hasta böyle olay gelişimlerine karşı tetikte olmalıdır. Hasta,ciddi kardiyovasküler olayların semptom ve/veya belirtileri ile bunların görülmesi halindeyapması gerekenler konusunda bilgilendirilmelidir.
Eş zamanlı olarak aspirin kullanımmın, NSAİİ kullanımına bağlı artmış ciddi kardiyovasküler trombotik olay riskini azalttığı yönünde tutarlı bir kanıt bulunmamaktadır. NSAİİ'nin aspirinleeş zamanlı olarak kullanımı ciddi GI olay görülme riskini artırmaktadır.
CABG ameliyatını takip eden ilk 10-14 günlük dönemde ağrı tedavisi için verilen COX-2 selektif bir NSAİİ üzerinde gerçekleştirilen iki büyük, kontrollü klinik çalışmada miyokardinfarktüsü ve inme insidansında artış görülmüştür (bkz. Bölüm 4.3).
Diklofenakın da dahil olduğu NSAİİ'ler ile özellikle yüksek dozda ve uzun süreli tedavi, ciddi kardiyovasküler trombotik olaylarda (miyokard infarktüsü ve inme dahil) küçük bir artış ileilişkili olabilir.
Hastalar uyarı vermeksizin görülebilecek ciddi arteriyotrombotik olayların belirti ve semptomları (örn., göğüs ağrısı, nefes darlığı, güçsüzlük, geveleyerek konuşma) açısındantetikte olmalıdır. Hastalara bu tip bir olay durumunda derhal hekime başvurmalarısöylenmelidir.
Hematolojik etkiler:
DİCLOPONAC da dahil NSAİİ kullanan hastalarda zaman zaman anemi görülebilmektedir. Bu durum sıvı tutulumu, gizli veya gross GI kan kaybı veya eritropoez sonrası etkinin tamolarak tanımlanmamasına bağlı olabilir.
DİCLOPONAC'ın, yalnızca kısa süreli tedavi için kullanılması önerilir. Ancak daha uzun süre kullanılacaksa, diğer NSAİİ'lerde olduğu gibi kan sayımı takibi önerilmektedir.
Diğer NSAİİ'ler gibi, DİCLOPONAC trombosit agregasyonunu geçici olarak inhibe edebilir (bkz. Bölüm 4.5). Aspirinin aksine trombosit fonksiyonu üzerindeki etkileri miktar bakımındandaha az, daha kısa süreli ve geri çevrilebilir niteliktedir. Hemostaz kusuru olan hastalar dikkatleizlenmelidir.
Önceden varolan astım:
Astımı, mevsimsel alerjik riniti, burun mukozası şişliği (örneğin burup polipleri), kronik obstrüktif akciğer hastalığı veya solunum yollarının kronik enfeksiyonları (özellikle alerjikrinit-benzeri semptomlarla bağlantılı olanlar) olan hastalarda NSAİ ilaçlarla astımalevlenmeleri gibi reaksiyonlar (analjezik intoleransı/analjezik-astımı olarak da adlandırılır),Quincke ödemi veya ürtiker, diğer hastalara kıyasla daha sık geliştiğinden; bu hastalarda özelönlemler (acil müdahaleye hazırlıklı olmak gibi) önerilir. Bu öneri, diğer maddelere karşıalerjisi olan; örneğin deri reaksiyonları, kaşıntı veya ürtiker geliştiği bilinen hastalar için degeçerlidir.
Anafilaktoid Reaksiyonlar:
Diğer NSAİİ'lerde olduğu gibi, anafilaktik/anafilaktoid reaksiyonlar da dahil olmak üzere alerjik reaksiyonlar, diklofenakı daha önce kullanmaksızın da ender olarak ortaya çıkabilir.DİCLOPONAC aspirin triadı olan hastalara verilmemelidir. Bu semptom kompleksi, tipikolarak, nazal polipli veya polipsiz riniti olan veya aspirin ya da NSAİİ kullanmalarınınardından şiddetli ve ölümcül olabilen bronkospazm gösteren astımlı hastalarda oluşmaktadır(bkz. Bölüm 4.3 ve 4.4: Astım). Anafilaktoid reaksiyon görüldüğünde acil servisebaşvurulmalıdır.
Enfeksiyon belirtilerini maskeleme:
Diğer NSAİİ'ler gibi, DİCLOPONAC da farmakodinamik özelliklerinden dolayı enfeksiyon belirtilerini ve bulgularını maskeleyebilir.
Kadınlarda fertilite:
DİCLOPONAC kullanımı, kadın fertilitesini olumsuz etkiler ve hamile kalmaya çalışan kadınlarda kullanılması önerilmemektedir. Hamile kalmada zorlanan veya kısırlıkincelemesinden geçmekte olan kadınlarda DİCLOPONAC kullanımının durdurulmasıdüşünülmelidir.
Geriyatrik hastalar:
Yaşlılarda temel tıbbi esaslara dikkat edilmelidir. Özellikle çelimsiz/güçsüz veya vücut ağırlığı düşük olan yaşlı hastalarda etkili en düşük dozun kullanılması önerilmektedir.
DİCLOPONAC'ın kortikosteroid yerine geçmesi veya kortikosteroid eksikliğini tedavi etmesi beklenmemelidir. Kortikosterodin aniden kesilmesi hastalığın alevlenmesine sebep olabilir.Uzun süredir kortikosteroid kullanmakta olan hastalarda bu tedavinin durdurulmasına kararverilirse, tedavi yavaş ve kademeli olarak azaltmalıdır.
DİCLOPONAC'ın [ateş ve] enflamasyonu azaltıcı farmakolojik aktivitesi, enfeksiyoz olmadığı düşünülen ağrılı durumların komplikasyonlarının tanınmasında önemli olan bubelirtilerin sağlayacağı faydayı azaltabilir.
DİCLOPONAC kaplı tabletler sukroz içerdiğinden, nadir kalıtımsal fruktoz intoleransı, glukoz-galaktoz malabsorpsiyon veya sukraz-izomaltaz yetmezliği problemi olan hastaların builacı kullanmamaları gerekir.
4.5. Diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri
Diklofenak gastrorezistan kaplı tablet veya diklofenak'ın diğer farmasötik formları kullanılırken aşağıdaki etkileşimler gözlemlenmiştir:
Göz önünde bulundurulması gereken gözlenmiş etkileşimler:
Güçlü CYP2C9 inhibitörleri:
Diklofenak metabolizmasının inhibisyonu nedeniyle doruk plazma konsantrasyonunda ve diklofenak maruziyetinde önemli bir artışla sonuçlanabileceğinden diklofenak güçlüCYP2C9 inhibitörleri (vorikonazol gibi) ile birlikte reçete edildiğinde dikkat edilmesiönerilir.
Lityum:
NSAİİ'ler plazma lityum düzeylerinde artışa ve renal lityum klirensinde azalmaya yol açmaktadır. Ortalama minimum lityum konsantrasyonu %15 artmış ve renal klirens yaklaşık%20 azalmıştır. Bu etkiler renal prostaglandin sentezinin NSAİİ tarafından inhibe edilmesinebağlanmaktadır. Dolayısıyla, NSAİİ'ler ve lityum eş zamanlı olarak verildiğinde hasta lityumtoksisitesi yönünden dikkatle izlenmelidir. Birlikte kullanılan diklofenak, lityumun plazmakonsantrasyonlarını yükseltebilir. Serum lityum düzeylerinin izlenmesi önerilir.
Digoksin:
Birlikte kullanılan diklofenak, digoksinin plazma konsantrasyonlarını yükseltebilir. Serum digoksin düzeylerinin izlenmesi önerilir.
Diüretikler ve antihipertansif ajanlar:
Diğer NSAİİ'ler gibi, diklofenakın diüretiklerle ya da antihipertansif ilaçlarla [örn. beta-blokörler, ACE inhibitörleri (anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri)] birliktekullanılması, vazodilatör prostaglandin sentezinin inhibisyonu yoluyla bunların antihipertansifetkisini azaltabilir. Bu nedenle söz konusu kombinasyonlar dikkatle kullanılmalı ve özellikleileri yaştakiler olmak üzere hastaların kan basıncı, belli aralıklarla izlenmelidir. Hastalaryeterince hidrate durumda olmalı ve nefrotoksisite riskinin artması nedeniyle böbrekfonksiyonunun, özellikle diüretiklerin veya ACE inhibitörlerinin diklofenakla birliktekullanılmaya başlanmasının ardından ve sonrasında periyodik olarak izlenmesidüşünülmelidir. (bkz. Bölüm 4.4).
Furosemid:
Klinik çalışmalar ve pazarlama sonrası gözlemler, DİCLOPONAC kullanımının bazı hastalarda furosemid ve tiyazidlerin natriüretik etkisini azaltabildiğini göstermektedir. Buyanıt, renal prostaglandin sentezinin inhibe edilmesine bağlanmaktadır. NSAİİ'lerle eş zamanlıolarak tedavi uygulandığında hasta, böbrek yetmezliği belirtileri yönünden (bkz. Bölüm 4.4:Renal Etkiler) ve diüretik etkililiğinden emin olmak için yakından izlenmelidir.
Varfarin:
Varfarin ve NSAİİ'lerın GI kanamaları üzerindeki etkisi sinerjistik özelliktedir; yani bu iki ilacı birlikte kullanan hastaların ciddi GI kanaması geçirme riski bu iki ilacı tek başlarınakullanan hastalara göre daha yüksektir.
Aspirin:
DİCLOPONAC aspirinle birlikte verildiğinde, serbest DİCLOPONAC klirensi değişmese de protein bağlama oranı azalmaktadır. Bu etkileşimin klinik açıdan önemi bilinmiyor olmaklabirlikte, diğer NSAİİ'lerde olduğu gibi, diklofenak ve aspirinin eş zamanlı olarak verilmesi,advers etki görülme olasılığını artırdığından, genellikle önerilmemektedir.
Siklosporin:
Diğer NSAİİ'lerde olduğu gibi, diklofenak böbrek prostaglandinleri üzerindeki etkileri nedeniyle siklosporin nefrotoksisitesini artırabilir. Bu nedenle, siklosporin kullanmakta olanhastalara, bu ilacı kullanmayan hastalara kıyasla daha düşük dozda verilmelidir.
Takrolimus:
NSAİİ'ler takrolimus ile birlikte verildiğinde nefrotoksisite riskinde bir artış olabilir. Buna hem NSAİİ hem de kalsinörin inhibitörünün renal antiprostagladin etkileri aracılık edebilir.
Hiperkalemiye neden olduğu bilinen ilaçlar:
Potasyum tutucu diüretikler, siklosporin, takrolimus ve trimetoprim ile eş zamanlı tedavi serum potasyum düzeylerinin artması ile ilişkili olabilir. Bu nedenle, serum potasyum düzeyleridüzenli olarak kontrol edilmelidir (bkz. Bölüm 4.4).
Kinolon türevi antibakteriyal ilaçlar:
NSAİİ'lerle kinolonların birlikte kullanılmalarından dolayı çok ender olarak konvülsiyonlar bildirilmiştir. Bu durum önceden epilepsi veya konvülsiyon öyküsü olan veya olmayanhastalarda görülebilir. Bu nedenle, zaten bir NSAİİ ilaç almakta olan hastalarda kinolonkullanımı düşünülürken dikkatli olunmalıdır.
Göz önünde bulundurulması gereken öngörülen etkileşimler:
Siklooksijenaz-2 selektif inhibitörleri dahil diğer NSAİİ'ler ve kortikosteroidler:
Diklofenakın diğer sistemik NSAİİ'lerle veya kortikosteroidlerle birlikte kullanılması, gastrointestinal kanama ve ülserasyon riskini artırabilir. İki veya daha fazla NSAİİ ilacınbirlikte kullanılmasından kaçınılmalıdır (bkz. Bölüm 4.4).
Antikoagülanlar ve anti-trombosit ilaçlar:
Diklofenakın antikoagülanlarla veya anti-trombosit ilaçlarla birlikte kullanılması kanama riskini artıracağından, dikkatli olunması önerilir (bkz. bölüm 4.4 Özel kullanım uyarıları veönlemleri). Klinik çalışmalarda diklofenakın antikoagülanların etkisi üzerinde bir tesiriolduğuna dair bir işaret olmamasına rağmen, diklofenak ve antikoagülanları birlikte alanhastalarda, kanama riskinin arttığına ilişkin bildirimler bulunmaktadır. Bu nedenle böylehastaların yakından izlenmesi tavsiye edilir. Diğer non-steroid antienflamatuar ajanlardaolduğu gibi, yüksek dozda diklofenak, trombosit agregasyonunu geri dönüşü olarak inhibeedebilir.
Selektif serotonin geri-alım inhibitörleri (SSRI):
Diklofenak dahil sistemik NSAİİ'lerin ve selektif serotonin geri-alım inhibitörlerinin birlikte kullanılması, gastrointestinal kanama riskini artırabilir (bkz. Bölüm 4.4).
Antidiyabetikler:
Klinik çalışmalar diklofenakın oral antidiyabetik ilaçlarla birlikte, onların klinik etkilerini etkilemeksizin verilebileceğini göstermiştir. Ancak, diklofenak tedavisi sırasında antidiyabetikilaçların dozunu ayarlamayı gerektirecek hipoglisemik ve hiperglisemik etkiler görülebildiğiizole olarak bildirilmiştir. Bu sebeple, diklofenakın antidiyabetik ilaçlarla birlikte kullanılmasısırasında tedbir olarak kan glikoz düzeyinin izlenmesi önerilir.
Fenitoin:
Diklofenak ile eş zamanlı fenitoin kullanımında, fenitoine maruziyette artış beklendiğinden, fenitoin plazma konsantrasyonu takip edilmelidir.
Metotreksat:
Diklofenak, metotreksatın tübüler renal klirensini inhibe edebilir ve bu şekilde metotreksat düzeyleri artabilir. Metotreksatın kan konsantrasyonları yükselebileceğinden ve bu ilaca aittoksisite artabileceğinden, metotreksat tedavisinden önceki veya sonraki 24 saat içerisindediklofenak dahil NSAİİ'ler kullanılırken dikkatli olunması önerilir. Diklofenak da dahil olmaküzere metotreksat ve NSAİİ'ler, birbirleri arasında 24 saat geçmeden verildiğinde cidditoksisite vakaları bildirilmiştir. Bu etkileşime NSAİİ varlığında böbrek atılımınınbozulmasından kaynaklanan metotreksat birikimi aracılık eder.
Kolestipol ve kolestiramin:
Bu ajanlar diklofenak emilimini geciktirebilir veya azaltabilir. Dolayısıyla, diklofenak uygulamasının kolestipol/kolestiramin uygulamasından en az bir saat önce veya 4 ila 6 saatsonra gerçekleştirilmesi önerilmektedir.
Kardiyak glikozitler:
Kardiyak glikozitlerin ve NSAİİ'lerin birlikte kullanılması, kalp yetmezliğini şiddetlendirebilir, GFR'yi azaltabilir ve plazma glikozit seviyelerini artırabilir.
Mifepriston:
NSAİİ'ler, mifepriston uygulamasından 8-12 gün sonra kullanılmamalıdır, çünkü NSAİİ'ler, mifepristonun etkisini azaltabilir.
Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler
Özel popülasyonlara ilişkin ek bilgiler mevcut değildir.
Pediyatrik popülasyon:
Pediyatrik popülasyona ilişkin ek bilgiler mevcut değildir.
4.6. Gebelik ve laktasyonGenel tavsiye
Gebelik kategorisi C/D (İlk iki trimesterde C, son trimesterde D).
Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar/Doğum kontrolü (Kontrasepsiyon)
Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar için herhangi bir öneride bulunulmasını destekleyen veri bulunmamaktadır.
Gebelik dönemi
Prostaglandin sentezinin inhibisyonu, gebeliği ve/veya embriyo/fetal gelişimi olumsuz şekilde etkileyebilir. Epidemiyolojik çalışmalardan elde edilen veriler, erken gebelikte birprostaglandin sentez inhibitörü kullanımından sonra, düşük ve/veya kalp malformasyonu vegastroşizis riskinde bir artış olduğunu düşündürmektedir. Kardiyovasküler malformasyon içinmutlak risk % 1'den daha düşük bir değerden yaklaşık %1,5'e yükselmiştir.
Riskin, tedavinin dozu ve süresi ile arttığı düşünülmektedir. Hayvanlarda, bir prostaglandin sentez inhibitörü uygulamasının, implantasyon öncesi ve sonrasındaki kaybın ve embriyo-fetalölümlerin artmasına neden olduğu gösterilmiştir.
Ayrıca, organogenetik dönemde bir prostaglandin sentez inhibitörü verilen hayvanlarda kardiyovasküler olanlar dahil çeşitli malformasyonların insidansının arttığı bildirilmiştir.
Gebeliğin 20. haftasından itibaren DİCLOPONAC kullanımı, fetal böbrek fonksiyon bozukluğundan kaynaklanan oligohidramniosa neden olabilir. Bu durum, tedavininbaşlamasından kısa bir süre sonra ortaya çıkabilir ve genellikle tedavi kesildiğinde geridönüşlüdür. Ek olarak, ikinci trimesterde tedaviyi takiben, çoğu tedavinin kesilmesinden sonradüzelen duktus arteriosus daralması raporları mevcuttur. Bu nedenle, gebeliğin birinci ve ikincitrimesterinde çok gerekli olmadıkça DİCLOPONAC verilmemelidir. DİCLOPONAC, gebekalmayı deneyen bir kadın tarafından kullanılıyorsa veya gebeliğin birinci veya ikincitrimesterinde kullanılıyorsa, doz olabildiğince düşük tutulmalı ve tedavi süresi mümkünolduğunca kısa olmalıdır. Gebeliğin 20. haftasından itibaren diklofenak maruziyetinden sonrabirkaç gün süreyle oligohidramnios ve duktus arteriosus daralması için antenatal izlemedüşünülmelidir. Oligohidramnios veya duktus arteriosus daralması bulunursa DİCLOPONACkesilmelidir.
Gebeliğin üçüncü trimesterinde tüm prostaglandin sentez inhibitörleri fetusu aşağıdaki durumlara maruz bırakabilir:
• Kardiyopulmoner toksisite (duktus arteriosusun erken daralması/kapanması vepulmoner hipertansiyon)
• Renal disfonksiyon (yukarı bakınız)
Ayrıca anne ve yenidoğanı, gebelik döneminin sonunda aşağıdaki durumlara maruz bırakabilir:
• Kanama zamanında olası uzama; çok düşük dozlarda bile meydana gelebilen biranti-agregan etki
• Gecikmiş ya da uzamış doğuma yol açacak şekilde rahim kasılmalarının inhibisyonuSonuç olarak DİCLOPONAC, gebeliğin üçüncü trimesterinde kontrendikedir.
Laktasyon dönemi
Diklofenak, diğer NSAİİ'ler gibi anne sütüne az miktarda geçer. DİCLOPONAC bu nedenle, bebekte istenmeyen etkilerin ortaya çıkmasına yol açmamak emziren annelerdekullanılmamalıdır.
Üreme yeteneği / Fertilite
Diğer NSAİİ'ler gibi DİCLOPONAC kullanılması da kadınlarda fertiliteyi olumsuz etkileyebileceğinden, gebe kalmak isteyen kadınlarda önerilmez. Gebe kalmakta zorluk çekenya da kısırlık açısından tetkik edilen kadınlarda DİCLOPONAC tedavisinin durdurulmasıdüşünülmelidir. (bkz. bölüm 5.3)
4.7. Araç ve makine kullanımı üzerindeki etkiler
DİCLOPONAC kullanırken görme bozuklukları, baş dönmesi, vertigo, uyku hali ya da diğer merkez sinir sistemi bozuklukları yaşayan hastalar, araç veya makine kullanmamalıdırlar.
4.8. İstenmeyen etkiler
Klinik çalışmalardan ve/veya spontan bildirimlerden ve literatürden elde edilen advers ilaç reaksiyonları MeDRA sistem organ sınıfına göre listelenmiştir. Her bir sistem organ sınıfındaadvers ilaç reaksiyonları en sık olan önce gelecek şekilde sıklıklarına göre sıralanmıştır. Her birsıklık grubunda, advers ilaç reaksiyonları azalan ciddiyet sırasına göre verilmiştir. Ayrıca, heradvers ilaç reaksiyonu için uygun sıklık kategorisi aşağıdaki şekildedir (CIOMS III):
Çok yaygın (>1/10); yaygın (>1/100 ila <1/10); yaygın olmayan (>1/1.000 ila <1/100); seyrek (>1/10.000, <1/1.000), çok seyrek (<1/10.000), bilinmiyor (eldeki verilerden hareketle tahminedilemiyor).
Aşağıdaki istenmeyen etkiler DİCLOPONAC kaplı tabletin ve/veya diklofenakın diğer farmasötik formlarının kısa ya da uzun süre kullanılması sırasında bildirilmiştir.
Kan ve lenf sistemi hastalıkları
Çok seyrek: Trombositopeni, lökopeni, anemi (hemolitik ve aplastik anemi dahil), agranülositoz.
Bağışıklık sistemi hastalıkları
Seyrek: Aşırı duyarlılık, anafilaktik ve anafilaktoid reaksiyonlar (hipotansiyon ve şok dahil). Çok seyrek: Anjiyonörotik ödem (yüz ödemi dahil)
Psikiyatrik hastalıklar
Çok seyrek: Dezoryantasyon, depresyon, uykusuzluk, kabus görme, irritabilite, psikotik bozukluk.
Sinir sistemi hastalıkları
Yaygın: Baş ağrısı, baş dönmesi.
Seyrek: Uyku hali, yorgunluk
Çok seyrek: Parestezi, hafıza bozukluğu, konvülsiyon, anksiyete, titreme, aseptik menenjit, tat bozuklukları, disgözi, serebrovasküler olay.
Bilinmiyor: Konfüzyon, halüsinasyon, duygu bozukluğu, halsizlik.
Göz hastalıkları
Çok seyrek: Görme bozukluğu, bulanık görme, çift görme.
Bilinmiyor: Optik nörit
Kulak ve iç kulak hastalıkları
Yaygın: Vertigo.
Çok seyrek: Kulak çınlaması, işitmede zayıflama.
Kardiyak hastalıklar
Yaygın olmayan*: Miyokard infarktüsü, kalp yetmezliği, palpitasyonlar, göğüs ağrısı. Bilinmiyor: Kounis Sendromu
Vasküler hastalıklar
Çok seyrek: Hipertansiyon, hipotansiyon, vaskülit.
Solunum, göğüs bozuklukları ve mediastinal hastalıklar
Seyrek: Astım (dispne dahil).
Çok seyrek: Pnömonit.
Gastrointestinal hastalıklar
Yaygın: Bulantı, kusma, diyare, dispepsi, abdominal ağrı, gaz, anoreksi.
Seyrek: Gastrit, gastrointestinal kanama, hematemez, kanlı diyare, melena, gastrointestinal ülser (kanamalı veya kanamasız - perforasyon ile veya perforasyon olmaksızın).
Çok seyrek: Kolit (hemorajik kolit ve ülseratif kolit veya Crohn hastalığının alevlenmesi dahil), kabızlık, stomatit (ülseratif stomatit dahil), glossit, özofagus bozukluğu, intestinal diyaframhastalığı, pankreatit.
Bilinmiyor: İskemik kolit.
Hepato-bilier hastalıklar
Yaygın: Transaminazlarda artış.
Seyrek: Hepatit, sarılık, karaciğer bozukluğu.
Çok seyrek: Fulminan hepatit, hepatik nekroz, karaciğer yetmezliği.
Deri ve deri altı doku hastalıkları
Yaygın: Döküntü.
Seyrek: Ürtiker.
Çok seyrek: Büllöz dermatit, egzema, eritem, eritema multiforme, Stevens-Johnson sendromu, toksik epidermal nekroliz (Lyell sendromu), eksfolyatif dermatit, alopesi, ışığa duyarlılıkreaksiyonu, purpura, Henoch-Schonlein purpura, kaşıntı.
Böbrek ve idrar yolu hastalıkları
Çok seyrek: Akut böbrek yetmezliği, hematüri, proteinüri, nefrotik sendrom, tubulointerstisyel nefrit, renal papiller nekroz.
Üreme sistemi ve meme hastalıkları
Çok seyrek: İmpotans
Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin hastalıklar
Seyrek: Ödem.
*Sıklık yüksek bir dozla (150 mg/gün) uzun dönem tedavi verilerini yansıtır.
Seçili advers ilaç reaksiyonlarının açıklaması Arteriyotrombotik olaylar
Meta-analiz ve farmakoepidemiyolojik veriler, özellikle yüksek dozda (günlük 150 mg) ve uzun dönem tedavi sırasında diklofenak kullanımı ile ilişkili olarak arteriyotrombotik olaylarriskinde (örneğin miyokard enfarktüsü) küçük bir artışa işaret etmektedir (bkz., bölüm 4.4.).
Şüpheli advers reaksiyonların raporlanması
Ruhsatlandırma sonrası şüpheli ilaç advers reaksiyonlarının raporlanması büyük önem taşımaktadır. Raporlama yapılması, ilacın yarar/risk dengesinin sürekli olarak izlenmesineolanak sağlar. Sağlık mesleği mensuplarının herhangi bir şüpheli advers reaksiyonu TürkiyeFarmakovijilans Merkezi (TÜFAM)'ne bildirmeleri gerekmektedir
Semptomlar
Diklofenak doz aşımının neden olduğu, tipik bir klinik tablo yoktur. Doz aşımında kusma, gastrointestinal kanama, ishal, göz kararması, kulak çınlaması veya konvülsiyon görülebilir.Ciddi zehirlenmelerde, akut böbrek yetersizliğinin ve karaciğer hasarının gelişmesimümkündür.
Terapötik önlemler
Diklofenak dahil NSAİİ'lerle akut zehirlenmelerin tedavisi temel olarak destek önlemlerinin alınması ve semptomatik tedavi uygulanması şeklindedir. Hipotansiyon, böbrek yetmezliği,konvülsiyon, gastrointestinal bozukluk ve solunum depresyonu gibi komplikasyonlar gelişirse,destek önlemleri alınmalı ve semptomatik tedavi uygulanmalıdır.
Zorlu diürez, diyaliz veya hemoperfüzyon gibi özel önlemler; NSAİİ'lerin plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanması ve yüksek oranda biyotransformasyona uğraması yüzünden,diklofenak dahil NSAİİ'lerin atılımına muhtemelen yardımcı değildir.
Toksik olabilecek doz aşımından sonra aktif kömür kullanılması ve yaşamı tehlikeye sokacak boyutlardaki doz aşımından sonra mide dekontaminasyonu (kusturma, midenin yıkanması)düşünülebilir.
5.
FARMAKOLOJIK ÖZELLIKLER5.1. Farmakodinamik özellikler
Farmakoterapötik grup: Antiinflamatuvar ve antiromatizmal ürünler, non-steroidaller.
ATC kodu: M01AB05.
Etki mekanizması
DİCLOPONAC; belirgin antiromatik, analjezik, antiinflamatuvar ve antipiretik özelliklere sahip bir nonsteroidal bileşik olan diklofenakın potasyum tuzunu içerir. Deneylerle gösterilmişolan prostaglandin biyosentezinin inhibisyonu, etki mekanizmasının temeli olarak kabuledilmektedir. Prostaglandinler enflamasyon, ağrı ve ateş meydana gelmesinde büyük roloynarlar.
Etkilerinin çabuk başlaması nedeniyle DİCLOPONAC, akut ağrılı ve enflamatuvar durumların tedavisinde özellikle uygundur.
Diklofenak potasyum
in vitro
olarak, insanlarda ulaşılana eşdeğer konsantrasyonlarda, kıkırdaktaki proteoglikan biyosentezini baskılamaz.
Farmakodinamik etkiler
DİCLOPONAC'ın orta ve ileri derecede şiddetli ağrıda belirgin analjezik etki gösterdiği bulunmuştur. Örneğin travmaya veya cerrahi girişimlere bağlı enflamasyon varlığında hemspontan, hem de hareket sırasındaki ağrıyı hızla iyileştirir; enflamatuvar şişliği ve yaradakiödemi azaltır.
Klinik çalışmalar etkin maddenin primer dismenorede ağrının giderilmesini ve kanamayı azalttığını da göstermiştir.
5.2. Farmakokinetik özelliklerGenel özellikler
Emilim:
Diklofenak, diklofenak potasyum kaplı tabletlerden hızla ve tamamen emilir. Emilim, ilacın alımından hemen sonra başlar ve eşdeğer dozdaki mide asidine dayanıklı diklofenak sodyumtabletlerindeki miktar kadar emilir.
50 mg'lık bir kaplı tabletin alınmasından 20-60 dakika sonra plazmadaki ortalama doruk konsantrasyonu olan 3,9 mikromol/l'ye ulaşılır. Yemeklerle birlikte alınması, emilendiklofenak miktarını etkilemez, yalnızca emilim başlangıcını ve hızını hafifçe geciktirebilir.
Diklofenakın yaklaşık yarısı karaciğerden geçerken metabolize olduğundan (“ilk geçiş” etkisi), oral veya rektal kullanım sonrasındaki plazma konsantrasyonu-zaman eğrisinin altındaki alan(EAA değeri), eşdeğer dozun parenteral yoldan verilmesinden sonraki EAA değerinin yarısıkadardır.
Farmakokinetik özellikler, tekrarlanan uygulamalardan sonra değişmez. Önerilen dozaj sınırları arasında kalındığında hiçbir birikim oluşmaz.
Dağılım:
Diklofenak başta albümin (%99,4) olmak üzere serum proteinlerine %99,7 oranında bağlanır. Hesaplanan görünen dağılım hacmi, 0,12-0,17 l/kg'dır.
Diklofenak, sinovyal sıvıya geçer ve burada, plazmada doruk seviyelerine eriştikten 2-4 saat sonra maksimal konsantrasyonlara ulaşır. Sinovyal sıvıdaki görünen eliminasyon yarı-ömrü3-6 saattir. Plazmadaki doruk seviyelere ulaşılmasından 2 saat sonra sinoviyal sıvıdaki aktifmadde konsantrasyonları, plazmadakinden yüksektir ve 12 saate kadar yüksek değerde kalır.
Emziren bir annenin sütünde düşük konsantrasyonda (100 ng/ml) diklofenak saptanmıştır. Anne sütü alan bir bebeğin midesine giren tahmini miktar 0,03 mg/kg/gün dozuna eşdeğerdir(bkz. Bölüm 4.6).
Biyotransformasyon:
Diklofenak biyotransformasyonu kısmen intakt molekülün glukuronidasyonu ile, fakat esas olarak tek ve çoğul hidroksilasyonu ve metoksilasyonu ile oluşur ve çoğu glukuronidkonjügasyon ürünlerine dönüşen, birçok fenolik metabolit (3'-hidroksi-,4'-hidroksi-,5-hidroksi-,4',5-dihidroksi- ve 3'-hidroksi-4' -metoksi-diklofenak) meydanagelir. Bu fenolik metabolitlerin ikisi, diklofenaka kıyasla daha az olmakla birlikte biyolojikaktiviteye sahiptir.
Eliminasyon:
Diklofenakın plazmadan total sistemik klirensi 263 ± 56 ml/dak.'dır (ortalama değer±SD). Plazmadaki terminal yarı-ömrü 1-2 saattir. İkisi aktif olan 4 metabolitin plazmadakiyarı-ömürleri de kısa olup 1-3 saat kadardır. 3'-hidroksi-4'-metoksi-diklofenak metabolitininplazmadaki yarı-ömrü çok daha uzundur ama bu metabolit, hemen hemen inaktiftir.
Günlük 50 mg dozda 8 gün boyunca tekrarlanan DİCLOPONAC uygulaması, plazmada diklofenak birikimine neden olmaz.
Verilen dozun %60 kadarı intakt molekülün glukuronid konjügasyon ürünü ve hemen hepsi glukuronid konjügasyon ürünlerine dönüşen metabolitler şeklinde idrarla atılır. Dozun %1'den daha düşük bir bölümü değişmeden idrarla atılır. Dozun geri kalanı, yine metabolitlerşeklinde olmak üzere safra yoluyla dışkı ile vücuttan atılır.
Doğrusallık/Doğrusal olmayan durum:
Diklofenak, doğrusal farmakokinetik sergiler.
Emilen miktar, dozun miktarı ile doğrusal orantıdadır.
Hastalardaki karakteristik özellikler
Böbrek yetmezliği:
Tek-doz kinetiğiyle ilgili bilgiler, böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalarda, genellikle uygulanan dozaj programı dahilinde değişmemiş aktif maddenin birikmediği izleniminivermektedir. Dakikada 10 ml'den daha düşük kreatinin klirensi değerlerinde, hidroksimetabolitlerinin hesaplanan kararlı durum plazma düzeyleri, normal kişilerinkinin 4 katıkadardır. Ancak bu metabolitler, sonunda safra yoluyla vücuttan atılır.
Karaciğer yetmezliği:
Kronik hepatit veya kompanse sirozu olan hastalarda diklofenakın kinetiği ve metabolizması, karaciğer hastalığı olmayan hastalardaki ile aynıdır.
Pediyatrik popülasyon:
DİCLOPONAC'ın çocuklarda ve 14 yaşından küçük ergenlerde kullanılması önerilmez (bkz. bölüm 4.2).
Geriyatrik popülasyon:
İlacın emiliminde, metabolizmasında veya vücuttan uzaklaştırılmasında yaşa bağlı herhangi bir fark gözlenmemiştir.
Klinik çalışmalar:
DİCLOPONAC, uzun zamandır kullanılmakta olan, klinik verileri iyi bilinen bir üründür.
5.3. Klinik öncesi güvenlilik verileri
Akut ve tekrarlanan doz toksisite çalışmalarından elde edilen klinik-öncesi veriler; ayrıca diklofenakla yapılan genotoksisite, mutajenite ve karsinojenite çalışmaları; amaçlananterapötik dozlarda insanlar için spesifik bir tehlike olmadığını göstermiştir. Standart preklinikhayvan çalışmalarında diklofenakın farelerde, sıçanlarda veya tavşanlarda teratojen etkiyesahip olduğunu gösteren herhangi bir kanıt yoktur.
Diklofenak sıçanlarda, anne-baba fertilitesi üzerinde etki göstermemiştir. Maternal toksik dozlarda minimal fetal etkileri dışında yavruların doğum öncesi, sırası ve sonrası gelişmeleri,diklofenaktan etkilenmemiştir.
NSAİİ verilmesi (diklofenak dahil), tavşanlarda ovulasyonu ve sıçanlarda implantasyon ve plasentasyonu inhibe etmiş, hamile sıçanlarda duktus arteriosusun erken kapanmasına sebepolmuştur. Sıçanlarda diklonefakın maternal toksik dozları distosi, uzamış gestasyon, fetalsağkalımda düşüş ve intrauterin büyüme geriliği ile ilişkili bulunmuştur Diklofenakın hemüreme parametreleri ve doğum hem de rahim içindeyken duktus arteriosusun daralmasıüzerindeki zayıf etkileri prostaglandin sentez inhibitörleri sınıfının farmakolojik sonuçlarıdır(bkz. Bölüm 4.3 ve 4.6).
6.FARMASOTIK ÖZELLİKLER6.1. Yardımcı maddelerin listesi
Çekirdek:
Tribazik kalsiyum fosfat
Nişasta
PVP K 30
Sodyum nişasta glikolat Kolloidal silikondioksit (200)Magnezyum stearat
Kaplama:
Oleat gliserol
Hidroksipropil metil selüloz
Şeker
Talk
Polietilen glikol Demir oksit kırmızısıTitan dioksit
Jelatin 160 bloom (sığır jelatini)
6.2. Geçimsizlikler6.3. Raf ömrü
24 ay
6.4. Saklamaya yönelik özel tedbirler
25°C altındaki oda sıcaklığında saklayınız.
Orijinal ambalajında saklayınız.
6.5. Ambalajın niteliği ve içeriği
10 veya 20 kaplı tablet içeren PVC/Al blister ambalajda.
6.6. Beşeri tıbbi üründen arta kalan maddelerin imhası ve diğer özel önlemler
Kullanılmamış olan ürünler ya da atık materyaller “Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği” ve “Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği”ne uygun olarak imha edilmelidir.
7. RUHSAT SAHİBİ
Tripharma İlaç San. ve Tic. A.Ş.
Reşitpaşa Mah. Eski Büyükdere Cad. No:4 34467 Maslak / Sarıyer / İSTANBUL
8. RUHSAT NUMARASI
240/87
9. İLK RUHSAT TARİHİ/ RUHSAT YENİLEME TARİHİ
İlk Ruhsat Tarihi: 01.03.2012 Ruhsat Yenileme Tarihi:
10. KÜB'ÜN YENİLENME TARİHİ